YARGITAY KARARI
DAİRE : 18. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2009/13664
KARAR NO : 2010/1149
KARAR TARİHİ : 01.02.2010
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Dava dilekçesinde, Kamulaştırma Yasasının 4650 Sayılı Yasayla değişik hükümleri uyarınca, kamulaştırma bedelinin tespiti ve taşınmaz malın idare adına tescili istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme ile alınan raporlar hüküm kurmaya yeterli değildir.
Şöyle ki;
1-Kamulaştırma Yasasının 11. maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde taşınmaz malın kamulaştırma (değerlendirme) tarihindeki mevki ve şartlarına göre olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net gelire göre değerinin belirleneceği öngörülmektedir. Bu yöntemle taşınmazın değerinin saptanmasında münavebeye alınacak ürünler yönünden sulu yada kuru tarım arazisi niteliğinde olup olmaması önem taşır.
Bilirkişi kurullarınca düzenlenen raporlarda “taşınmazın kuru veya sulu tarım arazisi olduğu konusunda herhangi bir açıklama yapılmamıştır. Taşınmazın fiilen sulanıp sulanmadığı, sulanıyor ise kaynağı, suyun kendi doğal akışı ile mi taşınmaza ulaştığı, dereden sulanıyorsa bu suyun taşınmazın tamamının sulanmasında her mevsim için yeterli olup olmadığı, ayrıca dereden sulanamadığı zamanlarda taşınmazın ne şekilde sulandığı, yapılan sulamanın daimi ve geçerli kabul edilebilmesi için kaynak üzerinde dava konusu taşınmaz lehine bir mükellefiyet kurulmuş olması gerektiğinden bu hususun varlığı ve suyun yeterliliği vb. gibi hususlar araştırılarak taşınmazın sulu veya kuru tarla nitelendirilmesi yapılmadan değerlendirme yapan rapora göre hüküm kurulması,
2-Yargıtay’ın yerleşmiş uygulamalarında, iklim koşulları, arazinin topoğrafik yapısı ve bölgesindeki konumu (büyük yerleşim yerlerine uzaklığı vb) gözönünde tutulduğunda, dava konusu taşınmazın bulunduğu yerle benzer nitelikte olan, ülkemizin değişik yörelerindeki (değeri önemli şekilde etkileyen kanıtlanmış, farklı ve özel bir faktör bulunması hali hariç) sulu tarım arazilerinin değerlendirilmesinde kapitalizasyon faiz oranı %5, kuru tarım arazilerinde ise %6 olarak alınmaktadır.
Dava konusu taşınmazın sulu ya da kuru tarım arazisi niteliğinde olduğu açıkça saptandıktan sonra, yukarıda açıklandığı gibi belirlenen bu niteliğine uygun kapitalizasyon faiz oranının esas alınması gerekirken, %5 oranına göre kamulaştırma bedelini tespit eden bilirkişi kurulu raporu doğrultusunda hüküm kurulması,
3-Tamamı 14481 m2 olan dava konusu taşınmazın tamamı kamulaştırılmış ve taşınmazın üzerinde 150 adet gelişmiş zeytin ağacı tespit edilmiş olduğuna göre bu ağaçların normal sıklıkta kapsayacakları alanın kapama zeytinlik, taşınmazın artan bölümünün ise açık tarım arazisi olarak değerlendirilmesi gerekirken, taşınmazın tamamının kapama zeytinlik olarak değerlendirilmesi,
4-2942 Sayılı Yasanın 4650 Sayılı Yasayla değişik 15. maddesinin son fıkrası uyarınca bilirkişilerce yapılan değer tespitinde, idarece belgelerin mahkemeye verildiği gün (dava tarihi) esas tutulur. Buna göre tarım arazisi olan dava konusu taşınmazın değerlendirme tarihindeki (2008 yılı) mevki ve şartlarına (kuru ya da sulu arazi niteliğine) göre ve olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net gelirinin tespitinde, münavebeye alınacak ürünlerin 2008 yılına ilişkin dekar başına ortalama verimi ve üretim giderleri ile kg başına toptan satış fiyatlarının esas alınması gerekir. Kural böyle iken, bilirkişilerce düzenlenen raporda, taşınmazın yerinde yapılan inceleme tarihinde 2008 yılı verileri belli olmadığından Aydın İli Tarım Müdürlüğünden getirtilen 2007 yılına ilişkin verilerin endekslenmesi suretiyle hesaplama yapıldığı anlaşılmaktadır. Ancak; mahkemenin karar tarihi dikkate alındığında, 2008 yılı resmi verilerinin belirlenmiş olduğu olasılığı karşısında, zeytin ürününün sözü edilen yıla ilişkin veri cetvellerinin İl Tarım Müdürlüğünden getirtilmesinden sonra, bu verilere göre kamulaştırma bedelinin tespiti için bilirkişi kurulundan ek rapor alınması gerektiğinin düşünülmemesi,
5-Ülkemizde zeytin üretiminin en çok yapıldığı Marmara, Ege ve Akdeniz bölgesinde dekar başına zeytin veriminin var yılı ve yok yılı da gözetildiğinde genelde 550 kg civarında olduğu Yargıtay’a gelen kamulaştırma dosyalarından bilinmektedir. Hal böyle iken zeytinlik değerlendirmesinde ülke genelindeki ortalamanın üstünde olan verim miktarı üzerinden yüksek değer belirleyen bilirkişi raporuna göre hüküm kurulması,
Doğru görülmemiştir.
Mahkemece, yukarıda açıklanan şekilde eksikler tamamlanıp bilirkişi kurullarından ek raporlar alınarak raporların bozmaya uygunluğu da denetlendikten sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 01.02.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.