Yargıtay Kararı 18. Hukuk Dairesi 2014/7541 E. 2014/11205 K. 24.06.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 18. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/7541
KARAR NO : 2014/11205
KARAR TARİHİ : 24.06.2014

MAHKEMESİ : Kovancılar Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 22/03/2013
NUMARASI : 2011/434-2013/138

Dava dilekçesinde, Kamulaştırma Yasasının 4650 Sayılı Yasayla değişik hükümleri uyarınca, kamulaştırma bedelinin tespiti ve taşınmaz malın idare adına tescili istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz istemlerinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
1-Kamulaştırma Yasasının 4650 sayılı Yasayla değişik 11. maddesinin birinci fıkrasının arazilere ilişkin (f) bendinde, taşınmazın kamulaştırma (dava) tarihindeki mevkii ve şartlarına göre olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net gelir üzerinden değerinin belirleneceği öngörülmektedir. Bu yöntemle taşınmazın değerinin saptanmasında, münavebeye alınacak ürünler yönünden sulu ya da kuru tarım arazisi niteliği önem taşır.
Dosyada bulunan 25.06.2012 tarihli birinci bilirkişi kurulu raporunda, dava konusu taşınmazın sulanabilir vasıfta ve su kaynaklarına yakın olmasına rağmen sulu tarla vasfı taşımadığı, taşınmazın sulandığına ait herhangi bir su arkına su kanalına ve pompalama tertibatına dair tertibata rastlanılmadığı ancak keşif tarihinden 1-2 ay öncesinden traktörle bir kısım su arkı açıldığının tespit edildiği belirtilerek kuru tarım arazisi olarak değerlendirilip kuru münavebesi değerlendirmeye alınmış olup mahallinde yapılan 2. keşif sırasında mahkemece taşınmazın kenarında toprak sulama kanalının bulunduğu gözlenmiş ve hükme esas alınan 30.10.2012 tarihli ikinci bilirkişi kurulu raporunda ve 25.12.2012 tarihli bilirkişi ek raporunda keşif tarihi itibariyle taşınmaz yakınında toprak sulama arkının bulunduğu, taşınmazın 2 km uzağında yer alan kaynaktan, taşınmazın 40 m uzağındaki anayola kadar plastik borularla cazibe ile getirilen suyun, toprak ark ile taşınmazlara dağıldığı belirtilerek sulu tarım arazilerindeki ürünler münavebeye alınarak taşınmaza değer biçilmiş ve dava konusu taşınmaza ilişkin özelliklerin tespiti amacıyla keşif sırasında çekilen fotoğraflar dosya içerisine alınmışsa da aynı kamulaştırma kapsamı içinde bölgeden gelen ve Dairemizce incelenen dava dosyaları içerisinde bulunan fotoğrafların büyük kısmının ortak olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle dava konusu taşınmazda sulamanın taşınmazın tamamında ve her mevsim için fiilen yeterli olup olmadığı, söz konusu kaynaktan alınan suyun borularla taşınmazın yakınına kadar getirilebilmesi için komşu parseller üzerinde tescil edilmiş herhangi bir irtifak hakkı bulunup bulunmadığı hususları ayrıntılı bir biçimde araştırılmadan ve pompajla sulama varsa bunun için yapılacak giderlerin de üretim masraflarına ilave edilmesi gerektiği düşünülmeden, taşınmazın sulama durumu ile ilgili bilirkişi raporları arasındaki çelişki de giderilmeden taşınmazın sulanabilir arazi olarak kabulü ile bu yönde düzenlenen bilirkişi raporu esas alınarak karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
Mahkemece açıklanan nedenlerle gerekirse yerinde yeniden keşif yapılıp hakimin gözlemi de tutanağa geçirilmek suretiyle bilirkişi kurulunca taşınmazın sulu ya da kuru tarım arazisi olup olmadığı açıkça araştırılıp saptanmalı, susuz olduğunun tespiti halinde ise, buna uygun ürün münavebesi ile kapitalizasyon faizinin %6 oranında alınması suretiyle değer belirlenmeli ve hasıl olacak sonuca göre karar verilmelidir.
Ayrıca;
2-Anayasa Mahkemesi 1. Bölümünün 19.12.2013 tarih ve 2013/817 sayılı kararında, kamulaştırma bedelinin tespiti için açılan davada uzun süren bir yargılama sonunda, dava tarihi itibarıyla belirlenen bedele hükmedilmesinin Anayasanın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiği kabul edilerek mal sahibine tazminat ödenmesi gerektiği belirtilmiştir.
Yasa koyucu da, bu hak ihlalini dikkate alarak, 6459 sayılı Kanunun 6. maddesiyle 2942 sayılı Kanunun 10. maddesine eklenen fıkrada (yürürlük tarihi 30.04.2013) kamulaştırma bedelinin tescili için açılan davanın dört ay içinde sonuçlandırılmaması halinde, tespit edilen bedele bu sürenin bitiminden itibaren faiz uygulanmasına ilişkin düzenleme getirmiştir.
Her ne kadar, getirilen bu faiz hükmü maddi hukuka ilişkin olup, aynı yasanın 29. maddesi gereğince yayımı tarihinden sonra açılacak davalara uygulanması gerekir ise de; 30.04.2013 tarihinden sonra açılacak davalar için yapılan bu düzenleme ile Anayasa Mahkemesinin makul süreyi aşan yargılamanın hak ihlali oluşturduğuna ilişkin kararı birlikte değerlendirildiğinde, 30.04.2013 tarihinden önce açılmış ve henüz kesinleşmemiş kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili davalarında öngörülen dört aylık yargılama süresinin makul süre kabul edilerek, hakkaniyet gereğince taşınmaz malikinin zararının giderilmesi amacıyla dava tarihinden itibaren dört aylık sürenin bittiği tarihten, karar tarihine kadar tespit edilen kamulaştırma bedeline faiz uygulanması gerektiğinden hükmün bu yönden de bozulması gerekmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz peşin harçlarının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 24.06.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.