Yargıtay Kararı 18. Hukuk Dairesi 2013/20516 E. 2014/869 K. 21.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 18. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/20516
KARAR NO : 2014/869
KARAR TARİHİ : 21.01.2014

MAHKEMESİ : Asliye Hukuk Mahkemesi

Dava dilekçesinde, Kamulaştırma Yasasının 4650 Sayılı Yasayla değişik hükümleri uyarınca, kamulaştırma bedelinin tespiti ve taşınmaz malın idare adına tescili istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.

Y A R G I T A Y K A R A R I

Temyiz istemlerinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme ile alınan bilirkişi raporu hüküm kurmaya yeterli değildir.
Şöyle ki;
1-2942 sayılı Kamulaştırma Yasası’nın 4650 sayılı Yasayla değişik 11. maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi gereğince arsalarda kamulaştırma gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre değer tespiti gerekir. Geri çevirme kararı üzerine dosya içerisine getirtilen belgelerin ve Dairemizce incelenip daha önce karara bağlanan … Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/172 E-2013/69 K, Dairenin 2013/14506 E-2013/13220 K. sayılı dosyası içerisinde yer alan satış akit tablosunun incelenmesinden, hükme esas alınan bilirkişi kurulu raporunda somut emsal olarak incelenen… ada 5 parsel sayılı taşınmazın 27.12.2011 tarihli satışının serbest satış olmadığı, bir limited şirketin diğer bir limited şirkete satışı olup, bu satışın tarafları ve taşınmazların nitelikleri dikkate alındığında ticari amaçlı bir satış olduğu ve taşınmazın gerçek değerini yansıtmadığı izlenimini uyandırmaktadır. Bu sebeple bilirkişi kurulunun emsal seçimini isabetli yaptıklarından söz edilemez. Emsalin özel amaçlı olmayan, özel nitelikleri bulunmayan taşınmaz satışlarından seçilmesi gerekir.
Bu hususlar dikkate alınmadan düzenlenen bilirkişi kurulu raporuna göre hüküm kurulması,
2-Anayasa Mahkemesi 1. Bölümünün 19.12.2013 tarih ve 2013/817 sayılı kararında kamulaştırma bedelinin tespiti için açılan davada uzun süren bir yargılama sonunda dava tarihi itibarıyla belirlenen bedele hükmedilmesinin Anayasanın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiği kabul edilerek mal sahibine tazminat ödenmesine karar verilmiştir. Yasa koyucunun da bu hak ihlalini dikkate alarak 6459 sayılı Kanunun 6. maddesi ile 2942 sayılı Kanunun 10. maddesine eklenen fıkrada (yürürlük tarihi 30.04.2013) kamulaştırma bedelinin tescili için açılan davanın dört ay içinde sonuçlandırılmaması halinde tespit edilen bedele bu sürenin bitiminden itibaren faiz uygulanmasına ilişkin düzenlemenin getirildiği dikkate alınarak (her ne kadar getirilen bu faiz hükmü maddi hukuka ilişkin olup aynı yasanın 29. maddesi gereğince yayımı tarihinden sonra açılacak davalara uygulanması gerekir ise de), 30.04.2013 tarihinden sonra açılacak davalar için yapılan bu düzenleme ile Anayasa Mahkemesinin makul süreyi aşan yargılamanın hak ihlali oluşturduğuna ilişkin kararı birlikte değerlendirildiğinde, 30.04.2013 tarihinden önce açılmış ve henüz kesinleşmemiş kamulaştırma bedelinin tespiti ile tescil davalarında öngörülen dört aylık yargılama süresinin makul süre kabul edilerek hakkaniyet gereğince taşınmaz malikinin zararının giderilmesi amacıyla dava tarihinden itibaren dört aylık sürenin bittiği tarihten karar tarihine kadar tespit edilen kamulaştırma bedeline faiz uygulanması gerekirken faiz verilmemiş olması,
Kabule göre de;
3-Bilirkişi kurulunca somut emsal olarak incelenen …. ada 5 parsel sayılı taşınmazın, dava konusu taşınmaz ile karşılaştırılması sonucunda, dava konusu taşınmazın emsal olarak incelenen taşınmazdan % 10 oranında daha değerli olduğu kabul edilmiş ise de, 2942 Sayılı Yasanın 11. maddesinin (d) bendi gereğince emlak vergi değerlerinin de dava konusu taşınmaz ile emsalin karşılaştırılmasında göz önünde tutulması gerektiğinden, dava konusu taşınmazın ve emsalin emlak vergisine esas tutulan asgari m² değerlerinin oranı ile bilirkişi raporunda değerlendirmeye esas alınan oran birbirinden fahiş ölçüde farklı olduğunda bu farklılık ve çelişki giderilmelidir. Dosyadaki kayıtlara göre, dava konusu taşınmazın emlak vergisine esas asgari m² değeri 143,12 TL, emsal alınan taşınmazın asgari m² değeri ise 572,52 TL’dir. Emlak vergi değerleri, emsal olarak alınan taşınmazın dava konusu taşınmazdan daha değerli olduğunu göstermektedir. Buna göre, dava konusu taşınmazın en fazla emsal ile eşdeğer olduğunun tespiti gerekirken dava konusu taşınmazın emsalden daha değerli olduğu kabul edilerek vergi değerlerine ters düşecek şekilde yeterli, inandırıcı ve somut gerekçelere de dayandırılmayan rapor alınarak hüküm kurulması,
4-Dava konusu taşınmazın tapu kaydında “… Cami ve … Çevresindeki Tescilli …Numaralı Kültür ve Tabiat Anıtsal Yapıların Koruma Alanında Bulunmaktadır” şeklinde tapu kaydında mevcut şerhin, taşınmazın değerinde oluşturması kaçınılmaz olan değer kaybı ile ilgili olarak, inşaat yoğunluğu, proje çeşitliliği, kat sayısı vs. gibi hususlarda anıtsal yapı koruma alanı dışında kalan komşu parseller ile dava konusu taşınmaz arasında değer kaybı yönünde olumsuz bir durum meydana getirip getirmediği Belediye İmar Müdürlüğü ve Koruma Kurulundan sorularak yazı cevaplarını karşılar ek rapor alınarak sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, denetime elverişli olmayacak şekilde tanzim edilen ek rapora göre hüküm kurulmuş olması,
Doğru görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz peşin harçlarının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 21.01.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.