Yargıtay Kararı 18. Hukuk Dairesi 2013/19800 E. 2014/6501 K. 08.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 18. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/19800
KARAR NO : 2014/6501
KARAR TARİHİ : 08.04.2014

MAHKEMESİ : Düzce 1. Aile Mahkemesi
TARİHİ : 06/06/2013
NUMARASI : 2011/952-2013/640

Asıl dava dilekçesinde, evlat edinme kararı verilmesi, birleşen davada ise çocukla velayet ilişkisinin kurulması ve teslimi istenilmiştir. Mahkemece asıl davanın kabulüne, birleşen davanın reddine karar verilmiş, hükmün temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması davalı-birleşen dava davacısı N… Ö… vekili tarafından yasal süresi içinde verilen temyiz dilekçesi ile istenilmekle taraflara yapılan tebligat üzerine duruşma için tayin olunan günde temyiz eden davalı vekili Av.Ş… Ö.. ve aleyhine temyiz olunan davacı vekili Av.A.. F.. H… ile fer’i müdahil vekilleri Av.F… T.. ve Av.G… S… geldiler. Gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendikten sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı asıl davada, 01.11.2010 doğumlu S…in bakım sözleşmesi ile kendisine teslim edildiğini, bir yıllık bakım süresinin dolduğunu, küçüğün ana ve babasının kendisini terk ettiğini belirterek, Türk Medeni Kanunu’nun 305 ve devamı maddeleri uyarınca evlat edinme ve ana babanın rızasının aranmaması kararı verilmesini, birleşen davada ise biyolojik anne çocuğun kendisine teslimini istemiştir.
Dosyadaki belge ve bilgilerden; biyolojik annenin 1984 doğumlu ve önlisans mezunu olduğu, İzmir’de ailesi ile yaşadığı, geliri ve mal varlığının bulunmadığı, M.. B.. isimli şahısla evlilik dışı ilişkide bulunduğu, onun askerde olduğu dönemde E.. T.. isimli şahısla beraberliğinin olduğu, M.. B..’un askerden dönmesinden sonrada E.. T..’den ayrılarak M… B..la beraberliğinin devam ettiği ve hamile olduğunu ileri aşamada öğrendiği, durumu gizlemek için ailesini İstanbul’da staj yapması gerektiğine ikna edip İstanbul’da bulunan M.. B…un yanına gidip doğum tarihine kadar orada kaldığı, 01.11.2010 tarihinde sezaryenle doğum yaptığı, 02.11.2010 tarihinde taburcu olduğu, 03.11.2010 günü sabaha karşı çocuğun aşırı şekilde ağlaması üzerine bir şey yapamamaları nedeniyle erkek arkadaşı M..B…un durumu ailelerine
anlatana kadar doğan çocuğu tanıdığı güvenilir bir yere bırakma önerisi getirdiği, bu şahıs tarafından temin edilen araçla Şile K… köyüne geldikleri, çocuğu iyi bir şekilde sardıkları, annenin araçta beklediği, M… B.. tarafından çocuğun, tanıdığını söylediği ancak tanımadığı anlaşılan bir evin kapısına bırakıldığı, ev sahiplerinin çocuğu almasını bekledikten sonra araca geldiği ve olay yerinden ayrıldıkları; davacı biyolojik annenin iyileştikten sonra İzmir’e ailesinin yanına döndüğü ve yaşantısına devam ettiği, 17.12.2010 tarihinde sağlık ocağından çocuktan topuk kanı alınması gerektiğinin biyolojik anneye bildirildiği, biyolojik annenin sağlık ocağına gittiği ve durumu inkar ederek kimliğini kaybettiğini, kendi ismi kullanılarak bir başkası tarafından doğum yapıldığını söylediği, çocuk terki nedeniyle Şile’de hazırlık soruşturmasında annenin kimlik bilgilerinin tespit edildiği ve İzmir’e talimat yazılarak annenin ifadesinin alınmasının istendiği, 09.05.2011 tarihinde polis tarafından yapılan çağrı üzerine annenin emniyete gittiği, ardından annenin önce kendi annesine sonra babası ve yakınlarına olayı anlattığı, ailesinin kendisine sahip çıkıp çocuğu alması konusunda destekte bulunmaları üzerine 16.05.2011 tarihinde çocuğu bıraktıkları köyün bağlı olduğu karakola giderek olayı anlatıp pişmanlığını dile getirerek çocuğunu istediği, çocuğun ise 10.12.2010 tarihli bakım sözleşmesi ile asıl dava davacısı S.. U..’a teslim edildiği, kurumun annenin taleplerini reddetmesi üzerine anne tarafından İzmir 4.