Yargıtay Kararı 18. Hukuk Dairesi 2014/8784 E. 2014/14341 K. 16.10.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 18. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/8784
KARAR NO : 2014/14341
KARAR TARİHİ : 16.10.2014

MAHKEMESİ : Doğubayazıt Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 07/03/2014 (Ek Karar)
NUMARASI : 2012/352-2013/83

Dava dilekçesinde, davacının ve küçüğün soyadının “İLÇİ”, küçüğün adının “Mustafa Kemal” olarak değiştirilmesi istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm baba F.. A.. tarafından çocuğun ad ve soyadı yönünden temyiz edilmiş, taraf sıfatı olmadığından babanın temyiz isteminin reddine karar verilmiş, bu karar da baba – talep eden F.. A.. tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Dosya içerisindeki bilgi ve belgelerin incelenmesinden, temyiz talebinde bulunan F.. A..’ın, adı ve soyadı değiştirilmesi istenen küçüğün babası olduğu, görülen davanın sonuçları açısından hak ve yükümlülüğünün doğrudan etkilendiği dikkate alınarak kararı temyiz etme hakkı bulunduğundan, mahkemenin 07/03/2014 tarihli, 2012/352 Esas – 2013/83 Karar sayılı ek kararının kaldırılmasına karar verilip, dosyadaki tüm kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı dava dilekçesinde; baba F.. A.. ile müşterek çocukları K..A.. velayetinin kendisine verildiğini, Anayasa Mahkemesinin 2010/119 Esas 2011/165 Karar sayılı kararına göre 2525 sayılı Soyadı Kanununun 4.maddesinin birinci cümlesinin Anayasaya aykırı olduğu gerekçesi ile iptaline karar verildiğini, 08/12/2011 tarihli bu karar ile velayet kendisine verilen kadının, çocuğa kendi soyadını verebileceğinin kabul edildiğini, bu nedenle velayeti kendisinde olan K.. A…soyadının kendi kızlık soyadı olan “İLÇİ” olarak değiştirilmesini, beraberinde çocuğun adının “Mustafa Kemal”, kendi soyadının da “İLÇİ” olarak değiştirilmesini istemiş, mahkemece dava konusu taleplerin tümü yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasal gerektirici nedenlere ve özellikle kanıtların takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Ancak;
Dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden; davacı ile dava dışı F.. A..’ın 10/09/2006 tarihinde evlendikleri, evliliklerinden 21/08/2007 tarihinde soyadının değiştirilmesi istenen Kemal’in dünyaya geldiği, davacı Nuran ile dava dışı Fırat’ın, Bakırköy 12.Aile Mahkemesinin 10/09/2009 gün ve 2009/615 Esas – 2009/517 Karar sayılı kararı ile boşandıkları, mahkemece Kemal’in velayetinin davacı anne Nuran’a bırakıldığı anlaşılmaktadır.
2525 sayılı Soyadı Kanunu’nun 4.maddesinin ikinci fıkrasının “evliliğin feshi veya boşanma hallerinde çocuk anasına tevdi edilmiş olsa bile babasının seçtiği veya seçeceği soyadı alır” şeklindeki birinci cümlesinin Anayasa Mahkemesince iptal edilmesinden sonra bilhassa boşanmalar sebebiyle somut olayda olduğu gibi zaruri nedenlerle velayetin anneye bırakılması hallerinde velayet hakkına sahip annelerin çocuklarına kendi soyadlarını vermek amacıyla bu tür soyadı değişikliği davalarını açtıkları görülmektedir.
2525 sayılı Kanunun 4.maddesindeki düzenlemenin, Yasanın genel gerekçesinden de anlaşılacağı gibi ilk defa soyadı alınması ile ilgili olduğu ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 321. maddesindeki hüküm karşısında, bu kuralın günümüzde sadece bazı istisnai durumlarda uygulanabilmesinin söz konusu olduğu Anayasa Mahkemesince de kabul edilmektedir. Yüksek Mahkeme sözü edilen maddeyi Türk Medeni Kanununun 335 ve 336. maddeleriyle Anayasanın 10. ve 41. maddelerine aykırılığı nedeniyle iptal etmiştir. Tüm bu maddeler, velayet hakkının kullanılmasında kadın ve erkeğin birbirlerine eşit oldukları ilkesini ön plana çıkarmaktadır. Eski 743 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun eşitliğe aykırı hükümleri, bu yasanın yürürlükten kaldırılmasıyla son bulmuştur.
