Yargıtay Kararı 18. Ceza Dairesi 2020/418 E. 2020/6783 K. 09.06.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 18. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2020/418
KARAR NO : 2020/6783
KARAR TARİHİ : 09.06.2020

KARAR
Kasten yaralama ve hakaret suçlarından sanık …’un, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 86/2, 86/3-a, 125/1, 62 ve 52/2. maddeleri uyarınca 3.000,00 ve 1.500,00 Türk lirası adlî para cezaları ile cezalandırılmasına, sanık hakkında 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına dair Havza Asliye Ceza Mahkemesinin 21/03/2018 tarihli ve 2017/107 esas, 2018/100 sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
İstem yazısında;
“Dosya kapsamına göre;
1-Sanığın üzerine atılı 5237 sayılı Kanun’un 125. maddesinde düzenlenen hakaret suçunun1-Hakaret suçu yönünden, sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesine engel olacak nitelikte sabıka kaydının bulunmaması, suç nedeniyle mağdurda giderilmesi gereken maddî zarar bulunmaması ve sanığın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanmasını kabul etmesi karşısında, 5271 sayılı Kanun’un 231. maddesinin uygulanması için gerekli objektif şartların mevcut olduğu gözetilmeden subjektif şartlar tartışılmaksızın yazılı şekilde karar verilmesinde,
2- Kasten yaralama suçu yönünden, yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre basit bir araştırmayla tespit edilebilecek nitelikteki zarar miktarı belirlenerek sanığa tespit edilen bu zarar miktarını gidermeyi kabul edip etmeyeceğinin sorulması suretiyle sonucuna göre sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağı değerlendirilmeden yazılı şekilde karar verilmesinde, isabet görülmemiştir.” denilmektedir.
Hukuksal Değerlendirme:
5271 sayılı CMK’nın 231. maddesinde düzenlenen “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” müessesesinin uygulanabilmesi için öncelikle,
– Sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünde, hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezasından ibaret olması,
– Suçun CMK’nın 231. maddesinin 14. fıkrasında yazılı suçlardan olmaması,
– Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,
– Sanığın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına itirazının bulunmaması,
– Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tamamen giderilmesine ilişkin koşulların birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.
Anılan bu objektif koşulların gerçekleşmesi ile birlikte ayrıca “Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılmasına” ilişkin takdire dayalı subjektif koşulun da gerçekleşmesi halinde “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” müessesesinin uygulanması olanağı bulunmaktadır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 16/02/2010 tarih ve 4/253-28 sayılı kararında da belirtildiği üzere, sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibariyle karma bir özelliğe sahip bulunan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, denetim süresi içinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması halinde, geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak kamu davasının 5271 sayılı CYY’nın 223. maddesi uyarınca düşürülmesi sonucunu doğurduğundan, bu niteliğiyle sanık ile devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birisini oluşturmaktadır. Koşullu bir düşme nedeni oluşturan “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” müessesesi, objektif koşulların (mahkûmiyet, suç niteliği ve ceza miktarı, daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmama, sanığın kabulü, zararın giderilmesi) varlığı halinde mahkemece, diğer kişiselleştirme hükümlerinden önce ve re’sen değerlendirilerek, uygulanması yönünde kanaate ulaşıldığı takdirde, hiçbir isteme bağlı olmaksızın öncelikle uygulanmalıdır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin objektif koşulların gerçekleşmiş olmasına karşın bu koşulların oluşmadığından bahisle bu kurumun uygulanmamasına ilişkin hukuka aykırılıkların, hâkimin takdir hakkına taalluk eden bir husus olmaması nedeniyle bu hususların yasa yararına bozma konusu yapılabileceği yönünde de bir kuşku bulunmamaktadır.
İnceleme konusu somut olayda; sanık hakkında hakaret ve yaralama suçlarından ayrı ayrı kesin nitelikte adli para cezası verildiği, suç tarihi itibariyle sanığın hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesini talep ettiği, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına engel mahkumiyetinin bulunmadığı, hakaret suçunun somut zarar suçu olmadığı, yaralama suçu yönünden ise katılanın 29/11/2017 tarihli duruşmada alınan beyanında karşılanmasını talep ettiği her hangi bir maddi zararı olmadığını belirttiği dolayısıyla yaralama suçu yönünden ortaya konulan ve talep edilen bir zararın da bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Sanık hakkında tehdit suçundan kurulan hükmün istinaf incelemesinden geçerek açıklanmasının geri bırakılması karşısında, kanun yararına bozma yasa yolunun uygulamada birlik sağlama amacı ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun objektif şartlarının oluştuğu gözetilerek, mahkemece subjektif koşul da değerlendirilerek sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, “Sabıkası bulunan sanığın yeniden suç işlemeyeceği yönünde mahkememizce olumlu kanaat ve yasal koşulları oluşmadığından kanunen ve takdiren” şeklindeki yasal olmayan gerekçeyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi hukuka aykırıdır.
Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, Kanun yararına bozma isteği doğrultusunda düzenlediği tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden,
1- Hakaret ve kasten yaralama suçlarından sanık … hakkında, Havza Asliye Ceza Mahkemesinin 21/03/2018 tarihli ve 2017/107 esas, 2018/100 sayılı kararının, 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
2- Aynı yasa maddesinin 4-b fıkrası gereğince, sonraki işlemlerin mahallinde tamamlanmasına, dosyanın Yüksek Adalet Bakanlığına sunulmak üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na TEVDİİNE, 09/06/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.