Yargıtay Kararı 18. Hukuk Dairesi 2014/13762 E. 2014/16922 K. 25.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 18. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/13762
KARAR NO : 2014/16922
KARAR TARİHİ : 25.11.2014

MAHKEMESİ : Ankara 16. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 06/05/2014
NUMARASI : 2011/519-2014/165

Dava dilekçesinde, ödenmeyen galle alacağının tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hükmün temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması davalı vekili tarafından yasal süresi içinde verilen temyiz dilekçesi ile istenilmekle taraflara yapılan tebligat üzerine duruşma için tayin olunan günde temyiz eden davalı vekili Av.C. A. ve aleyhine temyiz olunan davacı vekili Av.Ş. G. ile birleşen dava davacısı vekili Av.Kemal Sarı geldiler. Gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendikten sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Asıl ve birleşen dava dilekçelerinde; müvekkillerin bilinen adıyla K. H. A.P. (M.E. A. P. B. M. B.) Vakfı’nın galle fazlasına müstahak vakıf evladı olduklarını, buna göre dava konusu vakfın vakfiye hükümlerine göre 2010 yılına ilişkin ödenmeyen gallenin yasal faiz ve masraflarla birlikte tahsili istenmiş, mahkemece yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiştir.
13.02.2011 gün 6111 sayılı Yasa ile değişik 5737 sayılı Vakıflar Yasası’nın 7.maddesinde; mazbut vakıflarda intifa hakları, galle fazlası almaya hak kazanıldığını gösteren mahkeme kararının kesinleştiği tarihten itibaren, vakfın son beş yıl içindeki malvarlığı, gelirleri ve giderleri ile sınırlı olmak ve galle fazlasının mevcudiyeti şartıyla genel müdürlükçe belirleneceği, Geçici 10. maddesinde ise, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Kanunun 7.maddesine eklenen hükümlerin, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış ve halen devam eden intifa haklarının ödenmesi, malvarlığı ve gelirlerinin tespitine ilişkin davalarda da uygulanacağı hükme bağlanmıştır.
Bundan ayrı, galle fazlasının nasıl ödeneceğine dair dava tarihinde yürürlükte bulunan Vakıflar Yönetmeliğinin 54.maddesinde vakıf gelirlerinden masraflar çıktıktan sonra kalacak fazlanın alacaklılara tahsis edileceği belirtildikten sonra, 55.maddesinde bu tahsisin ne şekilde yapılacağı düzenlenerek vakfiyesinde vakıf taşınmazların bakım ve onarım şartı bulunan vakıfların gayrisafi gelirlerinden her yıl %15 oranında ihtiyat akçesi ayrılarak taşınmazların bakım ve onarımlarının yapılacağı, bu oranın vakıfların malvarlığına göre Vakıflar Meclisi artırılabileceği, vakıfların yıllık gayrisafi gelir tahsilatından yönetim ve temsil gideri karşılığı alınarak V.. M.. bütçesine gelir yazılacağı, bu vakıfların gerçekleşen yıllık gayrisafi gelir tahsilatından vakıf için yapılan giderler ve vakfiye şartı gereği yapılan her türlü harcamalar çıkarıldıktan sonra vakıf evlatlarına ve ilgililerine ödenecek intifa hakkının belirleneceği ve bunun doğduğu mali yılı izleyen ilk altı ay içinde vakıf evladı veya ilgilisi olduğunu mali yılın birinci ayında belgeleyenlere yıllık olarak ödeneceği, 53/2. maddesinde ise vakıf için belirlenen gelir fazlası (intifa hakları) vakfiye şartı gereği vakıf evladı veya ilgilisi olduğu ve galleye hak kazandığını kesinleşen mahkeme kararıyla ispat edenlere ve onların evladına vakıf mazbut ise V.. M.., mülhak ise mütevelli tarafından ödeneceği öngörülmüştür.
