Yargıtay Kararı 18. Hukuk Dairesi 2014/2717 E. 2014/6688 K. 10.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 18. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/2717
KARAR NO : 2014/6688
KARAR TARİHİ : 10.04.2014

MAHKEMESİ : Adana 8. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 25/10/2013
NUMARASI : 2013/286-2013/601

Dava dilekçesinde, Kamulaştırma Yasasının 4650 Sayılı Yasayla değişik hükümleri uyarınca, kamulaştırma bedelinin tespiti ve taşınmaz malın idare adına tescili istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.

Y A R G I T A Y K A R A R I

Temyiz istemlerinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırılmışsa da hüküm kurmaya elverişli değildir. Şöyleki;
1-Kamulaştırma Yasası’nın kıymet takdiri esaslarını düzenleyen 11.maddesinin (f) bendi uyarınca arazilere kamulaştırma tarihindeki mevkii ve şartlarına göre olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net geliri esas alınarak değeri belirlenir.
Somut olayda hükme esas alınan bilirkişi kurulu raporunda dava konusu taşınmazın sulu tarım arazisi olduğu belirtilerek ilk yıl buğday, ikinci yıl ise 1.ürün mısır ve 2.ürün mısır münavebeye alınması suretiyle dava konusu taşınmazın değeri belirlenmiştir.
Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarına göre, iklim şartları dikkate alındığında dava konusu taşınmazın bulunduğu yörede iki yılda üç ürün münavebeye alınması suretiyle değerlendirme yapılması yerinde ise de; yörede ekimi mutad başkaca ürünler de bulunduğundan dava konusu taşınmazın değerinin belirlenmesinde sulama ve tarım şekline uygun değişik ürünler münavebeye alınarak bedel tesbit edilmesi gerekirken, mahkemece mısırı iki kez değerlendirmeye alarak bedel belirleyen bilirkişi kurulu raporuna göre hüküm kurulması,
2-2942 sayılı Kamulaştırma Yasasının 4650 sayılı Yasayla değişik 15. maddesinin son fıkrası hükmüne göre, bilirkişilerce -aynı Yasanın 11. maddesinin (f) bendi hükmü gözetilerek- yapılacak değer tespitinde, idarece belgelerin mahkemeye verildiği günün (dava tarihinin) esas tutulacağı öngörülmüştür. Buna göre kamulaştırılan taşınmazın değerinin tespitinde münavebeye alınan ürünlerin 2013 yılına ait dekar başına ortalama veriminin, kilogram başına ortalama toptan satış fiyatının ve dekar başına üretim giderinin (gider kalemlerini tek tek açıklar biçimde) esas alınması gerekirken, bilirkişi kurulunca verilerin henüz oluşmadığı gerekçesi ile 2012 yılı verilerinin esas alınması ve hesaplanan m² değerinin dava tarihine endekslenmesi suretiyle kamulaştırma bedelinin belirlenmesi,
3-Kamulaştırma bedelinin tespiti ve taşınmazın idare adına tesciline ilişkin davaların bu niteliğine göre vekille temsil edilen davacı idare yararına ve tespit edilen bedel dikkate alınarak karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 12. maddesindeki “(1) Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde gösterilen hukuki yardımların konusu para veya para ile değerlendirilebiliyor ise avukatlık ücreti, (yedinci maddenin ikinci fıkrası, dokuzuncu maddenin birinci fıkrasının son cümlesi ile onuncu maddenin son fıkrası hükümleri saklı kalmak kaydıyla,) Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir.” (2) Şu kadar ki asıl alacak miktarı 3.666,66 TL’ye kadar olan davalarda avukatlık ücreti, tarifenin ikinci kısmının, ikinci bölümünde, icra mahkemelerinde takip edilen davalar için öngörülen maktu ücrettir. Ancak bu ücret asıl alacağı geçemez.” şeklindeki düzenleme uyarınca davacı idare lehine 440 TL avukatlık ücretine hükmedilmesi gerekirken, daha yüksek vekalet ücreti taktiri,
4-Davada kendisini vekille temsil ettirmiş olan davalı lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmemesi,
5-Dava konusu taşınmazın tapu kaydında bulunan haciz şerhinin hükmedilen bedele yansıtılması gerektiğinin düşünülmemesi doğru görülmemiştir.
Bundan ayrı olarak;
6-Anayasa Mahkemesi 1. Bölümünün 19.12.2013 tarih ve 2013/817 sayılı kararında, kamulaştırma bedelinin tespiti için açılan davada uzun süren bir yargılama sonunda, dava tarihi itibarıyla belirlenen bedele hükmedilmesinin Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiği kabul edilerek mal sahibine tazminat ödenmesi gerektiği belirtilmiştir.
Yasa koyucu da, bu hak ihlalini dikkate alarak, 6459 sayılı Kanunun 6. maddesiyle 2942 sayılı Kanunun 10. maddesine eklenen fıkrada (yürürlük tarihi 30.04.2013) kamulaştırma bedelinin tescili için açılan davanın dört ay içinde sonuçlandırılmaması halinde, tespit edilen bedele bu sürenin bitiminden itibaren faiz uygulanmasına ilişkin düzenleme getirmiştir.
Her ne kadar, getirilen bu faiz hükmü maddi hukuka ilişkin olup, aynı yasanın 29. maddesi gereğince yayımı tarihinden sonra açılacak davalara uygulanması gerekir ise de; 30.04.2013 tarihinden sonra açılacak davalar için yapılan bu düzenleme ile Anayasa Mahkemesi’nin makul süreyi aşan yargılamanın hak ihlali oluşturduğuna ilişkin kararı birlikte değerlendirildiğinde, 30.04.2013 tarihinden önce açılmış ve henüz kesinleşmemiş kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili davalarında öngörülen dört aylık yargılama süresinin makul süre kabul edilerek, hakkaniyet gereğince taşınmaz malikinin zararının giderilmesi amacıyla dava tarihinden itibaren dört aylık sürenin bittiği tarihten karar tarihine kadar tespit edilen kamulaştırma bedeline faiz uygulanması gerektiğinden bu yönden de mahkeme kararının bozulması gerekmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz peşin harçlarının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 10.04.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.