Yargıtay Kararı 18. Hukuk Dairesi 2014/8813 E. 2014/16298 K. 17.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 18. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/8813
KARAR NO : 2014/16298
KARAR TARİHİ : 17.11.2014

MAHKEMESİ : Tarsus 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 03/07/2013
NUMARASI : 2012/323-2013/342

Dava dilekçesinde, Kamulaştırma Yasasının 4650 Sayılı Yasayla değişik hükümleri uyarınca, kamulaştırma bedelinin tespiti ve taşınmaz malın idare adına tescili istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hükmün temyiz incelemesi taraf vekillerince, incelemenin duruşmalı olarak yapılması ise davalı vekili tarafından yasal süresi içinde verilen temyiz dilekçesi ile istenilmekle taraflara yapılan tebligat üzerine duruşma için tayin olunan günde temyiz edenlerden davalı vekilleri Av.A.A. ve Av.F. İ. ile davacı vekili Av.E. S. geldiler. Gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendikten sonra dosya eksiklik nedeniyle geri çevrilmiş bu kez iade edilmekle dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasal gerektirici nedenlere ve özellikle kanıtların takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Ancak;
1-Dosya içindeki bilgi ve belgelerin incelenmesinde, kuru tarlada bilirkişi kurullarının münavebeye aldığı ürünlerin dekar başına verimi, T. Gıda, Tarım ve Hayvancılık İlçe Müdürlüğü’nün daha önceki yıllar için belirlenmiş bulunan verim miktarları ile karşılaştırıldığında genellikle düşük olduğu görülmektedir. Örneğin, buğdayın verimi 2008-2011 yılları arasında 375-400 kg/dekar iken 2012 yılında 300 kg/dekar olduğu, bezelyenin verimi geçmiş yıllarda 1200-700 kg/dekar iken 2012 yılında 700 kg/dekar olduğu, baklanın verimi ise eski yıllarda 700-500 kg/dekar iken 2012 yılında 700 kg/dekar olduğu, 2012 yılında verim miktarları düşerken sözü edilen ürünlerin satış fiyatlarının da azaldığı gözönünde tutulduğunda Tarsus ilçesi sınırları içerisinde kuru tarım arazisi niteliğindeki taşınmazların normal koşullarda verim durumunun geçmiş yıllara göre bir yılda bu denli değişip azalmış olmasını olağan saymaya imkan yoktur. Bu tespit ile yapılan değerlendirmede farklı idareler tarafından farklı amaçla yapılan kamulaştırmalarda 2012 yılı değerlendirme tarihi itibariyle farklı fiyatlara ulaşıldığı görülmüştür. Bu durum ise bilimsel yöntemle değer tespiti yapılması ilkesine aykırılık oluşturmaktadır.
Buna göre, yörenin doğal iklim koşulları, toprak yapısı ve üretim tekniği olağanüstü bir değişikliğe uğramış olmadıkça ki böyle bir durumun varlığı ileri sürülüp yöntemince Kanıtlanmış olmadığına göre taşınmazın veriminde birden bire azalma olması inandırıcı olmaktan uzaktır. Şu halde gıda, tarım ve hayvancılık ilçe müdürlüğünce, verim miktarı ya önceki yıllarda yüksek ya da 2012 yılında düşük gösterilmiştir. Ancak, yukarıda değinilen ürünlerin verimi geçmiş yıllarda istikrarlı olup, yıllara göre fazla bir değişiklik arz etmediği de dikkate alındığında, 2012 yılında mahkemeye gönderilen veri cetvellerinin gerçeği yansıtmadığı izlenimi uyandırmaktadır.
Saptanan bu durum karşısında mahkemece, öncelikle bilirkişi kurullarınca münavebeye alınan ürünlerin değerlendirme tarihi (2012 yılı) itibarıyla dekar başına ortalama verimi ve üretim giderleri ile kg. başına ortalama toptan satış fiyatlarını içeren veri cetvellerinin çevre il ve ilçelerin (Mersin, Silifke, Erdemli) gıda, tarım ve hayvancılık müdürlüklerinden getirtilerek dosyaya konulmasından sonra, 2942 sayılı Yasanın 4650 sayılı Yasayla değişik 11.maddesinin birinci fıkrasının (f) bendi uyarınca dava konusu taşınmazın kamulaştırma bedelinin resmi verilere ve gerçeğe uygun biçimde yöntemince tespiti için bilirkişi kurulundan ek rapor alınması ve oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği düşünülmeden bilirkişi kurulunca 2012 yılı Tarsus verilerinin sağlıklı olmadığı gerekçesi ile taşınmazın değerlendirilmesinde 2012 yılı hariç olmak üzere son 4 yılın verim ortalamaları esas alınması suretiyle bedel tespit edilmesi doğru görülmemiştir.
Ayrıca;
2-Anayasa Mahkemesi 1. Bölümünün 19.12.2013 tarih ve 2013/817 sayılı kararında, kamulaştırma bedelinin tespiti için açılan davada uzun süren bir yargılama sonunda, dava tarihi itibarıyla belirlenen bedele hükmedilmesinin Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiği kabul edilerek mal sahibine tazminat ödenmesi gerektiği belirtilmiştir.
Yasa koyucu da, bu hak ihlalini dikkate alarak, 6459 sayılı Kanunun 6. maddesiyle 2942 sayılı Kanunun 10. maddesine eklenen fıkrada (yürürlük tarihi 30.04.2013) kamulaştırma bedelinin tescili için açılan davanın dört ay içinde sonuçlandırılmaması halinde, tespit edilen bedele bu sürenin bitiminden itibaren faiz uygulanmasına ilişkin düzenleme getirmiştir.
Her ne kadar, getirilen bu faiz hükmü maddi hukuka ilişkin olup, aynı yasanın 29. maddesi gereğince yayımı tarihinden sonra açılacak davalara uygulanması gerekir ise de; 30.04.2013 tarihinden sonra açılacak davalar için yapılan bu düzenleme ile Anayasa Mahkemesi’nin makul süreyi aşan yargılamanın hak ihlali oluşturduğuna ilişkin kararı birlikte değerlendirildiğinde, 30.04.2013 tarihinden önce açılmış ve henüz kesinleşmemiş kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili davalarında öngörülen dört aylık yargılama süresinin makul süre kabul edilerek, hakkaniyet gereğince taşınmaz malikinin zararının giderilmesi amacıyla dava tarihinden itibaren dört aylık sürenin bittiği tarihten karar tarihine kadar tespit edilen kamulaştırma bedeline faiz uygulanması gerektiğinden bu yönden de hükmün bozulması gerekmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilen davalı yararına takdir edilen 1.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine, temyiz peşin harcının istek halinde temyiz edenlerden davalı tarafa iadesine, 17.11.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.