Yargıtay Kararı 18. Hukuk Dairesi 2014/18726 E. 2014/16060 K. 13.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 18. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/18726
KARAR NO : 2014/16060
KARAR TARİHİ : 13.11.2014

MAHKEMESİ : Gediz Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 28/03/2013
NUMARASI : 2012/282-2013/157

Dava dilekçesinde, Kamulaştırma Yasasının 4650 Sayılı Yasayla değişik hükümleri uyarınca, kamulaştırma bedelinin tespiti ve taşınmaz malın idare adına tescili istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.

Y A R G I T A Y K A R A R I

Temyiz istemlerinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme ile alınan bilirkişi raporu hükme yeterli değildir.
Şöyle ki;
1-Taşınmazın arsa niteliğinde olup olmadığının tespiti için Şaphane Belediye Başkanlığı’nın 09.10.2014 tarihli cevabi yazısında dava konusu taşınmazla ilgili olarak, parsel üzerinde konut olmaması sebebiyle belediyenin yol, su, elektrik, çöp ve kanalizasyon hizmetlerinden yararlanmadığını, 300 metre ilerisinde 5-6 ev bulunduğunu, nazım ve uygulama imar planı içerisinde olup 1992 yılında uygulama imar planının İller Bankasına yaptırılıp onaylandığını,, uygulama imar planında tarımsal niteliği korunacak alan vasfında ve ilçe merkezine 9 km uzaklığında olduğu belirtilmiş olup, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi kurulu raporunda dava konusu taşınmazın arsa niteliğinde kabul edilerek değerlendirme yapılmıştır.
Oysa ki; Bakanlar Kurulunun Yargıtay’ca kısmen benimsenen 28.02.1983 gün ve 1983/6122 sayılı kararı uyarınca, belediye ve mücavir alan sınırları içinde kalan bir taşınmazın arsa niteliğinde kabulü için uygulamalı (genelde 1/1000 ölçekli) imar planı ile iskan sahası olarak ayrılmış yerlerde bulunması esastır. Aynı karara göre, imar planında yer almayan bir taşınmazın arsa sayılabilmesi için ise, belediye veya mücavir alan sınırları içinde olmakla beraber belediye hizmetlerinden (belediyece meskun olduğu için veya meskun hale getirileceği için sunulan yol, su, elektrik, ulaşım, çöp toplama, kanalizasyon, aydınlatma vs.) yararlanan ve meskun yerler arasında yer alması gerekir. Nazım imar planı (1/5000 ve daha büyük ölçekli) içinde bulunan taşınmazların arsa sayılabilmeleri ise Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 17.4.1998 gün ve 1996/3-1998/1 Sayılı Kararı uyarınca, bu plan kapsamına alındığı tarih ve plandaki konumu, altyapı hizmetlerinden yararlanma ve ulaşım olanakları, belediye merkezine uzaklığı ve kullanım biçimi itibariyle iskan amacına yönelik yapılaşma olasılığının yakın gelecekte var olmasına bağlıdır.
Saptanan durumu itibarıyla, kamulaştırma hukuku açısından yukarıda açıklanan arsa sayılabilme koşullarını taşımayan davaya konu taşınmazın tarım arazisi niteliğinde kabulü ve bu niteliğine göre değerlendirilmesi gerekirken, arsa niteliğinde değerlendirme yapılan bilirkişi raporlarına dayalı olarak karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
Ayrıca;
2-Anayasa Mahkemesi 1. Bölümünün 19.12.2013 tarih ve 2013/817 sayılı kararında, kamulaştırma bedelinin tespiti için açılan davada uzun süren bir yargılama sonunda, dava tarihi itibarıyla belirlenen bedele hükmedilmesinin Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiği kabul edilerek mal sahibine tazminat ödenmesi gerektiği belirtilmiştir.
Yasa koyucu da, bu hak ihlalini dikkate alarak, 6459 sayılı Kanunun 6. maddesiyle 2942 sayılı Kanunun 10. maddesine eklenen fıkrada (yürürlük tarihi 30.04.2013) kamulaştırma bedelinin tescili için açılan davanın dört ay içinde sonuçlandırılmaması halinde, tespit edilen bedele bu sürenin bitiminden itibaren faiz uygulanmasına ilişkin düzenleme getirmiştir.
Her ne kadar, getirilen bu faiz hükmü maddi hukuka ilişkin olup, aynı yasanın 29. maddesi gereğince yayımı tarihinden sonra açılacak davalara uygulanması gerekir ise de; 30.04.2013 tarihinden sonra açılacak davalar için yapılan bu düzenleme ile Anayasa Mahkemesi’nin makul süreyi aşan yargılamanın hak ihlali oluşturduğuna ilişkin kararı birlikte değerlendirildiğinde, 30.04.2013 tarihinden önce açılmış ve henüz kesinleşmemiş kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili davalarında öngörülen dört aylık yargılama süresinin makul süre kabul edilerek, hakkaniyet gereğince taşınmaz malikinin zararının giderilmesi amacıyla dava tarihinden itibaren dört aylık sürenin bittiği tarihten, karar tarihine kadar tespit edilen kamulaştırma bedeline faiz uygulanması gerektiğinden de hükmün bozulması gerekmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde temyiz edenlerden davalı tarafa iadesine, 13.11.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.