Yargıtay Kararı 19. Ceza Dairesi 2015/101 E. 2015/4937 K. 01.10.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 19. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2015/101
KARAR NO : 2015/4937
KARAR TARİHİ : 01.10.2015

Tebliğname No : KYB – 2014/382425

4207 sayılı Tütün Ürünlerinin Zararlarının Önlenmesi ve Kontrolü Hakkında Kanun’a aykırı davranmaktan dolayı H.. A… hakkında, aynı Kanun’un 5/4. maddesi uyarınca 73.263,00 Türk lirası İdarî para cezası uygulanmasına dair Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun 23/09/2013 tarihli ve 13349 sayılı kararına yönelik başvurunun reddine ilişkin Ankara 12. Sulh Ceza Mahkemesinin 10/10/2013 tarihli ve 2013/978 değişik iş sayılı kararına yapılan itirazın reddine dair mercii Ankara 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 13/02/2014 tarihli ve 2014/86 değişik iş sayılı kararı aleyhine Adalet Bakanlığının 19/11/2014 gün ve 69487 sayılı kanun yararına bozma istemini içeren dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 27/11/2014 gün ve KYB.2014-382425 sayılı ihbarnamesi ile daireye verilmekle okundu.
Anılan ihbarnamede;
Dosya kapsamına göre;
6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun’un 32. maddesi 2. Fıkrası “8 inci maddenin birinci fıkrasının diğer bentleri ile ikinci ve üçüncü fıkralarında ve bu Kanunun diğer maddelerinde belirlenen ilke, yükümlülük veya yasaklara aykırı yayın yapan medya hizmet sağlayıcıları uyarılır. Uyarının ilgili kuruluşa tebliğinden sonra ihlalin tekrarı hâlinde medya hizmet sağlayıcıya ihlalin ağırlığı ve yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği aydan bir önceki aydaki brüt ticari iletişim gelirinin yüzde birinden üçüne kadar idari para cezası verilir. İdarî para cezası miktarı, radyo kuruluşları için bin Türk Lirasından, televizyon kuruluşları ve isteğe bağlı medya hizmet sağlayıcıları için onbin Türk Lirasından az olamaz” hükmü doğrultusunda itiraz eden kuruluşun daha önce uyarıldığına dair dosyada bir delil bulunmadığı, uyarıların muhatap kuruluşa ulaşmasından sonra cezaya konu yayının devamı halinde ceza uygulamasının mümkün olabileceği, davalı idarenin İlgili Kanun’un bu maddesine uygun davranmadığı gibi,
4207 sayılı Tütün Ürünlerinin Zararlarının Önlenmesi ve Kontrolü Hakkında Kanun’un 3/6 maddesinde yer alan “Televizyonda yayınlanan programlarda, filmlerde, dizilerde, müzik küplerinde, reklam ve tanıtım filmlerinde tütün ürünleri kullanılamaz,görüntülerine yer verilemez” aynı Kanun’un eylemin işlendiği tarihte yürürlükte bulunan 5/4 maddesine göre “3 üncü maddenin altıncı fıkrasındaki yasağın görsel yayın ihlal edilmesi halinde; yerel yayın yapan kuruluşlar bir Türk Lirasında beşbin Türk Lirasına kadar, bölgesel yayın yapan kuruluşlar beşbin Türk Lirasından onbin Türk Lirasına kadar, ulusal yayın yapan kuruluşlar ellibin Türk Lirasından yüzbin Türk Lirasına kadar idari para cezası ile cezalandırılır. Bu cezaya karar vermeye Radyo ve Televizyon Üst Kurulu yetkilidir.” maddeleri gözetildiğinde itirazcı kuruluşun 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun’un 3. Maddesinde tanımlanan ulusal yayın kapsamından nüfusunun %70 ine ulaştığına ve ayrıca karasal yayın ruhsatı olduğuna dair dava dosyasına sunulan delil olmadığı, bu nedenle itiraz eden kuruluşa ulusal yayın kapsamında ceza
verilmesinin kanuni dayanağının olmadığı gözetilmeksizin, itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309.maddesi uyarınca anılan kararın kanun yararına bozulması isteminde bulunulmakla gereği görüşülüp düşünüldü;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname içeriğinin 2. paragrafında belirtilen düşünceye yönelik yapılan incelemede;