Dosya içindeki bilgi ve belgelerin incelenmesinden; dava konusu K.H. A.P. (M. E. A.P. B. M.B.) Vakfı’nın mazbut bir vakıf olduğu, davacılar F.. P.., S.A., E.A. B. A., S. Ç., B.. A.., M.. U.., S.. U.., C.. A.., L.. A.., M.. Ç.., N. C., S. A. S. A. Me. A.A. ve S.. E..’in değişik mahkeme kararları ile dava konusu vakfın galle fazlasını almaya hak kazanan evladı olduğunun tespitine karar verildiği, kesinleşen bu karara istinaden V.. M..’nce kesinleşmiş ilamlar sonucunda dava tarihine kadar herhangi bir miktarda galle ödemesi yapılmadığı anlaşılmaktadır.
5737 sayılı Vakıflar Yasasının 6/1.fıkrasına göre; mazbut vakıflar, Genel Müdürlük (V.. M..) tarafından yönetilir ve temsil edilir ve aynı Yasanın 31/2. fıkrası gereğince mazbut vakıfların her birinin gelir ve giderleri ayrı ayrı takip edilir. Vakıf hukukunda aslolan, vakfiyedeki hükümlerin eksiksiz olarak uygulanması olup, gerek vakıf evlatları gerekse mazbut vakıf statüsü nedeniyle yönetim ve temsil yetkisine sahip V.. M..’nün emredici olarak düzenlenmiş olan bu hükümlere göre hareket etmesi gerekecektir. Yine aynı Yasa’nın 75. maddesine göre; galle fazlası dışında bir hak, ücret, maaş, tahsisat vs. bırakılmış ise, bu durumda bunu almaya hak kazanan vakıf evlatlarına bu ödemeler yine vakfiye hükümleri çerçevesinde yapılabilecektir. Böylece mazbutaya alınmış vakıflar için bile vakıf evlatlarının vakfiye hükümlerine göre bırakılan her türlü intifa hakları (galle, maaş, tahsisat vs.) korunma altına alınmıştır. Esasen bu durum kesinleşmiş mahkeme kararı ile tespit edilmiş olup, bu konuda taraflar arasında bir çekişme de bulunmamaktadır. Uyuşmazlığın temeli, yargılama sırasında yürürlüğe giren 6111 sayılı Yasa ile getirilen değişikliklerin ve buna bağlı olarak vakıf evlatlarına vakfiyede öngörülen ödemelerin hangi şekilde yapılacağıdır.
6111 sayılı Yasa ile değişik 5737 sayılı Vakıflar Yasasının 7. maddesine getirilen düzenlemelere göre mazbut vakıflara ait her türlü intifa hakkının (galle fazlası, vazife karşılığı bırakılmamış ücret, maaş vs. dahil) ödenmesi sırasında bu hakkın kazanıldığını gösteren mahkeme kararının kesinleştiği tarihten itibaren vakfın son beş yıl içindeki malvarlığı, gelirleri ve giderleri ile sınırlı olmak ve galle fazlasının mevcudiyeti şartıyla Genel Müdürlükçe (V.. M..) belirlenecektir. Elbette ki V.. M.. tarafından yasada belirtilen süreler kapsamında bu belirlemenin yapılmadığı veya eksik yapıldığı iddiası nedeniyle hakları zedelenen evlatların dava açma hakları saklıdır. Yalnız, vakfın ödemeye esas gelirlerinin tespitinde -yasanın emredici hükmü ve Anayasa Mahkemesi’ne bu hükme ilişkin yapılan iptal başvurusunun reddedilmesi de dikkate alınarak- son beş yıldaki halihazır fiili malvarlığı dikkate alınacaktır. Buna göre bir mazbut vakfın geriye dönük olarak ödeyeceği intifa hakkı, vakfın son 5 yıl içindeki varlıkları ile sınırlandırılmış bulunmaktadır.
Bundan ayrı 5737 sayılı Vakıflar Yasası’nın 7.maddesine eklenen hükümle, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış ve halen devam eden intifa haklarının ödenmesi, malvarlığı ve gelirlerinin tespitine ilişkin davalarda da uygulanacağı kuralı getirilerek, intifa ödemeleri ile ilgili çıkacak uyuşmazlıkların bu yeni kurala göre çözüme kavuşturulması gerekmektedir. Bu nedenle şimdiye kadar mahkemece yapılan galle hesaplama veya ödeme usulü hukuksal olarak henüz kesinleşmediği için, derdest davalarda taraflara bir kazandırıcı hak sağlayamayacaktır. Zira Anayasa Mahkemesi de bu düzenlemeyi kamu yararı kapsamında görüp, iptali istemini 09.05.2013 gün 2011/42-2013/60 sayılı kararı ile reddetmiş ve karar 25.07.2014 gün 29071 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş bulunmaktadır.
