Yargıtay Kararı 18. Hukuk Dairesi 2006/8143 E. 2006/7842 K. 16.10.2006 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 18. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2006/8143
KARAR NO : 2006/7842
KARAR TARİHİ : 16.10.2006

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Dava dilekçesinde vakıf yöneticilerinin görevden alınmaları istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı Vakıf ve davalı … tarafından temyiz edilmiştir.

Y A R G I T A Y K A R A R I

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Dava dilekçesinde, … Yöneticilerinin, 1999-2000 yıllarına ilişkin bilanço ve ilgili diğer belgelerini, vakfın adresi, telefon ve faks numaraları ile yönetim kurulu üyelerinin mal bildirimlerini, ad ve adreslerini içeren bilgi formunu davacı kuruma göndermedikleri, 1994, 1997 ve 1998 yıllarına ilişkin olup teftip raporunda tenkit edilen hususların yerine getirildiği konusunda Vakıflar Genel Müdürlüğüne bilgi vermedikleri, 1996-1997 dönemi teftiş payı farkı 25.946.681 TL.’sını ve 1999-2000 yılı teftiş payını ödemedikleri, böylece vakıf senedinde yazılı koşullara, yürürlükteki yasa, tüzük ve yönergelere uymadıkları ileri sürülerek; davalı vakıf yöneticilerinin Türk Medeni Kanunu Hükümlerine Göre Kurulan Vakıflar Hakkında Tüzüğün 23. ve 24. maddeleri uyarınca görevden alınmalarına karar verilmesi istenilmiştir.
1-Dava, yukarıda özetlenen dava dilekçesinde belirtilen nedenlerle vakıf yöneticilerinin görevden alınmaları istemine ilişkindir.
Davanın yasal dayanağını 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun 112. ve Türk Medeni Kanunu Hükümlerine Göre Kurulan Vakıflar Hakkında Tüzüğün 23. maddeleri oluşturmaktadır. Anayasanın “Temel Haklar ve Ödevler” kısmında düzenlenen ve “Dernek Kurma Hürriyeti” başlığını taşıyan 33. maddesinin son fırkasında “bu madde hükümleri vakıflarla ilgili olarak da uygulanır” denilmektedir. Buna göre vakıflarla ilgili kurallar yorumlanırken, -derneklerde olduğu gibi- vakıf kurumunun anayasal niteliğinin, özellikle vakıf kurma, örgütleme ve yönetme bağlamında gözönünde tutulması gerekir.
Türk Medeni Kanununun 112. maddesinin ikinci fıkrasında, denetim makamının başvurusu üzerine, mahkemenin duruşma yaparak tüzükte gösterilen nedenlerle yöneticileri görevden alabileceği öngörülmüş; İlgili tüzüğün 23.maddesinde de vakıf yöneticilerinin görevden alınmalarını ya da işten uzaklaştırılmalarını gerektiren nedenler sayılmıştır. Yasa koyucu, anılan Yasa maddesinde “mahkeme, tüzükte gösterilen sebeplerle yöneticileri görevden alabilir” hükmüne yer vererek bu konuda hakime takdir hakkı tanımaz; böylece Anayasaya, yasaya ve hukuka uygun olarak vicdani kanatine göre hüküm vermekle yetkili ve görevli olan hakimin, Vakıflar Genel Müdürlüğü Teftiş Makamının rapor ve işlemlerinin onay mercii konumunda olmadığını ortaya koymuş bulunmaktadır. Buna göre mahkeme, önüne gelen davada ileri sürülen nedenlerin vakıf yöneticilerinin görevden alınmalarını gerektirecek nitelikte olup olmadığını toplanan kanıtlar çerçevesinde -özellikle olayın oluş biçimi, aykırılığın niteliği, iyiniyet, ölçülülük, aykırılıkta direnme, eylem-yaptırım dengesi gibi unsurları da gözeterek- oluşacak sonuç doğrultusunda karar vermek durumundadır.
Somut olayda, dosyada toplanan bilgi ve özellikle Dairenin geri çevirme kararı üzerine dosyaya konulan belgeler, incelendiğinde; dava dilekçesinde vakıf yöneticilerinin görevden alınmaları istemine neden gösterilen teftiş giderleri katılım paylarının ödendiği, 1999-2000 yıllarına ilişkin bilanço gelir-gider cetveli ile vakıf yöneticilerinin mal bildirimleri ve on adet bilgi işlem formunun İstanbul Vakıflar Bölge Müdürlüğüne 14.05.2002 tarihinde teslim edildiği, böylece dava açıldıktan sonra da olsa dava dilekçesinde belirtilen eksikliklerin giderildiği ve yöneticilerce vakfın iş ve işlemlerinin yürütülmesi konusunda gerekli çabanın gösterildiği anlaşılmaktadır. Saptanan bu olgu ve durum karşısında, kasta dayalı olmayan sonradan da olsa yerine getirilmesi olanaklı bulunan dava konusu hususların, davalı vakıf yönetimince gecikmeli olsa da yerine getirilmiş bulunması nedeni ile mahkemece yukarıda açıklanan esaslar doğrultusunda davanın reddi gerekirken, kabulü ile davalı vakıf yöneticilerinin görevden alınmalarına (azillerine) karar verilmiş olması,
2-Kabulü göre de;
a)Davaya katılan davalılardan …’in, Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne gönderdiği 09.02.2000 günlü dilekçe ile vakıf yöneticiliğinden istifa etmiş olması ve böylece yöneticilik görevinin sona ermiş bulunması nedeniyle bu davalı yönünden dava konusuz kaldığından bir karar verilmesine yer olmadığına hükmedilmesi gerekirken, onun da azline karar verilmesi,
b)Kabul edilen davada kendisini vekille temsil ettirmiş bulunan davalı yararına Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca maktu 350.000.000 TL. yerine, 3.500.000.000 TL. vekalet ücretine hükmedilmiş olması doğru görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz peşin harçlarının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 16.10.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.