Yargıtay Kararı 18. Hukuk Dairesi 2015/18383 E. 2015/16568 K. 16.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 18. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/18383
KARAR NO : 2015/16568
KARAR TARİHİ : 16.11.2015

MAHKEMESİ : Aydın 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 18/07/2014
NUMARASI : 2012/931-2014/723

Dava dilekçesinde, Kamulaştırma Yasasının 4650 Sayılı Yasayla değişik hükümleri uyarınca, Aydın İli …. Köyü 1150 parsel sayılı taşınmazn kamulaştırma bedelinin tespiti ve idare adına tescili istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hükmün temyiz incelemesi taraf vekillerince, incelemenin duruşmalı olarak yapılması ise davalılar vekili tarafından yasal süresi içinde verilen temyiz dilekçesi ile istenilmekle taraflara yapılan tebligat üzerine duruşma için tayin olunan günde temyiz edenlerden davalılar vekili Av.Akın ve davacı vekili Av.Zeynep geldiler. Gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendikten sonra dosya eksiklik nedeniyle mahalline geri çevrilmiş olup bu kez iade edilmekle dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme ile alınan bilirkişi raporu hüküm kurmaya yeterli değildir.
Şöyle ki;
1-Dosyaya gönderilen Çeştepe Belediye Başkanlığı’nın yazılarında davaya konu taşınmazın, 1/1000 ölçekli imar planı dışında bulunduğu, belediye yolundan faydalandığı, bulunduğu alanda su, aydınlatma, temizlik hizmetlerinin mevcut olduğu ancak yararlanamadığı, meskûn mahale 200 metre uzaklıkta bulunduğu bildirilmiş ise de, bu cevap yazıları taşınmazın vasfını belirleme bakımından yetersizdir. Mahkemece yapılan keşifte taşınmazın vasfına yönelik herhangi bir gözlem keşif zaptına geçirilmemiş, bilirkişiler ise yetersiz açıklama ile taşınmazın arsa niteliğinde olduğunu kabul edip emsal mukayesesi ile bedel tespit etmişlerdir.
Oysa; Bakanlar Kurulunun Yargıtay’ca kısmen benimsenen 28.02.1983 gün ve 1983/6122 sayılı kararı uyarınca, belediye ve mücavir alan sınırları içinde kalan bir taşınmazın arsa niteliğinde kabulü için, uygulama imar planı (genelde 1/1000 ölçekli) ile iskan sahası olarak ayrılmış yerlerde bulunması esastır. Aynı karara göre, imar planında yer almayan bir taşınmazın, arsa sayılabilmesi için ise, belediye veya mücavir alan sınırları içinde olmakla beraber, belediye hizmetlerinden (belediyece meskûn olduğu için veya meskûn hale getirileceği için sunulan yol, su, elektrik, ulaşım, çöp toplama, kanalizasyon, aydınlatma vs.) yararlanan ve meskûn yerler arasında bulunması gerekir.

