Yargıtay Kararı 18. Ceza Dairesi 2017/6495 E. 2018/3808 K. 19.03.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 18. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2017/6495
KARAR NO : 2018/3808
KARAR TARİHİ : 19.03.2018

KARAR
Hakaret ve kasten yaralama suçlarından sanık …’ın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 125/1-4, 86/2, 86/3-a, 62 (iki kez) ve 52/2. (iki kez) maddeleri uyarınca 3.000 ve 1.740 Türk lirası adlî para cezaları ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/5. maddesine göre sanık hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair Ankara 31. Asliye Ceza Mahkemesinin 02/02/2017 tarihli ve 2014/262 esas, 2017/128 sayılı kararına yapılan itirazın kabulü ile hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kaldırılmasına ilişkin Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 23/03/2017 tarihli ve 2017/376 değişik iş sayılı kararının, Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, 02/10/2017 gün ve 55238 sayılı istem yazısıyla Dairemize gönderilen dava dosyası incelendi.
İstem yazısında; “Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesince adı geçen sanığın adli sicil kaydında sabıkası bulunduğundan bahisle yapılan itirazın kabulüne karar verilmiş ise de, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/8. maddesinin 2. cümlesinde yer alan “Denetim süresi içinde kişi hakkında kasıtlı suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilemeyeceği” düzenlemesi uyarınca, yeniden hükmün açıklamasının geri bırakılmasına karar verilemeyeceği, ancak somut olayımızda sanığa atılı ikinci suçun 6545 sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 72. maddesi ile değişik 5271 sayılı Kanun’un 231/8. maddesi yürürlüğe girmeden önce işlendiği cihetle, itirazın reddi yerine yazılı gerekçeyle kabulüne karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilmektedir.
Hukuksal Değerlendirme:
5271 sayılı CMK’nın 231. maddesinde düzenlenen “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” müessesesinin uygulanabilmesi için öncelikle,
– Sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünde, hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezasından ibaret olması,
– Suçun CMK’nın 231. maddesinin 14. fıkrasında yazılı suçlardan olmaması,
– Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,
– Sanığın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına itirazının bulunmaması,
Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tamamen giderilmesine ilişkin koşulların birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.
Anılan bu objektif koşulların gerçekleşmesi ile birlikte ayrıca “Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılmasına” ilişkin takdire dayalı subjektif koşulun da gerçekleşmesi halinde “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” müessesesinin uygulanması olanağı bulunmaktadır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 16/02/2010 tarih ve 4/253-28 sayılı kararında da belirtildiği üzere, sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibariyle karma bir özelliğe sahip bulunan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, denetim süresi içinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması halinde, geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak kamu davasının 5271 sayılı CMK’nın 223. maddesi uyarınca düşürülmesi sonucunu doğurduğundan, bu niteliğiyle sanık ile devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birisini oluşturmaktadır. Koşullu bir düşme nedeni oluşturan “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” müessesesi, objektif koşulların (mahkûmiyet, suç niteliği ve ceza miktarı, daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmama, sanığın kabulü, zararın giderilmesi) varlığı halinde mahkemece, diğer kişiselleştirme hükümlerinden önce ve re’sen değerlendirilerek, uygulanması yönünde kanaate ulaşıldığı takdirde, hiçbir isteme bağlı olmaksızın öncelikle uygulanmalıdır.
Ayrıca, 5271 sayılı CMK’nın “hükmün açıklanması ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması” başlığını taşıyan 231. maddesinin 8. fıkrasında; ” Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi halinde sanık, beş yıl süreyle denetim süresine tâbi tutulur. (Ek cümle: 18/06/2014-6545 S.K./72. md) Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez. …” hükmü yer almaktadır.
Yukarıda yer verilen kanuni düzenlemeye göre hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilen sanık, 5 yıl süreyle denetime tabi tutulacak ve bu süre içerisinde kasten yeni bir suç işlemesi halinde yapılacak yargılamada mahkumiyetine karar verildiği takdirde bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemeyecektir.
İnceleme konusu somut olayda; sanığın adli sicil kaydında gözüken Ankara Batı 3.Sulh Ceza Mahkemesinin 2011/653 Esas, 2011/1388 Karar sayılı hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin karar nedeniyle, sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararın itiraz mercii tarafından kaldırıldığı anlaşılmaktadır.
Yargılamaya konu olayda suç tarihinin 15.11.2013 olduğu, suç tarihine göre yapılan değerlendirmede 6545 sayılı Kanunun 72.maddesi ile yapılan değişikliğin yürürlük tarihinin 28.06.2014 olduğu, bu suretle suç tarihinden sonra meydana gelen bu değişikliğin 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 7/2. maddesi uyarınca sanık aleyhine sonuç doğuramayacağı, dolayısıyla hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesine engel bir durumun bulunmadığı anlaşıldığından, itiraz mercii tarafından itirazın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde itirazın kabulüne karar verilmesi hukuka aykırı bulunmuştur.
Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının düzenlediği tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden,
1-) Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 23/03/2017 tarihli ve 2017/376 değişik iş sayılı kararının, CMK’nın 309/3. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
2-) CMK’nın 309/4-a maddesi gereğince, sonraki işlemlerin mahallinde tamamlanmasına, 19.03.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.