YARGITAY KARARI
DAİRE : 18. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/806
KARAR NO : 2014/1926
KARAR TARİHİ : 11.02.2014
MAHKEMESİ : Salihli 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 05/02/2013
NUMARASI : 2012/253-2013/79
Dava dilekçesinde, Kamulaştırma Yasasının 4650 Sayılı Yasayla değişik hükümleri uyarınca, kamulaştırma bedelinin tespiti ve taşınmaz malın idare adına tescili istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
1-2942 Sayılı Yasanın 4650 Sayılı Yasa ile değişik 11. maddesinin 1. fıkrasının (f) bendi uyarınca bilirkişi kurulu, arazi niteliğindeki taşınmaz malın kamulaştırma tarihindeki mevki ve şartlarına göre olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net gelirini esas tutarak düzenleyeceği raporda, bedelin tespitinde etkili olacak bütün nitelik ve unsurları; her unsurun ayrı ayrı değerini belirtmek suretiyle ve ilgililerin de beyanını dikkate alarak gerekçeli bir değerlendirme raporuna dayalı olarak taşınmaz malın değerini tespit etmelidir. Yargıtay’ın yerleşmiş uygulamalarında ise özel ve dikkate alınması gereken haklı bir neden bulunmadıkça tarım arazilerinin olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net gelir üzerinden bilimsel yöntemle yapılacak değerlendirmede münavebeye alınacak ürünler için aynı yasanın 4650 sayılı Yasa ile değişik 15. maddesinin son fıkrası hükmü uyarınca, kamulaştırma belgelerinin mahkemeye verildiği gün itibarıyla dekar başına elde edilecek ortalama verim, üretim gideri ve toptan satış fiyatına ilişkin olarak ciddi istatistiki bilgilere dayalı olduğu bilinen o yerdeki gıda, tarım ve hayvancılık müdürlüğü verilerinin esas alınması aranmaktadır.
Dosya içerisinde yer alan Salihli Gıda Tarım ve Hayvancılık İlçe Müdürlüğü’nün 09.10.2012 tarih ve 3091 sayılı yazısı ile münavebeye alınan buğday, saman, mısır ve ası mısırın sulu şartlardaki 2012 yılına ait veri cetveli ile geri çevirme kararı üzerine dosyaya getirtilen Salihli Gıda Tarım ve Hayvancılık İlçe Müdürlüğü’nün 09.10.2013 tarih ve 35999 sayılı yazısı ve 02.01.2014 tarih ve 5314 sayılı yazısı ekindeki veri cetveli arasında münavebeye alınan ürünlerin dekar başına ortalama verimi, üretim gideri ve ortalama toptan satış fiyatları arasında çelişki bulunmaktadır.
Saptanan bu durum karşısında mahkemece her üç cetvel gıda, tarım ve hayvancılık ilçe müdürlüğüne gönderilip çelişkinin nereden kaynaklandığı sorularak, çelişkinin giderilmesinden sonra, bilirkişi kurulunca münavebeye alınan buğday, saman, mısır ve ası mısırın 2012 yılı itibarıyla sulu şartlardaki dekar başına ortalama verimi, üretim gideri ile kg başına ortalama toptan satış fiyatlarını gerçekçi istatistiki bilgilere ve bilimsel esaslara dayalı olarak belirleyen veri cetveli esas alınarak bilirkişi raporundaki değerlerin bu verilere uygunluk sağlayıp sağlamadığının denetlenmesi ve gerekirse verilere uygunluk sağlayan ek raporlar alınarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiğinin dikkate alınmaması,
2-Dava konusu taşınmazın değerinin belirlenmesinde yapılan net gelir hesabında bilirkişi heyeti tarafından 1. yıl buğday, mısır ( bir yılda iki ürün) , 2. yıl ası mısır ürünleri alınarak 1. yılda araziye ekileceği kabul edilen ürünlerin %25’inin, 2. yıl ekileceği kabul edilen ürünün ise %50’si alınarak taşınmazın bedeli tespit edilmiştir Kamulaştırma Kanununun 11. maddesinin (f) bendi gereğince kamulaştırılan taşınmazlarda tarım arazilerinin değerinin tespitinde kamulaştırma tarihindeki mevkii ve şartlarına göre olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net gelir esas alınır. Bu yöntemde taşınmazın bulunduğu bölgede ekim ve dikimi mutad olarak yapılan ürünlerin dekar başına verimi ile fiyatları ve üretim giderleri dikkate alınır. Yargıtay uygulamalarında gerçekçi bir değere ulaşılabilmesi için arazinin toprak yapısına uygun olarak niteliği belirlenerek bir yılda birden fazla ürün alınma imkanı bulunan yerlerde ülke genelinde bir yıldaki ikinci ürünün hazırlık ve yetiştirme süreleri de dikkate alındığında yılı aşan süre gerektiği de gözetilerek iki yılda üç ürün veya üç yılda dört ürün münavebe esası uygulanarak değerlendirme yapılması gerekmektedir.Bu hususlar dikkate alınmadan münavebeye alınacak her bir farklı ürünün ayrı ayrı ve dekar başına veriminin tümünün hesaplanması gerekirken oransal bir münavebe türü uygulanarak gerçekçi bulunmayan bir değere ulaşılmış olması,
3-Anayasa Mahkemesi 1. Bölümünün 19.12.2013 tarih ve 2013/817 sayılı kararında, kamulaştırma bedelinin tespiti için açılan davada uzun süren bir yargılama sonunda, dava tarihi itibarıyla belirlenen bedele hükmedilmesinin Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiği kabul edilerek mal sahibine tazminat ödenmesi gerektiği belirtilmiştir.
Yasa koyucu da, bu hak ihlalini dikkate alarak, 6459 sayılı Kanunun 6. maddesiyle 2942 sayılı Kanunun 10. maddesine eklenen fıkrada (yürürlük tarihi 30.04.2013) kamulaştırma bedelinin tescili için açılan davanın dört ay içinde sonuçlandırılmaması halinde, tespit edilen bedele bu sürenin bitiminden itibaren faiz uygulanmasına ilişkin düzenleme getirmiştir.
Her ne kadar, getirilen bu faiz hükmü maddi hukuka ilişkin olup, aynı yasanın 29. maddesi gereğince yayımı tarihinden sonra açılacak davalara uygulanması gerekir ise de; 30.04.2013 tarihinden sonra açılacak davalar için yapılan bu düzenleme ile Anayasa Mahkemesi’nin makul süreyi aşan yargılamanın hak ihlali oluşturduğuna ilişkin kararı birlikte değerlendirildiğinde, 30.04.2013 tarihinden önce açılmış ve henüz kesinleşmemiş kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili davalarında öngörülen dört aylık yargılama süresinin makul süre kabul edilerek, hakkaniyet gereğince taşınmaz malikinin zararının giderilmesi amacıyla dava tarihinden itibaren dört aylık sürenin bittiği tarihten, karar tarihine kadar tespit edilen kamulaştırma bedeline faiz uygulanması gerektiğinin düşünülmemesi,
4-Dava konusu taşınmazın tapu kaydında mevcut olan ipotek şerhinin tespit edilen kamulaştırma bedeline yansıtılmamış olması,
5-Davanın mahiyeti gereği davada kendisini vekille temsil ettiren davacı idare lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca maktu vekalet ücretine hükmedilmemiş olması,
Doğru görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde temyiz edenlerden davalı tarafa iadesine, 11.02.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.