Yargıtay Kararı 18. Ceza Dairesi 2017/487 E. 2017/9181 K. 19.09.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 18. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2017/487
KARAR NO : 2017/9181
KARAR TARİHİ : 19.09.2017

İşyeri dokunulmazlığını ihlâl suçundan suça sürüklenen çocuk …’in, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 116/2, 31/2 ve 52/2. maddeleri gereğince 2.100,00 Türk lirası adlî para cezası ile cezalandırılmasına dair, İzmir 4. Çocuk Mahkemesinin 25/12/2013 tarihli ve 2013/180 esas, 2013/997 sayılı kararının, Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 29/12/2016 gün ve 400868 sayılı tebliğnamesiyle dava dosyası Dairemize gönderilmekle incelendi:
İstem yazısında: Dosya kapsamına göre, suça sürüklenen çocuk hakkında işyeri dokunulmazlığını ihlal suçu ile birlikte hırsızlık suçu yönünden de mahkumiyet kararı verilmesi üzerine kararın suça sürüklenen çocuk müdafii tarafından temyiz edildiği, Yargıtay 13. Ceza Dairesinin 27/04/2016 tarihli ve 2015/1400 esas, 2016/7648 karar sayılı ilamı ile işyeri dokunulmazlığını ihlal suçundan verilen hükme yönelik temyiz talebinin, adli para cezasının miktarı itibariyle kararın kesin olması nedeniyle reddine, hırsızlık suçundan verilen hükmün ise delil yetersizliği gerekçesi ile bozulmasına karar verilmesini müteakip, İzmir 4. Çocuk Mahkemesinin 14/07/2016 tarihli ve 2016/305-443 sayılı kararı ile yüklenen suçun suça sürüklenen çocuk tarafından işlendiğinin sabit olmadığı gerekçesiyle beraat kararı verildiğinin ve bu kararın kesinleştiğinin anlaşılması karşısında, hırsızlık suçu ile birlikte işlendiği iddia edilen işyeri dokunulmazlığını ihlal suçu açısından da suça sürüklenen çocuğun beraatine karar verilmesi yerine, yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulmasında isabet görülmemiştir.” denilmektedir.
Hukuksal Değerlendirme:
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 03.04.2012 gün ve 10/438-141 sayılı kararında belirtildiği üzere, öğretide “olağanüstü temyiz” olarak adlandırılan kanun yararına bozma olağanüstü yasa yolunun koşulları ve sonuçları, “kanun yararına bozma” adı ile 5271 sayılı CMK’nın 309 ve 310. maddelerinde düzenlenmiştir.
5271 sayılı Kanun’un 309. maddesi uyarınca, hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtayca bozulması istemini yasal nedenlerini açıklayarak, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak Yargıtay ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtayca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir.
Böylece ülke sathında uygulama birliğine ulaşılacak, hâkim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıklar ile uygulamadaki esaslı yanlışlar ve esasa etkili usul yanılgılarının, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi sağlanacaktır.
Kanun yararına bozma yasa yoluna, istinaf ve temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiş hüküm ve kararlara karşı gidilmesi nedeniyle kesin hükmün otoritesinin bütünüyle zedelenmemesi amacıyla bu yola başvurabilmek için hukuka aykırılık halinin ciddi boyutlara ulaşması gerekmektedir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 14.11.1977 gün ve 3-2 sayılı kararında da açıkça vurgulandığı üzere, bu yasa yolunun olağanüstü bir yasa yolu olması nedeniyle, her türlü hukuka aykırılık iddiası, yasa yararına bozma konusu yapılamayacak, bu kapsamda hâkimlerin takdir hakkı alanına giren ve suç işleyenler için bir hak teşkil etmeyen hususlar ile mahkemenin takdirine bağlı istekler ve uygulamadaki takdir yanılgıları veya takdirin yerinde olup olmadığının denetlenmesine ilişkin başvurular, temyiz yasa yolundan farklı olarak yasa yararına bozma konusu yapılamayacağından, bu yolla denetlenemeyecektir.( Ceza Genel Kurulunun 23/03/2010 tarih ve 2/29-56 sayılı kararı da bu doğrultudadır.)
İnceleme konusu somut olayda;
Suça sürüklenen çocuk hakkında aynı olay nedeniyle birlikte işlendiği iddia edilen hırsızlık ve işyeri dokunulmazlığını ihlal suçlarından kamu davası açılıp, her iki suçtan mahkumiyet kararı verildiği, suça sürüklenen çocuk müdafii tarafından kararın temyiz edildiği, Yargıtay 13. Ceza Dairesinin 27/04/2016 tarihli ve 2015/1400 esas, 2016/7648 karar sayılı ilamı ile işyeri dokunulmazlığını ihlal suçundan verilen hükme yönelik temyiz talebinin, adli para cezasının miktarı itibariyle kararın kesin olması nedeniyle reddine, hırsızlık suçundan verilen hükmün ise delil yetersizliği gerekçesi ile bozulmasına karar verildiği, bozma üzerine İzmir 4. Çocuk Mahkemesinin 14/07/2016 tarihli ve 2016/305-443 sayılı kararı ile yüklenen suçun suça sürüklenen çocuk tarafından işlendiğinin sabit olmadığı gerekçesiyle beraat kararı verildiğinin ve bu kararın kesinleştiği anlaşılmıştır.
Kanun yararına bozma yasa yolu ancak açık hukuka aykırılık hallerinde başvurulabilecek bir yasa yoludur. Bunun dışında kesinleşen hüküm hakkında ancak şartları var ise CMK 311. md kapsamında yargılamanın yenilenmesi yoluna gidilebilir.
Bu itibarla, olaya ilişkin tüm deliller toplanıp, değerlendirilip suçun oluştuğu kabul edilerek mahkumiyet hükmü kurulduğuna göre, delil takdiri yapılarak verilen bu karar aleyhine, takdirde yanılgıya düşüldüğünden ve suçun yasal unsurlarının oluşmadığından bahisle, kanun yararına bozma yoluna başvurulamayacağından, kanun yararına bozma isteminin reddine karar verilmiştir.
Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının düzenlediği tebliğnamedeki düşünce, kanun yararına bozma isteminin delil takdirine ilişkin olması nedeniyle yerinde görülmediğinden, CMK’nın 309. maddesi koşullarını taşımayan KANUN YARARINA BOZMA İSTEĞİNİN REDDİNE, dosyanın Yüksek Adalet Bakanlığına sunulmak üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na TEVDİİNE, 19.09.2017 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.