Taşınmaz belediye nazım imar planı (1/5000 ve daha büyük ölçekli) içinde ise, Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 17.04.1998 gün ve 1996/3-1998/1 sayılı kararı uyarınca, bu plan kapsamına alındığı tarih ve plandaki konumu, altyapı hizmetlerinden yararlanma ve ulaşım olanakları, belediye merkezine uzaklığı, kullanım biçimi itibariyle iskan amacına yönelik yapılaşma olasılıkları da değerlendirilmek üzere araştırılmalıdır.
Mahkemece, öncelikle dava tarihi itibariyle yukarıda açıklanan hususlar ayrıntılı olarak belediye başkanlığından sorularak daha sonra yeniden oluşturulacak bilirkişi heyeti ile yapılacak keşifte; taşınmazın, belediye hizmetlerinin hangilerinden yararlandığı hangilerinden yararlanmadığı, etrafının meskûn olup olmadığı, varsa mesafeleri ve niteliği, mevcut durumu itibari ile kullanım şekli, üzerinde bina olup olmadığı, konumu yani sokağa ve yola olan cephesi, önemli merkezlere uzaklığı, üzerinde yapılaşma durumu gibi hususlarda ayrıntılı şekilde mahkeme hakimi gözleminin düzenlenecek tutanağa geçirilmesi, ayrıca taşınmazın değişik açılardan fotoğrafları çektirilerek onaylanıp dosyaya konulması ve böylece taşınmaz vasfının açık ve denetime elverişli şekilde tespiti ile taşınmaz vasfı kesin olarak belirlenmeden arsa olarak kabul edilip değer belirleyen bilirkişi raporuna göre hüküm kurulması,
Kabule göre de;
2-Bilirkişi kurulunca somut emsal alınan … Mahallesi 1675 parsel sayılı taşınmazın dava konusu taşınmazla karşılaştırılması sonucunda; dava konusu taşınmazın emsal alınan taşınmazdan %175 daha değerli olduğu kabul edilmek suretiyle değerlendirme yapılmış ve mahkemece de bu rapora dayalı olarak hüküm kurulmuştur.
2942 Sayılı Yasanın 11. maddesinin (d) bendi gereğince emlak vergi değerlerinin dava konusu taşınmaz ile emsalin karşılaştırılmasında gözönünde tutulması gerekir. Bu itibarla dava konusu taşınmazın ve emsalin emlak vergisine esas tutulan asgari m² değerlerinin oranı ile bilirkişi raporunda değerlendirmeye esas alınan oran birbirinden fahiş ölçüde farklı olduğunda bu farklılık ve çelişki giderilmelidir. Dosyadaki kayıtlara göre 2012 yılında dava konusu taşınmazın emlak vergisine esas değeri 0,66 TL, emsal alınan …. Mahallesi 1675 parselin vergi değeri ise 17,18 TL dir. Bu durumda emlak vergi değerleri bakımından emsal alınan taşınmaz daha değerli olduğu halde davaya konu taşınmazın değerli olduğunun kabulü emsalin dava konusu taşınmaza uygun emsal olamayacağını göstermektedir. Buna göre uygun emsale göre değerlendirme yapmak üzere bilirkişi kurulundan ek rapor alınması gerektiğinin düşünülmemesi,
3-Dairenin geri çevirme kararı üzerine dosyaya getirtilen bilgi ve belgelere göre, gerek dava konusu gerekse bilirkişi raporunda somut emsal alınarak incelenen 1675 parsel sayılı taşınmazın kadastro parseli olduğu anlaşıldığından, dava konusu taşınmazın emsalle karşılaştırılması sonucu bulunan değerinden düzenleme ortaklık payı düşülmemesi gerekirken, karara esas alınan bilirkişi raporunda %40 oranında düzenleme ortaklık payının düşülmesi,
4-Tapu maliki paydaşlardan Mehmet oğlu Ahmet hakkında hüküm kurulduğu ve kamulaştırma işleminin bu kişi hakkında yapıldığı dikkate alınmadan dava dilekçesi ve karar başlığında adının sehven M.. T.. olarak yazılması,

5-Mahkemece hükmedilen kamulaştırma bedeline dava tarihinden itibaren dört aylık sürenin bittiği tarihi takip eden tarihten itibaren yasal faiz işletilmesine karar verilmesi doğru ise de, tespit edilen ve davalılar adına banka hesabına yatırtılan kamulaştırma bedelinin hükümle birlikte davalılara ödenmesine karar verildiğinden uygulanacak faizin bitiş tarihinin karar tarihine kadar olacağı gözetilmeden ödeme tarihine kadar faize hükmedilmiş olması,
Doğru görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilen davalı ve davacı yararına takdir edilen 1.100,00TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacı tarafa, davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine, temyiz peşin harcının istek halinde temyiz edenlerden davalı tarafa iadesine, 16.11.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.