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2011/316 Esas-2011/482 Karar sayılı dosyasında 03.06.2011 tarihinde anneliğin tespiti ve çocuğun babası M… B.. A.. nüfusuna tescili davasının açıldığı, alınan adli tıp raporu ile çocuğun annesi olduğunun belirlendiği, M… B…’un ise baba olmadığının anlaşıldığı, bunun üzerine 04.10.2011 tarihli ve 16.01.2012 tarihinde kesinleşen kararla anneliğin tespitine diğer taleplerinde reddine karar verildiği, karardan sonra annenin kuruma çocuğun teslimi için 27.10.2011 tarihinde başvurduğu, kurumca 28.11.2011 tarihinde talebin kabul edilmediğinin yazılı olarak bildirildiği bunun üzerine anne tarafından çocuğun teslimi hakkında 23.12.2011 tarihinde birleşen davanın, evlat edinme davasının da 12.12.2011 tarihinde açıldığı, yargılama sırasında E.. T.. tarafından küçük S..’in 20.01.2012 tarihinde tanındığı ve baba ile soybağı ilişkisinin kurulduğu, babanın da evlat edinmeye rızasının bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Dava nedeniyle biyolojik anne hakkında İzmir Aile Mahkemesi uzmanı pedagog tarafından 11.04.2012 tarihli rapor düzenlenmiş ve evlat edinmede annenin rızasının aranması gerektiği belirtilmiştir. Yine Düzce Aile Mahkemesi uzmanı pedagog 21.05.2012 tarihli ve sonuçta çocuğun biyolojik anneye tesliminin çocuğun yararına olduğuna dair ayrıntılı raporunu ibraz etmiştir. Davacının itirazı üzerine alınan ve çocuk ruh sağlığı uzmanı tarafından düzenlenen raporda ise dosya kapsamına göre biyolojik annenin bebeğin sorumluluğunu almada yeterli olmadığı, çocuk ile evlat edinmek isteyen arasında güvenli anne-bebek bağlanmasının oluştuğu, çocuğun evlat edinmek isteyenle kalmasının ruh sağlığı açısından gerekli olduğu açıklanmıştır.
Türk Medeni Kanunu’nun 305. maddesine göre bir küçüğün evlat edinilmesi, evlat edinen tarafından bir yıl süreyle bakılmış ve eğitilmiş olması koşuluna bağlıdır. Evlat edinmenin her halde küçüğün yararına bulunması ve evlat edinenin diğer çocuklarının yararlarının hakkaniyete aykırı bir biçimde zedelenmemesi de gerekir.
Aynı Yasa’nın 309/1. maddesinde evlat edinmede, küçüğün ana ve babasının rızasını gerektiği, 311. maddesinde ise ana ve babanın rızasının aranmayacağı durumlardan birisinin küçüğe karşı özen yükümlülüğünün yeterince yerine getirilmemesi olduğu düzenlenmiştir. Evlat edinmeye, ancak esaslı sayılan her türlü durum ve koşulların kapsamlı biçimde araştırılmasından, evlat edinen ile edinilenin dinlenmelerinden ve gerektiğinde uzmanların görüşünün alınmasından sonra karar verilebilir. Araştırmada özellikle evlat edinen ile edinilenin kişiliği ve sağlığı, karşılıklı ilişkileri, ekonomik durumları, evlat edinenin eğitme yeteneği, evlat edinmeye yönelten sebepler ve aile ilişkileri ile bakım ilişkilerindeki gelişmelerin açıklığa kavuşturulması gerekir. Evlat edinenin altsoyu varsa, onların evlat edinme ile ilgili tavır ve düşünceleri de değerlendirilir.
Yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere birleşen dava davacısı annenin küçüğe karşı doğum sonrası kim olduğunu dahi bilmediği bir kişiye çocuğu terk etmesi, topuk kanı için çocuğun sağlık ocağına çağrılmasına rağmen çocuğun kendisinden olmadığını, kimliğinin çalınarak doğum yapıldığını söyleyerek inkar etmesi, ancak adli soruşturma neticesinde biyolojik anne olduğunun öğrenilmesi üzerine ve uzun süre sonra durumu ailesine anlatarak kabul etmesi karşısında Türk Medeni Kanunu’nun 311/2. maddesinde düzenlenen özen yükümlülüğünü yeterince yerine getirmediği anlaşılmaktadır. Ancak baba E.. T.. çocuğun kendisinin olduğunu yargılama sırasında öğrenmiş ve çocuğu nüfusta tanımak suretiyle üzerine tescil ettirmiş, ayrıca çocuğun biyolojik anneye verilmesini talep etmiştir. Çocuk evlat edinmek isteyenin yanında ve kurum gözetiminde olup baba E.. T.. yönünden özen yükümlülüğünün ihlal edildiğinden söz edilemez. Bu durumda Türk Medeni Kanunu’nun 309/1. maddesindeki koşul da gerçekleşmediğinden evlat edinmeye dair asıl davanın reddine, çocuğun teslimine dair birleşen davanın ise kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilen davalı yararına takdir edilen 1.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine, temyiz peşin harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 08.04.2014 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI:

Yukarıda olayın ayrıntıları kronolojik olarak anlatılmıştır. Çocuğun babası E.. T.. yönünden rıza aranmaması koşulunun gerçekleşmediği noktasında çoğunluk görüşü ile aramızda bir çekişme bulunmamaktadır. Ancak Türk Medeni
Kanunu’nun 311/2. maddesi, özen yükümlülüğünü yerine getirmemekten değil yeterince yerine getirmemekten söz etmektedir. Dolayısıyla biyolojik annenin durumu bu husus da gözetilerek değerlendirilmelidir. Biyolojik anne; bekar olup evlilik dışı ilişki sonucu hamile kalmış, bu olayı gizlemeye çalışmış, staj yapma bahanesi ile aile çevresinden uzaklaşarak İstanbul’a gitmiş, doğuma kadar İstanbul’da kalmış, doğum sonrası ekonomik bağımsızlığı bulunmadığından orada uzun süre kalamayacağını anlayınca iki gün sonra erkek arkadaşının “ailemize anlatıncaya kadar tanıdık birine bırakalım” önerisi üzerine içinde bulunduğu çaresizlik ve ruhsal durum nedeniyle çocuğun terkine karşı çıkamamış ve kendisi araç içinde beklerken erkek arkadaşı tarafından çocuk tanıdığına teslim edeceğim dediği halde tanımadığı bir aile kapısına bırakılmış, daha sonra ailesinin yanına dönmüş, ailesinin desteğini sağladıktan sonra çocuğunu geri almak için fiili ve yasal girişimlerde bulunmuştur. Dosya kapsamından; ailenin anneye olduğu gibi, çocuğun alınması konusunda da destek verdiği görülmektedir. Çocuğun terk edilmesi ile annenin geri alma girişimleri arasında geçen süre altı aydır. Annenin; içinde bulunduğu ekonomik durumu, olayın sosyal ve ahlakî değer yargılarına aykırılığı kendini ve ailesini korumak adına olayı bir süre gizlemesi, yasada açıklanan nitelikte özen yükümlülüğünü yeterince yerine getirmediğini kabule imkan vermez. Anne evlat edinmeye rıza da göstermemiştir. Bu nedenle evlat edinme koşulları gerçekleşmediğinden hükmün bozma gerekçesine bu hususun da eklenmesi gerektiğinden sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyoruz.