Yargıtay Kararı 18. Ceza Dairesi 2019/1527 E. 2019/8914 K. 14.05.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 18. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2019/1527
KARAR NO : 2019/8914
KARAR TARİHİ : 14.05.2019

KARAR
Nitelikli olarak konut dokunulmazlığını ihlal suçundan sanıklar … ve …’ın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 116/4, 119/1-c ve 62/1. maddeleri gereğince 2 yıl 1 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına dair İzmir 35. Asliye Ceza Mahkemesinin 14/06/2017 tarihli ve 2015/232 esas, 2017/587 sayılı kararının, Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, 27/02/2019 gün ve 20654 sayılı istem yazısıyla Dairemize gönderilen dava dosyası incelendi.
İstem yazısında; “Dosya kapsamına göre; anılan kararın adı geçen sanıklar ile birlikte aynı suçtan mahkûm edilen diğer sanık … tarafından istinaf edilmesi sonucunda, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 9. Ceza Dairesinin 14/11/2017 tarihli ve 2017/3086 esas, 2017/3132 sayılı kararı ile “sanık hakkında birden fazla kişi ile birlikte silahla tehdit suçundan hüküm kurulurken, hakkında 5237 sayılı Kanun’un 29/1 maddesindeki haksız tahrik hükmü uygulandığı halde, bu suçla aynı yer ve zaman dilimi içinde gerçekleştiği kabul edilen geceleyin konut dokunulmazlığını ihlal suçundan dolayı da haksız tahrik hükmünün uygulanıp uygulanmayacağının kararda tartışılmaması suretiyle, eksik gerekçeyle hüküm kurulması” gerekçesiyle bu sanık lehine bozma kararı verilmesi karşısında, sanıklar …… yönünden de haksız tahrik hükümleri tartışılarak bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilmektedir.
Hukuksal Değerlendirme:
5271 sayılı CMK’nın 280. maddesinde; “(1) Bölge adliye mahkemesi, dosyayı ve dosyayla birlikte sunulmuş olan delilleri inceledikten sonra;
a) İlk derece mahkemesinin kararında usule veya esasa ilişkin herhangi bir hukuka aykırılığın bulunmadığını, delillerde veya işlemlerde herhangi bir eksiklik olmadığını, ispat bakımından değerlendirmenin yerinde olduğunu saptadığında istinaf başvurusunun esastan reddine, 303 üncü maddenin birinci fıkrasının (a), (c), (d), (e), (f), (g) ve (h) bentlerinde yer alan ihlallerin varlığı hâlinde hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine,
b) (Ek: 20/7/2017-7035/15 md.) Cumhuriyet savcısının istinaf yoluna başvurma nedenine uygun olarak mahkumiyete konu suç için kanunda yazılı cezanın en alt derecesinin uygulanmasını uygun görmesi hâlinde, hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine,
c) (Ek: 20/7/2017-7035/15 md.) Olayın daha fazla araştırılmasına ihtiyaç duyulmadan davanın reddine karar verilmesi veya güvenlik tedbirlerine ilişkin hatalı kararın düzeltilmesi gereken hâllerde hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurusunun esastan reddine,
d) İlk derece mahkemesinin kararında 289. maddenin birinci fıkrasının (g) ve (h) bentleri hariç diğer bentlerinde belirtilen bir hukuka aykırılık nedeninin bulunması hâlinde hükmün bozulmasına ve dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere hükmü bozulan ilk derece mahkemesine veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği diğer bir ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
e) Diğer hâllerde, gerekli tedbirleri aldıktan sonra davanın yeniden görülmesine ve duruşma hazırlığı işlemlerine başlanmasına,
Karar verir.
(2) (Ek: 18/6/2014-6545/77 md.) Duruşma sonunda bölge adliye mahkemesi istinaf başvurusunu esastan reddeder veya ilk derece mahkemesi hükmünü kaldırarak yeniden hüküm kurar.
(3) (Ek: 20/7/2017-7035/15 md.) Birinci ve ikinci fıkra uyarınca verilen kararların sanık lehine olması hâlinde, bu hususların istinaf isteminde bulunmamış olan diğer sanıklara da uygulanma olanağı varsa bu sanıklar da istinaf isteminde bulunmuşçasına verilen kararlardan yararlanırlar.” hükümlerine yer verilmiştir.
Maddenin uygulanabilmesi için
-Birden fazla sanığın aynı suçu işlemiş olması,
-Aynı mahkemede yargılanıp aynı ilamla mahkûmiyetlerine karar verilmesi,
-Hükmün temyiz edilebilir nitelikte olması,
-Kanuna muhalefet edilmesi nedenine dayalı bozma kararının, sanıkların lehine olması, gerekir.
Bozma kararının, hükmü temyiz etmeyen sanığa sirayet ettirilmesi için bu hususun açıkça bozma kararında belirtilmesine ya da sanığın talep etmesine gerek yoktur. Mahkemenin kendiliğinden anılan düzenlemenin gereğini yerine getirmesi mümkündür.
