Yargıtay Kararı 18. Hukuk Dairesi 2014/12272 E. 2014/14035 K. 13.10.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 18. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/12272
KARAR NO : 2014/14035
KARAR TARİHİ : 13.10.2014

MAHKEMESİ : Kahramanmaraş 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 19/06/2012
NUMARASI : 2011/864-2012/257

Dava dilekçesinde, Kamulaştırma Yasasının 4650 Sayılı Yasayla değişik hükümleri uyarınca, kamulaştırma bedelinin tespiti ve taşınmaz malın idare adına tescili istenilmiştir. Mahkemece asıl davanın kabulüne ve birleşen davanın konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz istemlerinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Mahkemece, yerinde yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu dava konusu taşınmazın arsa kabulü ile bu niteliğine göre değerlendirme yapılmış olmasında yöntem olarak bir isabetsizlik yoktur. Ancak, bilirkişi kurulunca düzenlenen rapor dava konusu taşınmazın kamulaştırma bedelinin tespiti açısından hüküm kurmaya yeterli değildir.
Şöyle ki;
1-Kamulaştırma Yasasının “Kamulaştırma Bedelinin Tespiti Esasları”nı düzenleyen 4650 sayılı Yasa ile değişik 11. maddesinin 1. fıkrasının (g) bendi uyarınca; arsalarda kamulaştırma gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlar dikkate alınarak, taşınmazın değerini etkileyebilecek tüm nitelik ve unsurların ayrı ayrı değerinin bu bağlamda bedelin tespitinde etkili olacak diğer objektif ölçülerin ve varsa vergi beyanlarının esas tutulması yoluyla raporda tüm bu unsurların yanıtlarının ayrı ayrı belirtilmek suretiyle ve ilgililerin beyanları da gözetilip gerekçeli bir değerlendirme raporuna dayalı olarak taşınmazın değerinin tespiti gerekir. Anılan Yasa maddesi hükmü doğrultusunda Yargıtay’ın yerleşmiş uygulamaları da gözönünde bulundurulduğunda; dava konusu taşınmaz ile buna emsal alınan taşınmazın yada taşınmazlardan her birinin ayrı ayrı cadde veya sokak üzerinde oluşları, konut yada ticaret alanlarında yer alıp almadıkları, imar durumları, buna göre inşaat yapılabilme ve yapılacak inşaatın kat sayısı, bitişik ya da ayrık düzende yapılaşma alanlarından hangisinde bulundukları hususlarının açıkça belirlenmesi, bu ve benzeri tüm nitelik ve unsurların tek tek açıklanmasından sonra buna göre dava konusu taşınmazın emsal alınan taşınmazlara nazaran üstün ve eksik yönleri ile bunun yüzde oranları saptanıp bu oranlar çerçevesinde dava konusu taşınmazın ulaştığı değer tespit edilmelidir.
Somut olayda bilirkişi kurulunca düzenlenen ve hükme esas alınan raporda; dava konusu ile emsal olarak alınan taşınmazların nitelik ve özelliklerinin belirtilmesi ile yetinilmiş, ancak yukarıda değinilen esaslar çerçevesinde birbiriyle karşılaştırılması yapılıp eksik ve üstün yönleri -denetime elverişli biçimde- belirtilmeden taşınmazın m² birim fiyatı gösterilmiş ve genel sözlerle değerlendirme yapılarak kamulaştırma bedeli tespit edilmiştir.
Mahkemece yukarıda açıklanan esaslar çerçevesinde bilirkişi kurulundan ek rapor alınmalı, raporun bozma gereklerine uygunluğu denetlenmeli ve dava konusu taşınmazın kamulaştırma bedelinin tespiti açısından oluşacak sonuç doğrultusunda karar verilmelidir.
2-02.01.2011 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 662 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 58. maddesinde yapılan düzenleme ile özel bütçeli idareler kapsamına alınan Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü’nün karar tarihi itibariyle 492 sayılı Harçlar Yasası’nın 13. maddesinin (j) fıkrasından kaynaklanan yargı harçlarından muafiyeti ortadan kalkmış olduğu halde asıl dava dosyası yönünden davacı idarenin harçtan muaf olduğu belirtilerek harç alınmamış olması,
3-Asıl davada kendisini vekille temsil ettiren davalılar lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğinin düşünülmemesi ,
4-Dava konusu taşınmaz 1357 ada 399 parsel numaralı olduğu halde infazda tereddüt yaratacak şekilde 1537 ada 399 parsel olarak hükümde belirtilmiş olması,
5-Mahkemenin asıl dosyası ile birleşen 2010/908 Esas sayılı davada konusuz kaldığından dava açılmasına sebebiyet verildiği gözetilerek davalı-karşı davacı taraf lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken karar verilmesine yer olmadığına dair kararla yetinilmesi,
Doğru görülmemiştir.
Ayrıca;
6-Anayasa Mahkemesi 1. Bölümünün 19.12.2013 tarih ve 2013/817 sayılı kararında, kamulaştırma bedelinin tespiti için açılan davada uzun süren bir yargılama sonunda, dava tarihi itibarıyla belirlenen bedele hükmedilmesinin Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiği kabul edilerek mal sahibine tazminat ödenmesi gerektiği belirtilmiştir.
Yasa koyucu da, bu hak ihlalini dikkate alarak, 6459 sayılı Kanunun 6. maddesiyle 2942 sayılı Kanunun 10. maddesine eklenen fıkrada (yürürlük tarihi 30.04.2013) kamulaştırma bedelinin tescili için açılan davanın dört ay içinde sonuçlandırılmaması halinde, tespit edilen bedele bu sürenin bitiminden itibaren faiz uygulanmasına ilişkin düzenleme getirmiştir.
Her ne kadar, getirilen bu faiz hükmü maddi hukuka ilişkin olup, aynı yasanın 29. maddesi gereğince yayımı tarihinden sonra açılacak davalara uygulanması gerekir ise de; 30.04.2013 tarihinden sonra açılacak davalar için yapılan bu düzenleme ile Anayasa Mahkemesi’nin makul süreyi aşan yargılamanın hak ihlali oluşturduğuna ilişkin kararı birlikte değerlendirildiğinde, 30.04.2013 tarihinden önce açılmış ve henüz kesinleşmemiş kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili davalarında öngörülen dört aylık yargılama süresinin makul süre kabul edilerek, hakkaniyet gereğince taşınmaz malikinin zararının giderilmesi amacıyla dava tarihinden itibaren dört aylık sürenin bittiği tarihten, karar tarihine kadar tespit edilen kamulaştırma bedeline faiz uygulanması gerekirken infazda tereddüt yaratacak şekilde ödeme tarihindeki faiz ile ödenmesine karar verilmiş olduğundan da hükmün bozulması gerekmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz peşin harçlarının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 13.10.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.