Yargıtay Kararı 18. Hukuk Dairesi 2013/6474 E. 2013/9549 K. 03.06.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 18. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/6474
KARAR NO : 2013/9549
KARAR TARİHİ : 03.06.2013

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Dava dilekçesinde, kamulaştırmasız el atma nedenine dayalı olarak taşınmaz bedelinin faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın husumetten reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacılar vekili dilekçesinde; mülkiyeti müvekkilinin murislerine ait olup davalı tarafından kamulaştırmasız el atılan taşınmazın bedeline fazlaya ilişkin hakları saklı tutulmak kaydıyla hükmedilmesini istemiş, mahkemece davanın husumetten reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekilince temyiz edilmiştir. Husumetin Karşıyaka Belediye Başkanlığına yöneltilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Ancak;
30.06.2010 tarihinde yürürlüğe giren 5999 sayılı Kanun ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununa eklenen Geçici 6. ve 25.02.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6111 sayılı Kanun ile 2942 sayılı Kanuna eklenen Geçici 2. maddelerde; kamulaştırma işlemleri tamamlanmamış veya kamulaştırması hiç yapılmamış olmasına rağmen fiilen kamu hizmetine ayrılan veya kamu yararına ilişkin bir ihtiyaca tahsis edilerek üzerinde tesis yapılan taşınmazlara veya kaynaklara kısmen veya tamamen veyahut irtifak hakkı tesis etmek suretiyle malikin rızası olmaksızın fiili olarak el konulması sebebiyle, malik tarafından mülkiyet hakkına dayanılarak ilgili idareden zararının giderilmesini isteyebileceği belirtilip buna ilişkin düzenlemeler getirilmiştir.
Yukarıda belirtilen yasal düzenlemelere göre; taşınmazlarına fiilen el konulan malikler bu nedenle istedikleri tazminat şeklini göstererek (nakdi ödeme, idareye ait taşınmazın trampası, idareye ait taşınmaz üzerinde sınırlı ayni hak tanınması veya imar mevzuatı çerçevesinde başka bir yerde imar hakkı kullandırılması) öncelikle idare ile uzlaşma yoluna başvurması, idarenin de kanunda belirtilen esaslar dahilinde oluşturulan kıymet takdir komisyonu marifetiyle taşınmazın el koyma tarihindeki nitelikleri esas alınmak suretiyle idareye müracaat tarihindeki değerini tespit ettirmesi, müracaat tarihinden en geç 6 ay içerisinde 7201 sayılı Kanun hükümleri uyarınca bir tebligat ile talep sahibini uzlaşma görüşmelerine davet etmesi öngörülmüş, müracaat tarihinden itibaren 6 ay içerisinde talep sahibinin hiç uzlaşmaya çağrılmaması, uzlaşma görüşmelerine başlandıktan sonra 6 ay içerisinde sonuçlandırılmaması veya görüşmeler sırasında taraflar arasında uzlaşmazlık tutanağı tanzim edilmesi durumunda, bu tarihlerden itibaren 3 aylık süre içerisinde mahkemede dava açılması gerekmektedir.
Yapılan yasal düzenlemelerden, uzlaşmak için idareye başvuru hususunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 114.maddesi kapsamında sonradan giderilemeyecek bir dava şartı ve getirilen 3 aylık sürenin de hak düşürücü bir süre olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim, uzlaşmak için idareye başvurma hususunun dava şartı olarak öngörülmesine ve 3 aylık süre tanınmasına ilişkin olarak getirilen düzenlemelerin, hak arama özgürlüğüne ve mülkiyet hakkının kullanımına engel olduğu gerekçesiyle iptalinin istenilmesi üzerine Anayasa Mahkemesi 01.11.2012 gün 2010/83-2012/169 sayılı kararında “Anayasa’nın 36. maddesinde, hak arama özgürlüğü için herhangi bir sınırlama nedeni öngörülmemiş olmakla birlikte, bunun hiçbir şekilde sınırlandırılması mümkün olmayan mutlak bir hak olduğu söylenemez. Dava açma hakkının kapsamına ve kullanım koşullarına ilişkin bir kısım düzenlemelerin hak arama özgürlüğünün doğasından kaynaklanan sınırları ortaya koyan ve hakkın norm alanını belirleyen kurallar olduğu açıktır. Anayasa’nın 13. maddesine göre temel hak ve özgürlüklere yönelik sınırlamalar hak ve özgürlüklerin özlerine dokunamaz. Hak arama özgürlüğü mümkün olan en geniş şekilde güvence altına alınmalıdır. Diğer taraftan hukuki işlem ve kuralların sürekli dava tehdidi altında bulunması hukuk devletinin unsurları olan hukuki istikrar ve hukuki güvenlik ilkeleriyle bağdaşmaz. Bu nedenle hak arama özgürlüğü ile hukuki istikrar ve hukuki güvenlik gerekleri arasında makul bir denge gözetilmelidir. Hem dava açmadan önce idareye başvuruda bulunmak zorunda olması hem de uzlaşmazlıkla sonuçlanması halinde dava açmak için getirilen 3 aylık sürenin hak arama hürriyetine ölçüsüz bir müdahale, hak aramayı aşırı derecede zorlaştıran ya da ortadan kaldıran, dolayısıyla hakkın özüne dokunan bir sınırlama olmadığı açıktır” gerekçeleri ile yasal düzenlemelerin iptal taleplerini red etmiş, böylece uzlaşma yoluna gidilmesini zorunlu bir unsur, uzlaşmazlık tutanağının tanzim edildiği ya da altı aylık süre uzlaşmaya davet olmaksızın sona ermesi halinde bu tarihten itibaren işleyecek ve üç aylık sürede dava açılmasını hak düşürücü süre olarak benimsemiştir.
Yukarıda yapılan açıklamalar dikkate alındığında davacılarca; 30.06.2010 tarihinde yürürlüğe giren 5999 sayılı Kanun ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununa eklenen Geçici 6. madde uyarınca davalı belediyeye uzlaşma için herhangi bir başvuru yapılmamıştır. Öncelikle bu hususun ikmal edilmesi gerektiğinin düşünülmemesi doğru görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 03.06.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.