YARGITAY KARARI
DAİRE : 18. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/20909
KARAR NO : 2014/1858
KARAR TARİHİ : 10.02.2014
MAHKEMESİ : Sarıveliler Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 16/10/2012
NUMARASI : 2011/228-2012/134
Dava dilekçesinde, Kamulaştırma Yasasının 4650 Sayılı Yasayla değişik hükümleri uyarınca, kamulaştırma bedelinin tespiti ve taşınmaz malın idare adına tescili istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz istemlerinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasal gerektirici nedenlere ve özellikle kanıtların takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Ancak;
2942 sayılı Kamulaştırma Yasası’nın 4650 sayılı Yasayla değişik 18. maddesi uyarınca dava konusu taşınmazın mülkiyeti ile ilgili bir dava olması halinde bu davanın tüm taraflarının kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili davasında da taraf olarak gösterilmesi gerekmektedir.
Dosya içerisindeki bilgi ve belgelerin incelenmesinden; dava konusu taşınmazın tapu kaydına göre mülkiyetinin itirazlı olduğu, geri çevirme kararı üzerine dosyaya getirtilen Sarıveriler Kadastro Mahkemesi’nin 2006/3 Esas sayılı dosyası içeriğine göre, taşınmazın kadastro tespiti sırasında Ortaköy Köyü Tüzel Kişiliği adına tespit edildiği, Orman İşletme Müdürlüğü tarafından taşınmazın orman sayılan yerlerden olduğu iddiasıyla kadastro tespitine itiraz davası açılmış olduğu, davanın halen derdest olduğu, S.. B..’nın bu taşınmaz açısından davada taraf olmadığı anlaşılmıştır. Bu durum karşısında söz konusu dava dosyasında taraf olup da eldeki kamulaştırma bedelinin tespiti ve taşınmazın idare adına tescili davasında yer almayan Ortaköy Köyü Tüzel Kişiliğinin davaya dahil edilip taraf teşkili sağlandıktan sonra işin esası hakkında karar verilmesi ve davada taraf olmaması gereken S.. B.. hakkındaki davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğinin düşünülmemesi,
2-Kamulaştırma Yasası’nın 11. maddesinin son fıkrası hükmüne göre kamulaştırma yoluyla irtifak hakkı tesisinde kamulaştırma bedeli, bu kamulaştırma nedeniyle taşınmazın tamamında oluşacak değer düşüklüğüdür. Başka bir deyişle taşınmazın kamulaştırma öncesindeki değeri ile irtifakın geçmesinden sonraki değeri arasındaki fark kamulaştırma bedelidir. Bu bedel taşınmazın büyüklüğüne, kullanma biçimine, arsa ya da tarım arazisi oluşuna, irtifakın niteliği ile geçtiği yer ve kapladığı alana göre yüzde olarak belirlenir ve irtifakın taşınmazda doğurduğu bu değer düşüklüğü oranına göre kamulaştırma bedeli bulunur. Ayrıca Yargıtay uygulamalarında üzerinde irtifak hakkı kurulmuş olan taşınmazda bu irtifak nedeniyle oluşacak değer düşüklüğünün en fazla (taşınmazın cins ve niteliğine göre uygun kullanımını önemli ölçüde etkileyen özel bir durum yoksa) irtifaktan etkilenen alanın mülkiyet değerinin arazide % 35’i, arsada ise % 50’si oranında olacağı kabul edilmektedir. Açıklanan bu esaslar gözönünde tutulduğunda irtifak kamulaştırmasından dolayı dava konusu taşınmazda oluşacak değer düşüklüğü oranının % 14,2 olarak kabul edilmesi gerekirken, hükme esas alınan bilirkişi kurulu raporunda daha az oranda değer düşüklüğü esas alınarak kamulaştırma bedelinin tesbit edilmesi,
3-Anayasa Mahkemesi 1. Bölümünün 19.12.2013 tarih ve 2013/817 sayılı kararında, kamulaştırma bedelinin tespiti için açılan davada uzun süren bir yargılama sonunda, dava tarihi itibarıyla belirlenen bedele hükmedilmesinin Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiği kabul edilerek mal sahibine tazminat ödenmesi gerektiği belirtilmiştir.
Yasa koyucu da, bu hak ihlalini dikkate alarak, 6459 sayılı Kanunun 6. maddesiyle 2942 sayılı Kanun’un 10. maddesine eklenen fıkrada (yürürlük tarihi 30.04.2013) kamulaştırma bedelinin tescili için açılan davanın dört ay içinde sonuçlandırılmaması halinde, tespit edilen bedele bu sürenin bitiminden itibaren faiz uygulanmasına ilişkin düzenleme getirmiştir.
Her ne kadar, getirilen bu faiz hükmü maddi hukuka ilişkin olup, aynı yasanın 29. maddesi gereğince yayımı tarihinden sonra açılacak davalara uygulanması gerekir ise de; 30.04.2013 tarihinden sonra açılacak davalar için yapılan bu düzenleme ile Anayasa Mahkemesi’nin makul süreyi aşan yargılamanın hak ihlali oluşturduğuna ilişkin kararı birlikte değerlendirildiğinde, 30.04.2013 tarihinden önce açılmış ve henüz kesinleşmemiş kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili davalarında öngörülen dört aylık yargılama süresinin makul süre kabul edilerek, hakkaniyet gereğince taşınmaz malikinin zararının giderilmesi amacıyla dava tarihinden itibaren dört aylık sürenin bittiği tarihten, karar tarihine kadar tespit edilen kamulaştırma bedeline faiz uygulanması gerektiğinin düşünülmemesi,
4-Davada kendini vekille temsil ettiren davacı idare lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğinin düşünülmemesi,
Doğru görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz peşin harçlarının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 10.02.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.