İnceleme konusu somut olayda; konut dokunulmazlığının ihlali suçundan sanıklar …, … ve … hakkında kamu davası açıldığı, sanıkların aynı mahkemede yargılanıp birlikte TCK’nın 116/4 ve 119/1-c. maddeleri uyarınca mahkum oldukları, hükmün istinaf yoluna tabi olduğu, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 9. Ceza Dairesi’nin 14/11/2017 tarih 2017/3086 esas ve 2017/3132 sayılı kararı ile sanık … hakkında kurulan hükmün, “sanık hakkında birden fazla kişi ile birlikte silahla tehdit suçundan hüküm kurulurken, hakkında 5237 sayılı Kanun’un 29/1. maddesindeki haksız tahrik hükmü uygulandığı halde, bu suçla aynı yer ve zaman dilimi içinde gerçekleştiği kabul edilen geceleyin konut dokunulmazlığını ihlal suçundan dolayı da haksız tahrik hükmünün uygulanıp uygulanmayacağının kararda tartışılmaması suretiyle, eksik gerekçeyle hüküm kurulması” gerekçesiyle istinaf talebinde bulunan sanık … yönünden bozulduğu, bozma sonrası Yerel Mahkemece değerlendirme yapılarak sanık … hakkında haksız tahrik hükümleri uygulanmadan mahkumiyet kararı verildiği ve bu kararın istinaf incelemesi sonrasında kesinleştiği, diğer sanıklar … ve … hakkında ise istinaf talebinde bulunulmaması nedeniyle cezalarının kesinleştirildiği anlaşılmaktadır.
İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 9. Ceza Dairesi’nin 14/11/2017 tarih 2017/3086 esas ve 2017/3132 sayılı kararı ile haksız tahrik hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının tartışılmaması nedeniyle yapılan bozmanın, aynı suçu sanık … ile birlikte işleyen sanıklar … ve …’ın hukuki durumunu da etkilemesi nedeniyle, istinaf talebinde bulunma hakkından yararlanmayan sanıkların yasal şartları oluştuğundan 5271 sayılı CMK’nın 280/3. maddesi gereğince, bozma kararının sirayet ettirilmesi suretiyle mahallinde yargılamaya devam edilebilecektir. Bozma ilamına uyulması veya farklı gerekçeyle karara direnilmesi yönünde yeni bir hüküm kurulması da mümkündür.
İncelenen dosyada, yasaya aykırılığı, hükmün kesinleşmesini ve infazını engelleyen usule ilişkin yasal düzenleme mevcut iken, bu yolun kullanımına başvurulmaksızın, olağanüstü yasa yolu olan kanun yararına bozma yoluna gidilmesi hukuka aykırıdır.
Ayrıca; Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 03/04/2012 gün ve 10/438-141 sayılı kararında belirtildiği üzere, öğretide “olağanüstü temyiz” olarak adlandırılan kanun yararına bozma yasa yolunun koşulları ve sonuçları, “kanun yararına bozma” adı ile 5271 sayılı CMK’nın 309 ve 310. maddelerinde düzenlenmiştir.
5271 sayılı Kanun’un 309. maddesi uyarınca, hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtayca bozulması istemini yasal nedenlerini açıklayarak, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak Yargıtay ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtayca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir.
Kanun yararına bozma yasa yoluna, istinaf ve temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiş hüküm ve kararlara karşı gidilmesi nedeniyle kesin hükmün otoritesinin bütünüyle zedelenmemesi amacıyla bu yola başvurabilmek için hukuka aykırılık halinin ciddi boyutlara ulaşması gerekmektedir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 14/11/1977 gün ve 3-2 sayılı kararında da açıkça vurgulandığı üzere, bu yasa yolunun olağanüstü bir yasa yolu olması nedeniyle, her türlü hukuka aykırılık iddiası, yasa yararına bozma konusu yapılamayacak, bu kapsamda hâkimlerin takdir hakkı alanına giren ve suç işleyenler için bir hak teşkil etmeyen hususlar ile mahkemenin takdirine bağlı istekler ve uygulamadaki takdir yanılgıları veya takdirin yerinde olup olmadığının denetlenmesine ilişkin başvurular, temyiz yasa yolundan farklı olarak yasa yararına bozma konusu yapılamayacağından, bu yolla denetlenemeyecektir. (Ceza Genel Kurulu’nun 23/03/2010 tarih ve 2/29-56 sayılı kararı da bu doğrultudadır.)
İnceleme konusu somut olayda; sanıklar hakkında TCK’nın 29. maddesi uyarınca haksız tahrik hükümleri uygulanmadan mahkumiyet hükümleri kurulmuş, mahkemece yapılan yargılama sonucunda tüm deliller toplanıp, tanık beyanları, tarafların iddia ve savunmaları bir bütün halinde değerlendirilip delil tartışması yapılarak sanıkların eylemlerinin sübut bulduğu anlaşılmıştır.
Haksız tahrik hükümlerinin uygulanmaması hakimin kanaat ve takdirine bağlı olmakla, hakimin kanaat ve takdirine ait fiili sorunlardan dolayı olağanüstü bir yasa yolu olan kanun yararına bozma yoluna gidilemeyeceği, tebliğnamede ileri sürülen hususun da bu kapsamda olduğunun anlaşılması karşısında kanun yararına bozma talebinin reddine karar verilmiştir.
Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının düzenlediği tebliğnamedeki düşünce farklı gerekçeyle yerinde görülmediğinden, CMK’nın 309. maddesi koşullarını taşımayan KANUN YARARINA BOZMA İSTEĞİNİN REDDİNE, 14/05/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.