Yargıtay Kararı 18. Hukuk Dairesi 2014/8169 E. 2014/11932 K. 03.07.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 18. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/8169
KARAR NO : 2014/11932
KARAR TARİHİ : 03.07.2014

MAHKEMESİ : Gemlik 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 30/12/2013
NUMARASI : 2013/140-2013/41

Dava dilekçesinde, Kamulaştırma Yasasının 4650 Sayılı Yasayla değişik hükümleri uyarınca, kamulaştırma bedelinin tespiti ve taşınmaz malın idare adına tescili istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.

Y A R G I T A Y K A R A R I

Temyiz istemlerinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
1-Kamulaştırma Yasasının 11. maddesi hükmüne göre, bedel tespit davalarında öncelikle kamulaştırılan taşınmazın değerlendirme tarihindeki vasfının (arsa veya arazi) belirlenmesi, arsa vasfında ise değerlendirme tarihinden önce özel amacı olmayan emsal satışlara göre satış değeri, taşınmaz arazi vasfında ise değerlendirme tarihindeki mevki ve şartlara göre olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net geliri esas alınmak suretiyle değerinin belirlenmesi gerekir. Dosya içerisinde yer alan Gemlik Belediye Başkanlığı’nın 19.06.2013, 29.07.2013 , 31.07.2013 tarihli yazılarında taşınmazın bir kısmının 1/1000 ölçekli uygulama imar planı kapsamında, bir kısmının ise 1/5000 ölçekli nazım imar planı kapsamında özel mahsul alanında kaldığı, etrafının meksun olmadığı anlaşılmıştır.
Bakanlar Kurulunun Yargıtay’ca da kısmen benimsenen 28.02.1983 gün ve 1983/6122 sayılı kararı uyarınca, imar planında yer almayan bir taşınmazın arsa sayılabilmesi için belediye veya mücavir alan sınırları içinde olmakla beraber, belediye hizmetlerinden (belediyece meskûn olduğu veya meskun hale getirileceği için sunulan yol, su, elektrik, ulaşım, çöp toplama, kanalizasyon, aydınlatma vd.) yararlanan ve meskûn yerler arasında yer alması gerekir. Dava konusu taşınmazın 1/5000 ölçekli nazım imar planında kalan kısmı Bakanlar Kurulu Kararının l. maddesi (b) bendinde de belirtildiği gibi fiilen meskûn halde bulunmadığından belirlenen özellikleri nedeniyle “arsa” niteliğinde kabulüne olanak yoktur. Bu nedenle taşınmazın 1/1000 ölçekli imar planı ve 1/5000 ölçekli nazım imar planı kapsamında kalan bölümlerinin yüzölçümleri ayrı ayrı belirlenerek 1/5000 ölçekli nazım imar planı kapsamında kalan bölümlerinin tarım arazisi olarak değerlendirilmesi gerekirken tamamını arsa olarak değerlendiren bilirkişi raporuna göre hüküm kurulmuş olması,
Kabule göre de;
2-Dava konusu taşınmaza somut emsal alanırak incelenen taşınmazın imar parseli olup olmadığı sorularak incelenen emsal imar parseli olup da dava konusu taşınmazın bu nitelikte olmaması halinde, dava konusu taşınmazın yapılacak karşılaştırmadan sonra bulunacak değerinden, İmar Yasası’nın 18.maddesinin 2. fıkrası gözetilerek, düzenleme ortaklık payına tekabül edecek oranda indirim yapılması gerektiğinin dünüşülmemesi,
3-2942 sayılı Yasa’nın 4650 sayılı Yasa ile değişik 11. maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi gereği emlak vergi değerlerinin de dava konusu taşınmazın emsalle karşılaştırılmasında gözönünde tutulması gerekir. Buna göre dava konusu taşınmazın ve emsalin belediye ve bulundukları cadde ve sokaklara göre dava tarihi itibarıyla belirlenen emlak vergisine esas tutulan asgari m² değerlerinin ilgili belediye başkanlığından getirtilerek karşılaştırılması ve değerlendirmeye esas alınan oranlar fahiş ölçüde farklı olduğunda bu farklılık ve çelişkinin giderilmesi gerektiğinin düşünülmemesi,
4-Dava konusu taşınmazlar üzerinde bulunan zeytin ağaçlarının yaş ve cinsleri belirlenerek bu ağaçların 2013 yılı itibariyle rayiç değerleri gıda tarım ve hayvancılık ilçe müdürlüğünden getirtileren mütemmim cüz değerlerinin belirlenmesi gerektiğinin düşünülmemesi,
Doğru görülmemiştir.
Ayrıca;
5-Anayasa Mahkemesi 1. Bölümünün 19.12.2013 tarih ve 2013/817 sayılı kararında, kamulaştırma bedelinin tespiti için açılan davada uzun süren bir yargılama sonunda, dava tarihi itibarıyla belirlenen bedele hükmedilmesinin Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiği kabul edilerek mal sahibine tazminat ödenmesi gerektiği belirtilmiştir.
Yasa koyucu da, bu hak ihlalini dikkate alarak, 6459 sayılı Kanunun 6. maddesiyle 2942 sayılı Kanunun 10. maddesine eklenen fıkrada (yürürlük tarihi 30.04.2013) kamulaştırma bedelinin tescili için açılan davanın dört ay içinde sonuçlandırılmaması halinde, tespit edilen bedele bu sürenin bitiminden itibaren faiz uygulanmasına ilişkin düzenleme getirmiştir.
Her ne kadar, getirilen bu faiz hükmü maddi hukuka ilişkin olup, aynı yasanın 29. maddesi gereğince yayımı tarihinden sonra açılacak davalara uygulanması gerekir ise de; 30.04.2013 tarihinden sonra açılacak davalar için yapılan bu düzenleme ile Anayasa Mahkemesi’nin makul süreyi aşan yargılamanın hak ihlali oluşturduğuna ilişkin kararı birlikte değerlendirildiğinde, 30.04.2013 tarihinden önce açılmış ve henüz kesinleşmemiş kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili davalarında öngörülen dört aylık yargılama süresinin makul süre kabul edilerek, hakkaniyet gereğince taşınmaz malikinin zararının giderilmesi amacıyla dava tarihinden itibaren dört aylık sürenin bittiği tarihten, ilk karar tarihine kadar tespit edilen kamulaştırma bedeline faiz uygulanması gerektiğinden de mahkeme kararının bozulması gerekmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde temyiz edenlerden davalı tarafa iadesine, 03.07.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.