Davacı tarafın vakfiye hükümlerine göre almaya hak kazandığı galle fazlası (ücret) 5737 sayılı Yasa’nın değişik 7. maddesi kapsamında kalan bir çeşit intifa hakkı olup, bu ücretin verilebilmesi için vakfın gelirlerinin yukarıda da ayrıntıları belirtilen ölçülere göre tespit edilmesi, ondan sonra da vakfiyenin ve mevzuatın uygulanması gerekir. Davalı idarece galle ödemesinin vakfiyede öngörülmediği iddia edilmiş ise de, yasa gereğince son beş yıldaki malvarlığı yöntemince incelenerek vakfiyede öngörülen giderler düşüldükten sonra malvarlığının mevcut bulunup bulunmadığı araştırılmamış ve bunun sonucuna bağlı olarak malvarlığının bulunmadığının tespiti halinde herhangi bir ödemenin yapılamayacağı, aksi takdirde ise malvarlığı ölçüsünde ödemenin yapılabileceği gözönüne alınarak bir araştırma ve inceleme yapılmamıştır.
Buna göre, somut olayda yapılacak iş; eski hukukumuza dayalı olarak kurulmuş bulunan vakıflar ve muhasebe konularında uzman bir bilirkişi kurulu oluşturularak, dava tarihinden geriye doğru son beş yıl içindeki tüm gelir, gider, kesin hesaplarına ilişkin belgelerin V.. M..’nden getirtilmesi, davacı tarafın varsa göstereceği tüm kanıtların da toplanarak gerektiğinde bilirkişiye yetki verilerek V.. M.. ve tapu müdürlükleri gibi kurumlarda yerinde inceleme de yaptırılarak vakfın yasaya göre belirlenecek dava tarihinden itibaren son beş yıl içindeki fiili malvarlığının yöntemince tespit edilmesinden sonra, ödeme yapılacak yıllara ilişkin kesin evlat sayısı ile her yıl için ödenmesi gereken toplam miktarın denetime elverişli biçimde tespit edilmesi; temerrüde düşürme ve faiz başlangıcı gibi konular için de ayrıntıları yukarıda açıklanan Vakıflar Mevzuatının emredici hükümleri dikkate alınarak varsa ödenecek payın belirlenmesinden sonra varsa idarece yapılan ödemelerin de mahsubu dikkate alınarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi olmalıyken, mahkemece benzer dava dosyalarındaki raporlar dikkate alınarak fiilen olup olmadığı dahi tespit edilemeyen bir malvarlığı (altın) faizinin galle olarak hesaplama yapan bilirkişi raporu esas alınarak yazılı olduğu şekilde davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilen davalı yararına takdir edilen 1.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine, temyiz peşin harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 25.11.2014 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY

1-Davacıların Yargıtay’ca onanıp kesinleşen mahkeme kararları ile davaya konu K. H. A.P. Vakfı’nın galleye müstehak vakıf evladı olduklarına karar verildiği ve bu karar uyarınca davacılara V.. M.. tarafından 1997 yılından beri her yıl için galle ödendiği, davacıların 2010 yılına ait galle fazlasını istedikleri gözetildiğinde 6111 sayılı Kanun ile 5737 sayılı Vakıflar Kanunu’nun 7. maddesine eklenen fıkralarda belirtilen “vakfın son beş yıl içindeki mal varlığı gelirleri ve giderleriyle sınırlı olmak” şartına bağlı olmadıkları, zira davada talep edilenin, kesinleşen mahkeme kararından önceki beş yıllık döneme değil 2010 yılına ait galle fazlası olduğundan 6111 sayılı Kanunun eldeki davada uygulama imkanının bulunmadığı;
