Yargıtay Kararı 18. Hukuk Dairesi 2014/10518 E. 2014/13091 K. 22.09.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 18. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/10518
KARAR NO : 2014/13091
KARAR TARİHİ : 22.09.2014

MAHKEMESİ : Bursa 5. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 07/03/2013
NUMARASI : 2012/480-2013/94

Dava dilekçesinde, kamulaştırmasız el atma nedenine dayalı olarak taşınmaz bedelinin faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz istemlerinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasal gerektirici nedenlere ve özellikle kanıtların takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Ancak;
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere göre; dava konusu taşınmazın imar planında kısmen bölge parkı, kısmen ticaret alanı, kısmen konut alanı ve kısmen de yolda kaldığı, taşınmazın fen bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen 941,20 m²’lik kısmına Osmangazi Belediyesi tarafından fiilen yol yapılarak el atıldığı, (E) harfi ile gösterilen 1514,30 m²’lik kısmın da imar planında yolda kaldığı ve bu kısımdan Osmangazi Belediyesinin sorumlu olduğu, geriye kalan kısımlarda ise fiili el atma bulunmadığı, fiilen el atılmayan taşınmaz bölümlerinde yetki ve sorumluluğun Büyükşehir Belediyesine ait olduğu, mahkemece fiilen el atılan ve imar planında yolda kalan kısımlardan O.. B..’nın, fiilen el atılmayan ve fen bilirkişi raporunda (B), (C), (D) harfi ile gösterilen bölge parkı alanından ve (G) harfi ile gösterilen kavşak alanından B.. B..’nın sorumlu tutulması suretiyle, taşınmazın bedeline hükmedildiği anlaşılmıştır.
Taşınmazın fiilen el atılmayan, fen bilirkişi raporunda (B), (C), (D) ve (G) harfi ile gösterilen kısımları yönünden yapılan incelemede, kamulaştırma yetkisinin B.. B..’na ait olduğu, davalı O.. B..’nın fiilen el attığı kısım itibarıyla proje bütünlüğünden de söz edilemeyeceği anlaşılmaktadır.
Uygulama ve öğretide kamu idarelerinin, kamu hizmetlerinin yürütülmesi sırasında tek yanlı irade açıklamalarıyla kamu hukuku esaslarına dayanarak ilgililerin hukuki durumlarını etkileyecek şekilde yaptıkları işlemlerin, idari işlem, görev ve yetki alanlarına giren konularda hukuka uygun olarak yaptığı fiiller ile bu görevleriyle ilgili hareketsiz kalmaları idari eylem olarak tanımlanmaktadır. Somut olayda idarenin icra yetkisini hukuka aykırı olarak kullanması olarak nitelendirilebilecek fiili el atma durumu söz konusu olmadığına göre, 3194 sayılı İmar Kanunu’nun ilgili maddeleri uyarınca tek yanlı idari işlemle düzenlenen imar planları ve bu planlara dayanılarak yapılan işlemlerin idari nitelik taşıdığı, söz konusu imar planlarının zamanında uygulamaya geçirilmemesi durumu da idari eylem olarak kabul edilmektedir.
Yukarıda açıklanan uyuşmazlıklarla ilgili olarak açılan davalarda, görev itirazında bulunulması ve olumlu görev uyuşmazlığı çıkması üzerine durum Uyuşmazlık Mahkemesi tarafından değerlendirilmiş ve 09.04.2012 gün 2011/238E.–2012/63K. ve 2012/41 E- 2012/77 K. sayılı kararlarında fiili el atmanın bulunmadığı durumlarda idari yargı yerinin görevli bulunduğuna karar verilmiştir.
Ayrıca 11.06.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6487 sayılı Yasa ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun değiştirilen Geçici 6. maddesinin 10.fıkrasında da “Uygulama imar planlarında umumi hizmetlere ve resmî kurumlara ayrılmak suretiyle veya ilgili kanunların uygulamasıyla tasarrufu kısıtlanan taşınmazlar hakkında, 3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanununda öngörülen idari başvuru ve işlemler tamamlandıktan sonra idari yargıda dava açılabilir. Bu madde hükümleri karara bağlanmamış veya kararı kesinleşmemiş tüm davalara uygulanır.” hükmü getirilmiştir.
Bu nedenlerle; fiilen el atılmayan taşınmaz bölümleri yönünden davacı tarafın mülkiyet hakkına getirilen kısıtlamanın, dava konusu taşınmazın, genel ve düzenleyici bir işlem olan imar planıyla kamu hizmetine özgülenmesinden ve bu planda öngörülen kamulaştırma işlemlerinin zamanında yapılmamasından kaynaklandığının kabulü ile idari işlem ve eylemden doğan zarara ilişkin davanın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu hükümleri uyarınca idari yargı yerinde çözümlenmesi gerektiğinden 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 114/1-b ve 115/2. maddeleri uyarınca bu kısımlara yönelik davanın usulden reddine ilişkin hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi,
2-Kamulaştırma Yasası’nın 10. maddesi ile bedelin tespiti esaslarını düzenleyen 11. maddenin (g) bendi hükmüne göre; kamulaştırılacak taşınmazın arsa olarak kabulü halinde kamulaştırma (değerlendirme) gününden önceki özel amacı olmayan emsallerin satış değeri esas alınarak değerinin tespit edilmesi gerekir.
