YARGITAY KARARI
DAİRE : 18. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/15362
KARAR NO : 2014/16348
KARAR TARİHİ : 17.11.2014
MAHKEMESİ : Mersin 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 16/07/2013
NUMARASI : 2012/185-2013/437
Dava dilekçesinde, Kamulaştırma Yasasının 4650 Sayılı Yasayla değişik hükümleri uyarınca, kamulaştırma bedelinin tespiti ve taşınmaz malın idare adına tescili istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hükmün temyiz incelemesi taraf vekillerince, incelemenin duruşmalı olarak yapılması ise davalılar vekili tarafından yasal süresi içinde verilen temyiz dilekçesi ile istenilmekle taraflara yapılan tebligat üzerine duruşma için tayin olunan günde temyiz edenlerden davalılar vekili Av.İ. C. geldi. Davacı adına gelen olmadı. Gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendikten sonra dosya eksiklik nedeniyle mahkemesine geri çevrilmiş olup, bu kez iade edilmekle dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasal gerektirici nedenlere ve özellikle kanıtların takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Ancak;
1-2942 Sayılı Yasanın 4650 Sayılı Yasa ile değişik 11. maddesinin 1. fıkrasının (f) bendi uyarınca bilirkişi kurulu, arazi niteliğindeki taşınmaz malın kamulaştırma tarihindeki mevki ve şartlarına göre ve olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net gelirini esas tutarak düzenleyeceği raporda, bedelin tespitinde etkili olacak bütün nitelik ve unsurları ve her unsurun ayrı ayrı değerini belirtmek suretiyle ve ilgililerin de beyanını dikkate alarak gerekçeli bir değerlendirme raporuna dayalı olarak taşınmaz malın değerini tespit etmelidir. Yargıtay’ın yerleşmiş uygulamalarında ise özel ve dikkate alınması gereken haklı bir neden bulunmadıkça tarım arazilerinin olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net gelir üzerinden bilimsel yöntemle yapılacak değerlendirmede münavebeye alınacak ürünler için aynı Yasanın 4650 sayılı Yasa ile değişik 15. maddesinin son fıkrası hükmü uyarınca, kamulaştırma belgelerinin mahkemeye verildiği gün itibarıyla dekar başına elde edilecek asgari ve azami verim, üretim gideri ve toptan satış fiyatına ilişkin olarak ciddi istatistiki bilgilere dayalı olduğu bilinen o yerdeki gıda, tarım ve hayvancılık müdürlüğü verilerinin esas alınması aranmaktadır.
Dosyada mevcut Mersin Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğü’nün 2012 yılına ilişkin olarak göndermiş olduğu 02.11.2012 tarihli veri cetvelinde, münavebeye alınan buğdayın 2012 yılına ait üretim giderinin 304 TL olduğu, geri çevirme kararı üzerine dosyaya gönderilen 18.07.2014 gün ve 61651 sayılı 2012 yılı veri cetvelinde ise, buğdayın üretim giderinin 214,99 TL olarak bildirildiği, her iki veri cetveli arasında buğday üretim gideri yönünden çelişki bulunduğu ayrıca gönderilen verilerin sulu mu, kuru arazideki veriler mi olduğunun belirtilmediği ayrıca 2.ürün güzlük patlıcana ait verilerin dosyaya getirtilmediği anlaşılmaktadır.
Bu durumda mahkemece, her iki cetvel gıda, tarım ve hayvancılık il müdürlüğüne gönderilip çelişkinin nereden kaynaklandığı sorularak, çelişkinin giderilmesi ile bilirkişi kurulunca münavebeye alınan buğday ve samanı ile 2.ürün güzlük patlıcan ve domatesin 2012 yılı itibarıyla sulu şartlardaki dekar başına asgari ve azami verimini, kilogram başına ortalama satış fiyatını ve dekar başına ortalama üretim giderini gösteren veri cetveli getirtildikten sonra hükme asas alınan bilirkişi kurulu raporundaki değerlerin bu verilere uygunluk sağlayıp sağlamadığının denetlenmesi ve gerekirse verilere uygunluk sağlayan ek rapor alınarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiğinin dikkate alınmaması,
2-Hükme esas alınan bilirkişi kurulu raporunda arazi niteliğindeki taşınmazda yeni bahçe tesisi yapıldığı ileri sürülerek 1 yaşlarında olduğu saptanan narenciye fidanlarının bedeli olarak 0,35 TL/m² değerin zemin için bulunan 34,84 TL/m² değere ilave edilerek hesaplama yapıldığı anlaşılmaktadır. Taşınmazın zemini üzerinde yer almakla birlikte taşınmaza kapama niteliği vermeyen ağaçlar ile fidanlar, mülkiyet veya irtifak kamulaştırması işlemleri sırasında kesilmeleri veya zarara uğramaları halinde tazminata konu edilebilir ise de, gelir getirmeleri söz konusu olmadığından zeminin kamulaştırma tarihindeki mevki ve şartlarına göre ve olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net gelire göre değerinin belirlenmesinde dikkate alınamaz ve bunlar için belirlenen değer zemin için belirlenecek değere eklenemez. Bu husus dikkate alınmadan düzenlenen rapora göre karar verilmesi,
3-Dava konusu taşınmazda daimi irtifak hakkının davacı adına tesis ve tescili ile yetinilmesi gerekirken, infazda tereddüt yaratacak şekilde irtifak hakkının ağaç dikmemek, bina vs. sabit tesis yapmamak şartıyla tesciline karar verilmesi,
4-Davacı vekili tarafından bankaya fazla yatırılan miktar 60.822,03 TL olduğu halde gerekçeli kararda 54.972,33 TL’nin iadesine karar verilmesi,
Doğru görülmemiştir.
Ayrıca;
5-Anayasa Mahkemesi 1. bölümünün 19.12.2013 tarih ve 2013/817 sayılı kararında, kamulaştırma bedelinin tespiti için açılan davada uzun süren bir yargılama sonunda, dava tarihi itibarıyla belirlenen bedele hükmedilmesinin Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiği kabul edilerek mal sahibine tazminat ödenmesi gerektiği belirtilmiştir.
Yasa koyucu da, bu hak ihlalini dikkate alarak, 6459 sayılı Kanunun 6. maddesiyle 2942 sayılı Kanunun 10. maddesine eklenen fıkrada (yürürlük tarihi 30.04.2013) kamulaştırma bedelinin tescili için açılan davanın dört ay içinde sonuçlandırılmaması halinde, tespit edilen bedele bu sürenin bitiminden itibaren faiz uygulanmasına ilişkin düzenleme getirmiştir.
Her ne kadar, getirilen bu faiz hükmü maddi hukuka ilişkin olup, aynı yasanın 29. maddesi gereğince yayımı tarihinden sonra açılacak davalara uygulanması gerekir ise de; 30.04.2013 tarihinden sonra açılacak davalar için yapılan bu düzenleme ile Anayasa Mahkemesi’nin makul süreyi aşan yargılamanın hak ihlali oluşturduğuna ilişkin kararı birlikte değerlendirildiğinde, 30.04.2013 tarihinden önce açılmış ve henüz kesinleşmemiş kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili davalarında öngörülen dört aylık yargılama süresinin makul süre kabul edilerek, hakkaniyet gereğince taşınmaz malikinin zararının giderilmesi amacıyla (acele el koyma dosyasında davalı M.. Y..’ün payına düşen ve ödenen 46.797,03 TL’lik kısmın mahsubu ile mahkemece artırılan 47.669,37 TL’lik bölüme) dava tarihinden itibaren dört aylık sürenin bittiği tarihi takip eden 15.10.2012 tarihinden karar tarihine kadar tespit edilen kamulaştırma bedeline faiz uygulanması gerekirken gerekli kararda uygulanacak faizin başlangıcı 14.10.2012 olarak alındığından ve acele el koyma dosyasında ödenen kısmın mahsubu yapılmadan tüm bedele faiz uygulanması ve uygulanacak faizin karar tarihine kadar olduğunun belirtilmemesi nedeniyle de hükmün bozulması gerekmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilen davalı yararına takdir edilen 1.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine, temyiz peşin harçlarının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 17.11.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.