Birleşmiş Milletler Siyasi ve Medeni Haklar Sözleşmesi hükümleri ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarında da çok geçerli nedenlerin varlığı dışında yalnızca cinsiyete dayalı bir farklı muamelenin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 14. maddesinde düzenlenen ayrımcılık yasağını ihlal ettiği kabul edilmektedir. Eşitlik ilkesi, Anayasa Mahkemesinin kararında da değinildiği gibi aynı konumda bulunan kadın ve erkeğin yasalar önünde eşit haklara sahip olmasını gerektirmekte, diğer bir ifadeyle kadın veya erkeğin kendi lehine bir üstünlük yarışına girmesine hukuk düzeni izin vermemektedir. Anayasa Mahkemesince iptal edilen yasa maddesi Kanunun kabul edildiği 21/06/1934 tarihinin koşullarına göre misyonunu tamamlamış bulunmaktadır. Esasen aradan geçen zaman içinde yukarıda kısmen değinilen hukuki gelişmeler karşısında iptalinden başka bir çare de kalmamıştır. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 321. maddesindeki “Çocuk, ana ve baba evli ise ailenin soyadını taşır” hükmünün Anayasaya aykırı olmadığına karar vermiştir. Buradaki “aile” deyiminden babanın anlaşılacağı Anayasa Mahkemesince de kabul edilmiştir (Anayasa Mahkemesinin 02/07/2009 gün ve 2005/114-2009/105 sayılı kararı). Buna karşılık Türk Medeni Kanununun sözü edilen bu maddesindeki “evli değilse ananın” ibaresi Anayasanın 10 ve 41. maddelerine aykırı bulunarak baba lehine iptal edilmiştir. Bu maddenin iptalinden önce anne ve babanın sonradan evlenmesi (Türk Medeni Kanununun 292. maddesi) ya da aynı Kanunun 27. maddesine bağlı haklı nedenlerden dolayı soyadının değiştirilmesi halleri dışında çocuğun babanın soyadını alma imkanı bulunmamaktaydı.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında, bir çocuğa soyadı verilmesi için o çocuğun doğum tarihinde annesi ile babasının evli olup olmadığına bakmak gerekir. Doğum gününde anne ve baba evli ise çocuk babanın, diğer bir anlatımla ailenin soyadını alacaktır. Çocuğun soyadı bu surette belirlendikten sonra onun soyadını velayet hakkına ve sair nedenlere dayanarak değiştirmek Türk Medeni Kanununun 321. maddesindeki düzenleme karşısında mümkün değildir. Ancak çocuk, ergin olduktan
sonra Türk Medeni Kanununun 27. maddesindeki koşulların varlığı halinde soyadını her zaman değiştirmek hakkına sahiptir. Velayet hakkı anne ve baba için normal şartlarda çocuğun ergin olmasına yani onsekiz yaşını tamamlamasına kadar devam eden geçici bir haktır. Boşanma nedeniyle velayet hakkının sırf anneye verilmiş olması çocuğun soyadının değiştirilmesi için haklı bir neden sayılmadığı gibi hukuki mevzuat da buna cevaz vermemektedir. Bir an için mevzuatın böyle bir duruma izin verdiği kabul edilse dahi sonradan gelişen sebeplerden dolayı çocuğun yararı açısından velayetin babaya yeniden verilmesi hallerinde bu kez baba, velayet hakkına dayanarak tekrar çocuğun soyadını değiştirmek isteyecektir. Mademki velayet kimde ise çocuk onun soyadını taşıyacaktır, o halde baba bu haktan mahrum edilemez. Böyle bir uygulamanın nüfus kayıtlarının güvenilirliğini ve istikrarını zedeleyeceği ve asıl bu gibi uygulamaların, çocuğun ruh hali üzerinde çok derin ve etkili travma yaratacağı açıktır. Yargı mercilerinin bu durumu ve çocuğun yüksek yararını gözeterek anne ile babanın ya da ailelerin, hukuken oluşmuş statüleri değiştirmeye çalışmalarına izin vermemesi gerekir.
Somut olaya gelince; soyadının değiştirilmesi istenen K.A.. doğum günü olan 21/08/2007 tarihinde anne ve babası resmen evlidir. Çocuk evlilik içinde doğmuştur ve Türk Medeni Kanununun 321.maddesine göre ailenin, diğer bir deyimle babanın soyadını almıştır. Böylece bu çocuk reşit oluncaya veya baba Türk Medeni Kanununun 27.maddesindeki koşulları kanıtlayarak soyadını değiştirene kadar aile soyadını taşımalıdır. Çocuğun anne ve babasının 23.09.2009 tarihinde boşanmış olması sadece boşanma ve velayet hakkı nedeniyle anneye böyle bir dava açma hakkı bahşetmez. Boşanma ilamı uyarınca babasının çocukla kişisel ilişki tesis etme hakkı bulunması ve bu nedenle anne ve babanın ister istemez karşılaşması dikkate alındığında davacının dilekçesinde ileri sürdüğü iddiaların hukuki bir dayanağı bulunmadığı gibi soyadı değişikliğinin çocuğun evlilik içinde doğmakla kazandığı meşru statüye ve onun yüksek menfaatlerine zarar vereceği gerçeği karşısında mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken, kabulü doğru görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 16.10.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.