YARGITAY KARARI
DAİRE : 18. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/17251
KARAR NO : 2014/5973
KARAR TARİHİ : 01.04.2014
MAHKEMESİ : Ankara 12. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 05/07/2012
NUMARASI : 2010/147-2012/333
Dava dilekçesinde, eğitim ve öğretim giderlerinden kaynaklanan 23.823,95 TL ve 28.482,94 ABD Doları alacağın yasal faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece döviz alacağı yönünden dava konusuz kaldığından hüküm tesisine yer olmadığına, TL alacağı yönünden davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalılardan M.. E..’ın Maliye Bakanlığı’nda baş hesap uzmanı olarak görev yapmakta iken lisansüstü eğitim görmek amacıyla 05.09.2005 ve 03.12.2004 tarihlerinde imzaladığı yüklenme senedi ve kefalet senedi hükümlerine göre Amerika Birleşik Devletleri’ne gönderildiğini, mecburi hizmet süresini tamamlamadan 02.12.2009 tarihinde istifa ettiğini belirterek, kalan hizmet süresi karşılığı 23.823,95 TL ve 28.482,94 ABD doları alacağın sarf tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini istemiş; mahkemece, döviz alacağı yönünden dava konusuz kaldığından hüküm tesisine yer olmadığına, Türk Lirası alacağı yönünden ise davanın reddine karar verilmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasal gerektirici nedenlere ve özellikle davalı tarafça yargılama sırasında döviz borcunun 6111 Sayılı Yasa gereğince yapılandırılarak taksitler halinde davacı idareye ödenmeye başlanmış olması nedeniyle döviz alacağı ile ilgili dava konusuz kaldığından esas hakkında karar vermeye yer olmadığına karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Ancak;
Dosyadaki bilgi ve belgeler ile özellikle davalı M.. E.. tarafından verilen 05.09.2005 ve 03.12.2004 tarihli yüklenme senetlerinin incelenmesinden; adı geçenin yurt dışında bulunduğu sürenin iki misli mecburi hizmet yapmayı taahhüt ettiği ve ihlali halinde “… eksik kalan mecburi hizmet süremle orantılı olarak … yurt dışına gönderilmem nedeniyle, yurt içi aylığı da dahil olmak üzere aylık, ücret, aidat, zam, tazminat, ödenek, tayin bedeli gibi adlar altında tarafıma yapılan her türlü ödemeler ile yol ve ikamet giderlerini ve bu hususlara ilave olarak şahsım
adına programım içinde veya dışında her ne sebeple ve şartla olursa olsun sarf edilen meblağı, fiilen döviz cinsinden yapılmış olanları aynı döviz cinsinden ve kanuni faiziyle birlikte, fiili geri ödeme tarihindeki T.C. Merkez Bankası efektif satış kuru uygulanmak suretiyle bulunacak karşılığını Türk Lirası olarak; Türk Lirası olarak yapılmış olanları ise gönderildiğim ilgili kanun hükmünün öngördüğü gibi iki misli olarak kanuni faiziyle birlikte YTL olarak … protesto keşidesine ve hüküm istihsaline hacet kalmaksızın nakten ve defaten … Maliye Bakanlığı’na ödeyeceğimi… taahhüt ederim” şeklinde yükümlülük altına girdiği anlaşılmaktadır.
Davalılar sözü edilen bu yüklenme senetlerinin ve kefalet senetlerinin hata, hile veya zorla kendilerine imzalatıldığını ileri sürmedikleri ve serbest iradeleri ile davacı idareye böyle bir yüklenme senedi vermelerini yasaklayan bir düzenleme olmadığı gibi, yükümlü yurt dışına kendi iradesi dışında da gönderilmiş değildir. O halde, bu taahhütnameler ve kefaletnameler davalıları bağlayıcı niteliktedir. Davalı M.. E.. mecburi hizmet süresini tamamlamadan istifa etmiş olması nedeniyle taahhüdünü ihlal ettiğinden, davacı kurum da taahhüt kapsamında yapılan harcamaların tahsilini istemektedir. Ortada taahhütnameyi geçersiz kılan bir durum olmadığına göre, taahhütname ve kefaletname kapsamı doğrultusunda davalıya TL cinsinden yapılan tüm ödemelerin de (yurtiçi aylık, ücret, aidat, zam, tazminat, ödenek vs.) mecburi hizmet süresi ile orantılı olarak bilirkişiye hesap ettirilerek oluşacak sonuç doğrultusunda bir karar verilmesi yerine, mahkemece davalıların yurt içi aylıklardan sorumlu olmayacağı düşüncesiyle, davanın bu yönden reddine dair karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 01.04.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.