Yargıtay Kararı 18. Ceza Dairesi 2018/8328 E. 2019/6488 K. 02.04.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 18. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2018/8328
KARAR NO : 2019/6488
KARAR TARİHİ : 02.04.2019

KARAR

Hakaret suçundan sanık …’ın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 125/1, 43/1, 62/1 ve 52. maddeleri gereğince 1.860,00 Türk lirası adlî para cezası ile cezalandırılmasına dair Ankara Batı 7. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 26/04/2018 tarihli ve 2016/696 esas, 2018/491 sayılı kararının, Yüksek Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, 17/12/2018 gün ve 101341 sayılı istem yazısıyla Dairemize gönderilen dava dosyası incelendi.
İstem yazısında; “1- Benzer bir olaya ilişkin Yargıtay 18. Ceza Dairesi’nin 17/02/2016 tarihli ve 2015/19524 esas, 2016/2854 karar sayılı ilâmında belirtildiği üzere, hakaret fiilinin cezalandırılmasıyla korunan hukukî değer, kişilerin onur, şeref ve saygınlığı olup, bu suçun oluşabilmesi için, davranışın kişiyi küçük düşürmeye yönelik olarak gerçekleşmesi gerekmektedir. Bir hareketin tahkir edici olup olmadığı bazı durumlarda nispi olup, zamana, yere ve duruma göre değişebilmektedir. Kişilere yönelik her türlü ağır eleştiri veya rahatsız edici sözlerin hakaret suçu bağlamında değerlendirilmemesi, sözlerin açıkça, onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadını veya sövmek fiilini oluşturması gerekmektedir. Yargılamaya konu somut olayda; sanığın müştekiye ait WhatsAPP isimli progmanın durum paylaşım ağında yayımlanan paylaşımlarında, “Ey güvenimi suistimal eden hırsız! İmtihandasın!, Allah’ın gazabı yakın, biraz sabır…, Ey haramdan korkmaz! Rabbim haramı senden fitil fitil çıkaracak, Allah’ım seninle bile alay eden şaklabanları kahrettiğin ortada, sararmasından belli, sarardı gitti zavallı.’’ şeklindeki sözlerinin müştekinin onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmayıp, beddua ve sızlanma niteliğinde olduğu gözetilmeksizin, yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesinde,
2- Benzer bir olaya ilişkin Yargıtay 18. Ceza Dairesi’nin 17/10/2016 tarihli ve 2016/13712 esas, 2016/15982 karar sayılı ilâmında belirtildiği üzere, bahse konu paylaşımlar incelendiğinde müştekinin adının yazılmadığı, hakaret edilen kişinin kim olduğu ve sanığın söylediği sözlerin muhatabının anlaşılamadığı, iddianame anlatımında bulunmayan, sanığın suç tarihinden önceki ve sonraki paylaşımları esas alınarak mağdurun belirlendiği anlaşılmakla yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilmektedir.
Hukuksal Değerlendirme:
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 03/04/2012 gün ve 10/438-141 sayılı kararında belirtildiği üzere, öğretide “olağanüstü temyiz” olarak adlandırılan kanun yararına bozma olağanüstü yasa yolunun koşulları ve sonuçları, “kanun yararına bozma” adı ile 5271 sayılı CMK’nın 309 ve 310. maddelerinde düzenlenmiştir.
5271 sayılı Kanun’un 309. maddesi uyarınca, hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtayca bozulması istemini yasal nedenlerini açıklayarak, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak Yargıtay ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtayca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir.
Böylece ülke sathında uygulama birliğine ulaşılacak, hâkim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıklar ile uygulamadaki esaslı yanlışlar ve esasa etkili usul yanılgılarının, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi sağlanacaktır.
Kanun yararına bozma yasa yoluna, istinaf ve temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiş hüküm ve kararlara karşı gidilmesi nedeniyle kesin hükmün otoritesinin bütünüyle zedelenmemesi amacıyla bu yola başvurabilmek için hukuka aykırılık halinin ciddi boyutlara ulaşması gerekmektedir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu’nun 14/11/1977 gün ve 3-2 sayılı kararında da açıkça vurgulandığı üzere, bu yasa yolunun olağanüstü bir yasa yolu olması nedeniyle, her türlü hukuka aykırılık iddiası, yasa yararına bozma konusu yapılamayacak, bu kapsamda hâkimlerin takdir hakkı alanına giren ve suç işleyenler için bir hak teşkil etmeyen hususlar ile mahkemenin takdirine bağlı istekler ve uygulamadaki takdir yanılgıları veya takdirin yerinde olup olmadığının denetlenmesine ilişkin başvurular, temyiz yasa yolundan farklı olarak yasa yararına bozma konusu yapılamayacağından, bu yolla denetlenemeyecektir.(Ceza Genel Kurulu’nun 23/03/2010 tarih ve 2/29-56 sayılı kararı da bu doğrultudadır.)
İnceleme konusu somut olayda, sanık hakkında katılana hakaret ettiği iddiasıyla TCK’nın 125/1, 43. maddeleri gereğince kamu davası açıldığı, yargılama sonucu bu maddeler gereğince 1860 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.
İddianameye konu olan sözlerden, birden fazla yazılan hırsız sözünün hakaret suçunu oluşturduğu, bu sözün katılana hitaben söylenip söylenmediği hususunda mahkemece yapılan yargılama sonucunda tüm deliller toplanarak, delil tartışması yapılıp katılana söylendiği takdir ve tespit edilerek sanığın hakaret suçunu işlediği gerekçesiyle mahkumiyet kararı verildiği, olaya ilişkin deliller toplanıp değerlendirilip suçun katılana yönelik işlendiği kabul edilerek mahkumiyet hükmü kurulduğuna göre, delil takdiri yapılarak verilen bu karar aleyhine, takdirde yanılgıya düşüldüğünden ve suçun yasal unsurlarının oluşmadığından bahisle, kanun yararına bozma yoluna başvurulamayacaktır.
Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın düzenlediği tebliğnamedeki düşünce, kanun yararına bozma isteminin delil takdirine ilişkin olması nedeniyle yerinde görülmediğinden, CMK’nın 309. maddesi koşullarını taşımayan KANUN YARARINA BOZMA İSTEĞİNİN REDDİNE, dosyanın Yüksek Adalet Bakanlığı’na sunulmak üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na TEVDİİNE, 02/04/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.