2-Davaya konu vakfın mal varlığı olmadığına ilişkin iddia da yerinde değildir. Çünkü; vakfın, davalı V.. M.. tarafından, gerek emaneten gerekse mazbutaya alındıktan sonra idaresi sırasında vakfa ait olup kamulaştırmadan, satıştan, taviz bedellerinden, kiradan ve temettüden elde edilen gelirlerin V.. M.. bütçesine dahil edildiği, vakfiyede öngörülen hayır şartlarına harcanmadığı ve galle fazlası olarak evlada ödenmediği anlaşılmaktadır. Türk Medeni Kanunu Hükümlerine Göre Kurulan Vakıflar Hakkında Tüzüğün 28. maddesinin 1. fıkrasında, vakfın gelirleri ile yapılan iktisapların veya hükmen yahut bağış yolu ile temellük edilen mal ve hakların vakıf senedinde yazılı olanlara ilave edileceği; 2.fıkrasında ise, vakıflara ait malların kamulaştırılması halinde kamulaştırma bedelinin o malın yerine kaim olacağı hükme bağlandığı; ayrıca zabtedilen dava konusu vakıf, V.. M..’nün idari vesayeti altında olup bu idare tarafından vakfa ait malların satışı, kiralanması veya kamulaştırılması gibi sebeplerden dolayı elde edilen gelirler nemalandırılarak V.. M..’nün bütçesine değil yukarıda sözü edilen Tüzüğün 28. maddesi uyarınca zabtedilen vakfın bütçesine ilave edilmesi gerektiği; aksi düşüncenin vakıf mallarının denetimsiz bir şekilde elden çıkarılmasına ve galle fazlasına müstehak vakıf evladı haklarının kaybına sebep olacağı, bunun da hakkaniyetin ve adalet duygusunun zedelenmesi sonucunu doğuracağı gözönünde tutulduğunda; daha önceki yıllara ait olup Yargıtay’ca onanarak kesinleşen mahkeme kararlarındaki ödemelerin dayanağını teşkil eden bilirkişi raporları doğrultusunda davaya konu olan 2010 yılına uyarlama yapan ve hükme esas alınan bilirkişi raporunda tespit edilen bedelin ödenmesine ilişkin mahkeme kararının doğru olduğu;
3-Sayın çoğunluğun bozma kararı kendi içinde tutarlı değildir. Zira, 25.02.2011 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6111 sayılı Kanunla 5737 sayılı Vakıflar Kanunu’nun 7. maddesine eklenen iki fıkranın yukarıda da belirtildiği gibi eldeki davada uygulama imkanı bulunmamaktadır. Kaldı ki, sözü edilen Kanunun yürürlüğünden sonra aynı vakıfla ilgili olarak 2003-2008 ve 2009 yıllarına ait galle alacağı için aynı vakıf evladı tarafından açılan davada, galle fazlası ödenmesine ilişkin kararın temyizi üzerine Dairece verilen 08.11.2012 tarih 2012/7012-12121 ve 2012/8203-12122 sayılı bozma ilamlarında, iki ayrı evlat grubu tarafından açılan davalarda sadece aynı yıllar için hükmedilen galle fazlasının idarece yapılacak mükerrer ödemenin ve evlat arasında adaletsizliğin önlenmesi gerekçe yapılarak bozulmuş ve 6111 sayılı Kanun’un 208.maddesine hiç değinilmemiş, böylece bozma ilamları ile galle fazlasının ödenmemesi değil, ödemenin nasıl yapılacağı yani evlat arasında adaletsizliğe ve mükerrer ödemeye meydan verilmemesine işaret edilerek gerekçe sınırlandırıldığından, bundan sonra bozma ilamları doğrultusunda işlem yapan ve evlat arasında mükerrer ödemeyi ve adaletsizliği önleyen mahkemenin davanın kabulüne ilişkin kararının yerinde bulunduğu;
Dikkate alındığında,
Dosyadaki bilgi ve belgeler ile kararın dayandığı deliller ve kanuni gerektirici sebeplere göre yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan mahkeme kararının onanması gerektiğinden sayın çoğunluğun bozma yönündeki görüşüne katılmıyorum.