Yargıtay Kararı 18. Hukuk Dairesi 2014/8418 E. 2014/13141 K. 23.09.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 18. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/8418
KARAR NO : 2014/13141
KARAR TARİHİ : 23.09.2014

MAHKEMESİ : Tarsus 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 16/01/2014
NUMARASI : 2012/277-2014/13

Dava dilekçesinde, Kamulaştırma Yasasının 4650 Sayılı Yasayla değişik hükümleri uyarınca, kamulaştırma bedelinin tespiti ve taşınmaz malın idare adına tescili istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hükmün temyiz incelemesi taraf vekillerince, incelemenin duruşmalı olarak yapılması ise davalı vekili tarafından yasal süresi içinde verilen temyiz dilekçesi ile istenilmekle taraflara yapılan tebligat üzerine duruşma için tayin olunan günde temyiz edenlerden davalı vekili Av.İ..c.. ve davacı vekili Av.F..e..geldiler. Gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendikten sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Dosya içindeki bilgi ve belgelerle, Dairece aynı gün incelenen Dairenin 23.09.2014 gün ve 8129 E-13140 K sayılı (Tarsus 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 16.01.2014 gün 2012/276 E-2014/12 K. sayılı) dosyası içinde mevcut bilgi ve belgelerin incelenmesinde, bilirkişi kurullarının münavebeye aldığı ürünlerin dekar başına verimi, Tarsus Gıda, Tarım ve Hayvancılık İlçe Müdürlüğü’nün daha önceki yıllar için belirlenmiş bulunan verim miktarları ile karşılaştırıldığında genellikle düşük olduğu görülmektedir. Örneğin, buğdayın verimi 2008-2011 yılları arasında 550-600 kg/dekar iken 2012 yılında 500 kg/dekar olduğu, buğday samanının verimi önceki yıllarda 300-400 kg/dekar iken 2012 yılında 250 kg/dekar olduğu, yazlık patlıcanın verimi geçmiş yıllarda 6000-6500 kg/dekar iken 2012 yılında 6000 kg/dekar olduğu, 1.ürün mısırın verimi önceki yıllarda 1300-1400 kg/dekar iken 2012 yılında 1100 kg/dekar olduğu, marulun verimi ise eski yıllarda 4000-4500 adet/dekar iken 2012 yılında 4000 adet/dekar olduğu, 2012 yılında verim miktarları düşerken sözü edilen ürünlerin satış fiyatlarının da azaldığı gözönünde tutulduğunda Tarsus ilçesi sınırları içerisinde sulu tarım arazisi niteliğindeki taşınmazların normal koşullarda verim durumunun geçmiş yıllara göre bir yılda bu denli değişip azalmış olmasını olağan saymaya imkan yoktur.
Yörenin doğal iklim koşulları, toprak yapısı ve üretim tekniği olağanüstü bir değişikliğe uğramış olmadıkçaki böyle bir durumun varlığı ileri sürülüp yöntemince kanıtlanmış olmadığına göre- taşınmazın veriminde birden bire azalma olması inandırıcı olmaktan uzaktır. Şu halde gıda, tarım ve hayvancılık ilçe müdürlüğünce, verim miktarı ya önceki yıllarda yüksek ya da 2012 yılında düşük gösterilmiştir. Ancak, yukarıda değinilen ürünlerin verimi geçmiş yıllarda istikrarlı olup, yıllara göre fazla bir değişiklik arz etmediği de dikkate alındığında, 2012 yılında mahkemeye gönderilen veri cetvellerinin gerçeği yansıtmadığı izlenimi uyandırmaktadır.