Bu esaslara göre gerçekçi ve doğru sonuçlara ulaşılabilmesi için ana amaç; emsal alınan taşınmazın satış tarihinin değerlendirme tarihinden önce ve değerlendirme tarihine yakın bulunması, dava konusu taşınmaza örnek teşkil edebilecek nitelikte, dava konusu taşınmaz ile aynı veya yakın semtlerde bulunması, topografik yapısı, manzarası, konumu, üzerinde yapılabilecek inşaat ve katlar için izin ve ruhsat sınırları, yüzölçümleri, imar uygulamasına konu edilmiş olup olmadıkları, sokak, cadde veya şehir alanlarına cepheleri ve mesafeleri gibi yönlerden benzer ya da yakın özelliklere sahip bulunması gereklidir.
Aynı özellik ve nitelikleri taşıyan başka yerlerde bulunan ve kamulaştırma gününden önce satılmış olan taşınmazlar da emsal alınabilir. Bu emsalin satış fiyatına Türkiye İstatistik Kurumu üretici fiyat endeksi uygulanmak suretiyle değerlendirme tarihinde oluşan fiyatları bulunduktan sonra dava konusu taşınmazla karşılaştırılıp incelenerek aradaki farklılıklar belirtilip üstün ve eksik yönleri açıklanmalı, bu nitelik ve farklılıkların taşınmazın değerine olan etkilerinin ne olduğu belirtilmeli ve bu suretle yapılacak karşılaştırma ile dava konusu taşınmazın değeri belirlenmelidir.
İncelenen emsal imar parseli olup da dava konusu taşınmazın bu nitelikte olmaması halinde, dava konusu taşınmazın yapılacak karşılaştırmadan sonra bulunacak değerinden, İmar Kanununun 18. maddesinin 2. fıkrası gözetilerek, düzenleme ortaklık payına tekabül edecek oranda indirim yapılması gerektiği de dikkate alınmalıdır.
2942 sayılı Yasa’nın 4650 sayılı Yasa ile değişik 11. maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi gereği emlak vergi değerlerinin de dava konusu taşınmazın emsalle karşılaştırılmasında gözönünde tutulması gerekir. Buna göre dava konusu taşınmaz ve emsalin emlak vergisine esas tutulan asgari 2012 yılı itibariyle belirlenen m² değerlerinin ilgili belediye başkanlığından getirtilerek karşılaştırılması ve değerlendirmeye esas alınan oranlar fahiş ölçüde farklı olduğunda bu farklılık ve çelişkinin giderilmiş olması gerekir.
Somut olayda, dosya içerisindeki bilgi ve belgelerin incelenmesinden, dava konusu taşınmazın dava tarihi itibariyle imar parseli olduğu, emsal olarak alınan Yenikaraman Mahallesi 779 ada 10 parsel sayılı taşınmazın ise kadastro parseli olduğu anlaşılmaktadır. Bursa gibi büyük şehirlerde yukarıda açıklanan özellikler itibarıyla dava konusu taşınmaza benzer nitelikte taşınmaz satışlarının bulunması mümkün olduğu halde hükme esas alınan bilirkişi raporunda imar parseli olan dava konusu taşınmaza kadastro parseli olan somut emsal alınarak değerlendirme yapılmış olması uygun bulunmamıştır.
Bu nedenle; mahkemece tarafların vereceği ya da re’sen getirtilecek kayıtlar üzerinden yukarıda açıklanan ilkelere uygun taşınmaz satışları araştırılarak, bozmaya uygun ek bilirkişi raporu alınıp oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yukarıda açıklanan esaslara uygun olmayan bilirkişi kurulu raporuna göre karar verilmiş olması,
3-11.06.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6487 sayılı Yasa ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun değiştirilen Geçici 6. maddesinin 7. ve 13. fıkralarında “Bu madde kapsamında açılan davalarda mahkeme ve icra harçları ile her türlü vekalet ücretleri bedel tespiti davalarında öngörülen şekilde maktu olarak belirlenir” ve “Bu fıkra hükmü, bu fıkra kapsamında kalan taşınmazlar hakkında açılan ve kesinleşmeyen davalarda da uygulanır.” hükmü getirilmiştir. Bu düzenlemeler karşısında Harçlar Tarifesi uyarınca maktu harca hükmedilmesi ve davacı lehine maktu vekalet ücreti takdir edilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması,
Doğru görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz peşin harçlarının istek halinde temyiz eden davalılara iadesine, 22.09.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.