Yargıtay Kararı 18. Hukuk Dairesi 2015/1591 E. 2015/4537 K. 30.03.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 18. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/1591
KARAR NO : 2015/4537
KARAR TARİHİ : 30.03.2015

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Dava dilekçesinde, ana ve baba adının düzeltilmesi istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm Nüfus Müdürlüğü tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davanamede ikiz çocuklar … ve ’nın dedesi … ve büyükannesi … hanesindeki yanlış kaydın iptali, adı geçen çocukların annelerinin … ve babalarının … olduğunun tespiti ile hatalı kaydın düzeltilmesi istenilmiş, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bir davada maddi olguları ileri sürmek taraflara, ileri sürülen maddi olguların nitelendirilmesi hakime aittir. Davacı bu dava ile ikiz çocuklar … ve ’nın babasının … annesinin … olduğu halde, nüfus kaydında dedesi … ile babaannesi …’in çocukları imiş gibi tescil edildiğini bildirerek, çocuklar … ve ’nın nüfus kayıtlarındaki anne ve baba adlarının iptali ile gerçek anne ve babası olan … ile … olarak düzeltilmesini istemiştir. Görüldüğü gibi davacının birbiriyle bağlantılı iki ayrı davası vardır. İlki mevcut nüfus kaydındaki anne ve baba kaydının iptali, ikincisi ise genetik anne ve baba olan Neşet ve … üzerine kayıt istemidir.
Nüfus kaydının düzeltilmesi davası, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 30.01.2008 tarih 2008/2-36-47 sayılı içtihadında açıklandığı üzere, resmi sicilin belgelediği olgunun doğru olmadığı, baştan yanlış olarak kütüğe geçirilmesi nedeniyle, mevcut kaydın düzeltilmesi davasıdır. Böyle bir dava sonucunda, kaydının düzeltilmesi istenen kişinin, o tarihe kadar kayıtlı olduğu haneden çıkıp, başka bir haneye tescil edilecek olması da, davayı soybağı davası haline dönüştürmez. Bu nedenle davacının birinci talebi, gerçeğe aykırı beyanla baştan beri yanlış olan sicilin düzeltilmesi niteliğinde olup, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunun 36. maddesi kapsamına giren nüfus kaydının düzeltilmesi davasıdır.
Mahkemenin bu yoldaki kabulü doğrudur. Ne var ki, davacının genetik anne ve baba hanesine kayıt istemi, anne yönünden yine nüfus kaydının düzeltilmesi talebi ise de, anne ve baba arasında evlilik ilişkisi bulunmadığından, baba yönünden soybağının düzeltilmesi talebidir.
Bilindiği üzere, çocukla ana arasındaki soybağı doğumla; baba arasındaki soybağı ise ana ile evlilik, tanıma ve hakim hükmü ile kurulur. Esasen, soybağına ilişkin uyuşmazlıklarda, kişisel durum ile ilgili nüfus kaydında yer alan bilgi “doğru” olarak doğmuş ve kütüğe tescil edilmiştir. Bu doğru kayıt, daha sonra açılan bir dava, soybağının reddi veya sonradan evlenme yoluyla soybağına itiraz veya tanımaya itiraz veya tanımanın iptali yahut da Af Kanunları ile yapılan nesep düzeltmeye itiraz ile teknik olarak bir yanlışlığa dönüştürülmektedir. Nüfus kaydının düzeltilmesi davasında ise, resmi sicilin belgelediği olgunun doğru olmadığı, baştan yanlış olarak kütüğe geçirilmesi söz konusudur.
Hal böyle olunca ikiz çocuklar … ve ’nın, mevcut kayıttaki anne ve baba adının iptali ile genetik anne ve babasının hanesine kaydedilmesi davasında çocuklar ile genetik babası … arasında soybağı kurulacaktır. Bu haliyle davanın soybağı davası olarak nitelendirmesi gerekir.
Soybağına ilişkin hükümler 4721 sayılı Türk Medeni Kanunun 282. maddesi ve devamında düzenlenmiş olup aile mahkemelerinin görevi kapsamındadır. 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 36. maddesinde düzenlenen nüfus kaydının düzeltilmesi davalarına ise asliye hukuk mahkemesinde bakılır.
Asliye hukuk mahkemesi, genel nitelikli mahkeme olup, aksine bir düzenleme bulunmadıkça, dava konusunun miktar ve değerine bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davaları görmekle görevlidir. Aile mahkemesi ise özel kanununda kendisine verilen davalara bakmakla görevli özel nitelikli bir mahkemedir. Genel nitelikli bir mahkeme ile özel nitelikli bir mahkemede görülmesi gereken iki ayrı davanın birlikte açılması halinde, her iki davanın birlikte görülmesi gerekli ise, özel nitelikli mahkemede davaların görülüp sonuçlandırılması gerektiği Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.03.2012 tarih ve 2011/2-775-116 sayılı içtihadı ile benimsenmiştir.
O halde, her iki davanın birlikte açılması halinde, görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesi değil aile mahkemesi olacağından, kamu düzenine ilişkin olan bu hususun re’sen dikkate alınarak mahkemece davaya aile mahkemesinde bakılmak üzere görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, yazılı şekilde işin esası incelenerek davanın kabulü doğru görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile şimdilik diğer yönleri incelenmeksizin hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 30.03.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.