4207 sayılı Kanun’un 3. maddesinin 6. fıkrasında yer alan “ Televizyonda yayınlanan programlarda, filmlerde, dizilerde, müzik kliplerinde, reklam ve tanıtım filmlerinde tütün ürünleri kullanılamaz, görüntülerine yer verilemez.” şeklindeki düzenleme ile unsurları belirtilen kabahat eyleminin yaptırımının anılan Kanun’un 5. maddesinni 4. fıkrasında düzenlendiği, anılan 5/4. maddenin eylem tarihinde yürürlükte bulunan “ 3 üncü maddenin altıncı fıkrasındaki yasağın görsel yayın yoluyla ihlal edilmesi halinde; yerel yayın yapan kuruluşlar, bin Türk Lirasından beşbin Türk Lirasına kadar, bölgesel yayın yapan kuruluşlar, beşbin Türk Lirasından onbin Türk Lirasına kadar, ulusal yayın yapan kuruluşlar, ellibin Türk Lirasından yüzbin Türk Lirasına kadar idarî para cezası ile cezalandırılır. Bu cezaya karar vermeye Radyo ve Televizyon Üst Kurulu yetkilidir” hükmü uyarınca idari yaptırımı uygulayacak makamın Radyo ve Televizyon Üst Kurulu olduğunun belirtildiği, bu atıf dışında 6112 sayılı Kanun’un uygulanacağına dair başkaca bir düzenlemenin bulunmadığı, 4207 sayılı Kanun’un 3/6. maddesinde düzenlenen eylemin işlenmesi halinde idari yaptırımın Radyo ve Televizyon Üst Kurulu tarafından 4207 sayılı Kanun hükümleri uyarınca belirlenip uygulanacağının anlaşılması karşısında 6112 sayılı Kanun’un 32. maddesinin 2. fıkrasının olayda uygulama yeri bulunmadığı cihetle, bu yöndeki kanun yararına bozma içeriğindeki düşünce yerinde görülmemiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname içeriğinin 3. paragrafında belirtilen düşünceye gelince ;
4207 sayılı Kanun’un eylem tarihinde yürürlükte olan ve yukarıda anılan 5. maddesinin 4. fıkrası uyarınca aynı Kanun’un 3. maddesinin 6. fıkrasında düzenlenen eylemlerin tespiti halinde yayın kuruluşunun ulusal, bölgesel veya yerel yayın yapması hallerine göre farklı miktarlarda idari para cezalarının belirlendiği, buna karşın anılan Kanun’da ulusal, bölgesel ve yerel yayın tabirinden ne anlaşılması gerektiğine ilişkin bir düzenlemenin bulunmadığı, bu hususta ceza vermeye yetkili kurum olarak belirlenen Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun kuruluş, teşkilat, görev, yetki ve sorumluluklarının düzenlendiği 6112 sayılı Kanun’un “Tanımlar” başlıklı 3. maddesinde düzenleme bulunduğu, anılan maddede ulusal yayının “Ülke nüfusunun asgarî yüzde yetmişine ve Üst Kurulca belirlenen yerleşim yerlerine karasal ortamdan ulaştırılan yayın hizmetini,” ifade ettiğinin belirtildiği, dosya kapsamında bulunan Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun, eylem tarihinden sonra verdiği 27/11/2013 tarih ve (1) sayılı kararında, 6112 sayılı Kanunda yer alan “ulusal” ve “yerel yayın ” tanımlarının sadece karasal ortamda ulaştırılan yayın hizmetlerini kapsadığı, uydu ve kablo ortamlarından yapılan yayınların söz konusu tanımın içine girmediği sonucunun ortaya çıktığı belirtilerek 4207 sayılı Kanun’un 5. maddesinin 4. fıkrasındaki düzenlemenin 6112 sayılı Kanun’un 32. maddesinin 2. fıkrasındaki müeyyide sistemine uygun olarak düzenlenmesi yönünde kanun koyucuya öneri yapılmasının karar altına alındığı, anılan bu karardan sonra 10/09/2014 tarih ve 6552 sayılı Kanun’un 111. maddesi ile yapılan yasal değişiklik ile 4207 sayılı Kanun’un 5. maddesinin 4. fırkasının “3 üncü maddenin altıncı fıkrasındaki yasağın görsel yayın yoluyla ihlal edilmesi hâlinde, yasağa aykırı yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşa ihlalin ağırlığı ve yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği aydan bir önceki aydaki brüt ticari iletişim gelirinin yüzde birinden üçüne kadar idari para cezası verilir. İdari para cezası miktarı, on bin Türk lirasından az olamaz. Bu cezaya karar vermeye
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu yetkilidir.” şeklinde yeniden düzenlendiği, bu durumda eylem tarihindeki yasal düzenleme uyarınca karasal ortamda ulaştırılmayan yayın hizmetlerinin 4207 sayılı Kanun kapsamında ulusal yayın olarak değerlendirilemeyeceği ve kabahatli yönünden belirtilen idari yaptırımın bu nedenle uygulanamayacağı anlaşılmakla,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma ihbarnamesindeki düşünce bu itibarla yerinde görüldüğünden, Ankara 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 13/02/2014 tarihli ve 2014/86 değişik iş sayılı kararının CMK’nın 309/4-d maddesi uyarınca BOZULMASINA, kabahatli hakkında verilen idari para cezasının kaldırılmasına, 01/10/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.