Saptanan bu durum karşısında ve aynı kamulaştırma bölgesinde, aynı kamulaştırmaya dayalı olarak açılan ve Dairemizce daha önce incelenen Tarsus 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 01.11.2013 gün, 2012/275 E – 2013/462 K.sayılı dosyasında hükme esas alınan bilirkişi kurulu raporunda, münavebeye alınan ürünlerin değerlendirme tarihi (2012 yılı) itibarıyla dekar başına ortalama verimi ve üretim giderleri ile kg. başına ortalama toptan satış fiyatlarını içeren Tarsus ile çevre il ve ilçelerin (Mersin, Silifke, Erdemli) gıda, tarım ve hayvancılık müdürlüklerinden getirtilen veri cetvelleri esas alınarak değer belirlendiği, mahkemesince buna dayalı hüküm kurulduğu, söz konusu kararın Dairemizce 24.03.2014 gün ve 2014/609 E – 5391 K.sayılı ilamla uygun bulunup salt faiz uygulanması yönünden düzeltilerek onandığı, eldeki davada alınan ikinci bilirkişi kurulunun asıl raporunda da açıklanan hususlara uygun olarak bedel tespit edildiği ve bu raporun hükme esas alınması gerektiği düşünülmeden aynı bilirkişi kurulunun 2012 yılı Tarsus verilerinin sağlıklı olmadığı gerekçesi ile taşınmazın değerlendirilmesinde 2011 yılı verilerini esas alarak bulduğu m² değerin 2012 yılına endekslenmesi suretiyle tespit ettiği ek raporundaki bedele hükmedilmiş ise de, bu bedelin yukarıda sözü edilen ve hükme esas alınması gerektiği belirtilen ikinci bilirkişi kurulunun asıl raporunda tespit edilen kamulaştırma bedeli ile aynı olduğu dikkate alındığında bu husus bozma sebebi sayılmamış salt değinilmekle yetinilmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasal gerektirici nedenlere ve özellikle kanıtların takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Ancak;
1-Dava konusu taşınmazın tapu kaydında yüzölçümü 14118 m² olduğu halde hükme esas raporda bu alan 11118 m² alınmak suretiyle irtifaktan dolayı oluşan değer kaybının fazla hesaplanması, mahkemece de bu rapora itibarla hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Ayrıca;
2-Anayasa Mahkemesi 1. Bölümünün 19.12.2013 tarih ve 2013/817 sayılı kararında, kamulaştırma bedelinin tespiti için açılan davada uzun süren bir yargılama sonunda, dava tarihi itibarıyla belirlenen bedele hükmedilmesinin Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiği kabul edilerek mal sahibine tazminat ödenmesi gerektiği belirtilmiştir.
Yasa koyucu da, bu hak ihlalini dikkate alarak, 6459 sayılı Kanunun 6. maddesiyle 2942 sayılı Kanunun 10. maddesine eklenen fıkrada (yürürlük tarihi 30.04.2013) kamulaştırma bedelinin tescili için açılan davanın dört ay içinde sonuçlandırılmaması halinde, tespit edilen bedele bu sürenin bitiminden itibaren faiz uygulanmasına ilişkin düzenleme getirmiştir.
Her ne kadar, getirilen bu faiz hükmü maddi hukuka ilişkin olup, aynı yasanın 29. maddesi gereğince yayımı tarihinden sonra açılacak davalara uygulanması gerekir ise de; 30.04.2013 tarihinden sonra açılacak davalar için yapılan bu düzenleme ile Anayasa Mahkemesi’nin makul süreyi aşan yargılamanın hak ihlali oluşturduğuna ilişkin kararı birlikte değerlendirildiğinde, 30.04.2013 tarihinden önce açılmış ve henüz kesinleşmemiş kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili davalarında öngörülen dört aylık yargılama süresinin makul süre kabul edilerek, hakkaniyet gereğince taşınmaz malikinin zararının giderilmesi amacıyla (acele ele koyma dosyasında tespit edilen ve bankaya bloke edilen bedelin mahsup edilerek fark bedele ) dava tarihinden itibaren dört aylık sürenin bittiği 22.10.2012 tarihinden, karar tarihine kadar tespit edilen kamulaştırma bedeline faiz uygulanması gerektiğinden bu yönden de hükmün bozulması gerekmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilen davalı ve davacı yararına takdir edilen 1.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa, davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine, temyiz peşin harçlarının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 23.09.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.