YARGITAY KARARI
DAİRE : 18. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/4606
KARAR NO : 2014/6644
KARAR TARİHİ : 10.04.2014
MAHKEMESİ : Sarıoğlan Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 18/09/2013
NUMARASI : 2013/34-2013/208
Dava dilekçesinde, Kamulaştırma Yasasının 4650 Sayılı Yasayla değişik hükümleri uyarınca, kamulaştırma bedelinin tespiti ve taşınmaz malın idare adına tescili istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz istemlerinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasal gerektirici nedenlere ve özellikle kanıtların takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Ancak;
1-Dosya içerisine getirtilen belgelerin ve özellikle satış akit tablosunun incelenmesinden, kamulaştırılan .. parsel yönünden hükme esas alınan bilirkişi kurulu raporunda somut emsal olarak incelenen Ç.Köyü .. parsel sayılı hızar atölyesi nitelikli taşınmazın 30.06.2009 tarihli iki paydaşı tarafından iki paydaşa satışı emsal alınarak incelenmiştir. Hızar atölyesi niteliğindeki emsal taşınmazın satışının serbest satış olmadığı, taşınmazın nitelikleri dikkate alındığında ticari amaçlı bir satış olduğu ve taşınmazın gerçek değerini yansıtmadığı izlenimini uyandırmaktadır.
Kamulaştırılan 4469 parsel yönünden ise; hükme esas alınan bilirkişi raporunda emsal olarak incelenen Ç.Köyü . parsel sayılı taşınmazın üzerinde tapu kaydına göre kargir yapı bulunduğu, 2012 yılı itibariyle 4.000 TL’ye satıldığı, taşınmaz üzerindeki yapı değerinin satış bedelinden düşülmesi halinde zemin için çok düşük bir değere ulaşılacağı ve böylece yanıltıcı bir sonuca ulaşılacağı anlaşıldığından emsal olarak değerlendirmeye alınması uygun görülmemiştir.
Bu sebeple bilirkişi kurulunun dava konusu her iki taşınmaz yönünden emsal seçimini isabetli yaptığından söz edilemez. Emsalin özel amaçlı olmayan, özel nitelikleri bulunmayan gerçekci bir sonuca ulaştıran taşınmaz satışlarından seçilmesi gerekir. Bu hususlar dikkate alınmadan düzenlenen bilirkişi kurulu raporuna göre hüküm kurulması,
2-Dava konusu taşınmazların tapu kaydında bulunan şerhlerle ile birlikte davacı adına tesciline karar verilmesi gerektiğinin düşünülmemesi,
3-Kamulaştırma bedelinin tespiti ve taşınmazın idare adına tesciline ilişkin davaların bu niteliği dikkate alınarak vekille temsil edilen taraflar yararına maktu avukatlık ücretine hükmedilmesi gerekirken, davacı idare lehine avukatlık ücreti verilmemesi,
Doğru görülmemiştir.
Ayrıca;
4-Anayasa Mahkemesi 1. Bölümünün 19.12.2013 tarih ve 2013/817 sayılı kararında, kamulaştırma bedelinin tespiti için açılan davada uzun süren bir yargılama sonunda, dava tarihi itibarıyla belirlenen bedele hükmedilmesinin Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiği kabul edilerek mal sahibine tazminat ödenmesi gerektiği belirtilmiştir.
Yasa koyucu da, bu hak ihlalini dikkate alarak, 6459 sayılı Kanunun 6. maddesiyle 2942 sayılı Kanunun 10. maddesine eklenen fıkrada (yürürlük tarihi 30.04.2013) kamulaştırma bedelinin tescili için açılan davanın dört ay içinde sonuçlandırılmaması halinde, tespit edilen bedele bu sürenin bitiminden itibaren faiz uygulanmasına ilişkin düzenleme getirmiştir.
Her ne kadar, getirilen bu faiz hükmü maddi hukuka ilişkin olup, aynı yasanın 29. maddesi gereğince yayımı tarihinden sonra açılacak davalara uygulanması gerekir ise de; 30.04.2013 tarihinden sonra açılacak davalar için yapılan bu düzenleme ile Anayasa Mahkemesi’nin makul süreyi aşan yargılamanın hak ihlali oluşturduğuna ilişkin kararı birlikte değerlendirildiğinde, 30.04.2013 tarihinden önce açılmış ve henüz kesinleşmemiş kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili davalarında öngörülen dört aylık yargılama süresinin makul süre kabul edilerek, hakkaniyet gereğince taşınmaz malikinin zararının giderilmesi amacıyla dava tarihinden itibaren dört aylık sürenin bittiği 23.07.2013 tarihinden, karar tarihine kadar tespit edilen kamulaştırma bedeline faiz uygulanması gerektiğinden hükmün bozulması gerekmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde temyiz edenlerden davalı tarafa iadesine, 10.04.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.