YARGITAY KARARI
DAİRE : 18. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/3542
KARAR NO : 2014/9594
KARAR TARİHİ : 02.06.2014
MAHKEMESİ : Tekirdağ 2. Sulh Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 18/07/2013
NUMARASI : 2013/503-2013/655
Dava dilekçesinde, kayyım tayin edilmesi istenilmiştir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı vekili dava dilekçesinde; dava konusu .parsel sayılı taşınmazın “Markade, İstenola, Rahaleye, Ester, Bohor oğlu İsrail, Bohor oğlu Mişan, Bohor oğlu Avram, Bohor oğlu Çelebon, Bohor kızı Donna, Bohor kızı Zümbüle, Makro, Sara, Niyama, Rezine, Raçel, Mişan kızı Meryem, Mişan kızı Kilara, Sara, Salomon kızı Samael, Salomon kızı Leya, Salomon kızı Sara, Salomon kızı Sanhula, Rebeka, Bohora, Raşel, Salomon oğlu Sinyor” adına tapuda kayıtlı olduğunu, söz konusu tapu maliklerini tanıyan ve bilen olmadığını belirterek 3561 sayılı Kanunun ilgili hükümleri gereğince davaya konu taşınmaz maliki dolayısıyla Hazinenin menfaatlerinin korunması bakımından T.. D..nın kayyım olarak atanmasına karar verilmesini istemiş; mahkemece, kayyım tayini şartları oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dava, 3561 sayılı Kanuna dayalı olarak açılan kayyım atanması istemine ilişkindir. Anılan Kanunun amacı 1. maddesinde “Bu Kanunun amacı, bir kimsenin uzun süreden beri bulunamaması veya oturduğu yerin bilinememesi nedeniyle malvarlıkları üzerinde Hazine menfaatinin korunmasını sağlamak üzere; mahallin en büyük mal memurunun kayyım olarak atanması, yetkileri, yetki devri, kayyımlık mallarının yönetimi ve giderleri, kayyım ve görevli personele ödenecek ücretler ile diğer hususlara ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.” biçiminde açıklanmıştır. Anılan Kanunun 2. maddesinde ise “22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun 427 nci maddesine göre, bir kimsenin uzun süreden beri bulunamaması veya oturduğu yerin bilinememesi veya ortada bulunmayan ve miras açıldığında sağ olup olmadığı ispatlanamayan mirasçının payının resmen yönetilmesi amacıyla kayyım atanmasının gerektiği hallerde, vesayet makamı; bu kimselerin malları üzerinde Hazine’nin hak ve menfaati bulunup bulunmadığını, mahallin en büyük mal memurluğundan araştırır. Hazine’nin hak ve menfaatinin söz konusu olduğunun anlaşılması hâlinde, mahallin en büyük mal memurunu yönetim kayyımı tayin eder.” hükmü öngörülmüştür.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 431. maddesi uyarınca vasinin atanması usulüne ilişkin kurallar, kayyım tayin edilmesinde de uygulanır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 382/b-19. maddesinde vesayet işlerinin çekişmesiz yargı işi olduğu, 385. maddesinde niteliğine uygun düştüğü ölçüde basit yargılama usulünün uygulanması gerektiği düzenlenmiştir. Bu durumda, kayyım atanması talebinin yukarıda açıklanan kanun hükümleri gözetilerek, Kanunun amacı da dikkate alınmak suretiyle değerlendirilip sonuçlandırılması gerekir.
Somut olayda; dava konusu .ada . parsel sayılı taşınmaz hissedarı olan “Markade” ve diğerlerinin tanınmadığından, ölü ise mirasaçılarının bilinmediğinden Hazinenin hak ve menfaatlerinin korunması için davacı vekilince adı geçen kişilere 3561 sayılı Yasa uyarınca T.. D..nın kayyım atanması istendiği, mahkemece belirtilen kişilerin isimlerinin belli olduğu ve mirasçılarının tespit edilebileceğinden kayyım tayini şartları oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, dosya içerisinde kayyım tayini istenilen . parsel sayılı taşınmaz hissedarı olan “Markade” ve diğerlerinin, tapu kaydında malik olarak isimleri yer almakta ise de soyadları ve açık kimlik bilgilerinin bulunmadığı, bu kişilerin sağ olup olmadığı, ölü ise mirasçılarının bulunup bulunmadığının bilinmediği gibi nüfus kaydı ve mirasçılık belgesi gibi resmi belgelerle adı geçen kişilerin açık kimlik bilgileri ve adreslerinin kanıtlanamadığı anlaşılmaktadır.
Mahkemece, yukarıda gösterilen konuya ilişkin kanun hükümleri ve kanunun amacı gözetilerek dava konusu taşınmaza ait tapu kaydının ilk tesisinden itibaren tüm tedavül kayıtları ve dayanak belgelerinin tapu müdürlüğünden, vergi kaydıyla ilgili bilgi ve belgelerin belediye başkanlığından ve vergi dairesi müdürlüğünden getirtilip kayıt ve belgelerde kimlik bilgilerinin bulunması halinde nüfus müdürlüğünden ilgililerin nüfus aile kayıtlarının getirtilerek tapu kaydı malikleriyle irtibatının araştırılması, varsa mirasçılara ilişkin veraset belgelerinin istenilmesi ve toplanan tüm delillerin birlikte değerlendirilerek oluşacak sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekmektedir. Noksan inceleme ve araştırmayla davanın reddine karar verilmesi yerinde değildir.
Bu itibarla, yukarıda açıklanan nedenler göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi yerinde bulunmadığından hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Davacı M.. H.. vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulüne, yukarıda yazılı nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunla 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen Geçici 3. maddesindeki atıf nedeniyle 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 428. maddesi gereğince hükmün BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 02.06.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.