Yargıtay Kararı 18. Ceza Dairesi 2017/1674 E. 2019/5183 K. 14.03.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 18. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2017/1674
KARAR NO : 2019/5183
KARAR TARİHİ : 14.03.2019

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇLAR : Hakaret, yaralama, görevi yaptırmamak için direnme
HÜKÜMLER : Mahkumiyet

KARAR
Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
1- Katılanlar … ve …’a yönelik, hakaret ve yaralama suçlarına ilişkin kararda öngörülen cezaların nitelik ve niceliğine göre, verildiği tarih itibariyle hükümlerin temyiz edilemez olduğu anlaşıldığından, 5320 sayılı Kanunun 8/1 ve 1412 sayılı CMUK’nın 317. maddeleri uyarınca, suça sürüklenen çocuk … müdafiinin tebliğnameye uygun olarak, TEMYİZ İSTEĞİNİN REDDİNE,
2- Görevi yaptırmamak için direnme ve kamu görevlilerine karşı hakaret suçlarından kurulan hükümlerin temyizine gelince;
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede, başkaca nedenler yerinde görülmemiştir;
Ancak;
a- Suça sürüklenen çocuğun görevi yaptırmamak için direnme eylemini soruşturması ayrı yürütülen … ile birlikte işlediğinin iddia edilmesi karşısında, hakkında TCK’nın 265/3. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağı tartışılıp sonuca göre de hükümden sonra 02/12/2016 tarih ve 29906 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair 6763 sayılı Kanunun 34. maddesi ile değişik CMK’nın 253/1. maddesinin birinci fıkrasına eklenen (c) bendi uyarınca, üst sınırı üç yılı geçmeyen atılı suçun uzlaştırma kapsamına alınmış olması karşısında; anılan Kanunun 35. maddesiyle değişik CMK’nın 254. maddesi gereğince suça sürüklenen çocuğun hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesi zorunluluğu,
b- Dairemizce de benimsenen Ceza Genel Kurulu’nun 2012/9-1468 esas, 2013/101 karar sayılı ve 26/03/2013 tarihli kararında da kabul edildiği üzere fiili işlediği sırada on beş yaşını doldurmuş olup da on sekiz yaşını doldurmamış olan çocukların kural olarak kusur yeteneğine sahip oldukları, yani ceza sorumluluklarının bulunduğu kabul edilir. Bu yaş grubundaki çocukların suçun anlam ve sonuçlarını kavrayamadıkları iddiası, tam ve kısmi akıl hastalığına ilişkin hükümler çerçevesinde değerlendirilir. Fiili işlediği sırada on beş yaşını doldurmuş ve fakat henüz on sekiz yaşını tamamlamamış çocuklar, normal koşullarda, gerçekleştirdikleri davranışların hukukî anlam ve sonuçlarını kavrama yeteneğine sahip olmakla birlikte; bu kişilerin, davranışlarını yönlendirme yetenekleri yeterince gelişmemiş olabilmektedir. Bu nedenle, bu yaş grubunda suç yoluna girmiş olan çocukların, işledikleri suçlar bağlamında irade yeteneğinin zayıf olduğu normatif olarak kabul edilmiştir. Azalmış kusur yeteneğine sahip bulunan bu çocuklar hakkında kural olarak indirilmiş cezaya hükmedilir.
Görüldüğü üzere, TCK sadece fiili işlediği tarihte 12 yaşını doldurmamış ve 12-15 yaş grubu içinde olup da işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili davranışlarını yönlendirme yeteneği yeterince gelişmeyen çocuklar için, diğer bir anlatımla sadece ceza sorumluluğu bulunmayan çocuklar için güvenlik tedbiri öngörmüş, ceza sorumluluğu bulunan çocuk sanıklar hakkında indirilmiş cezaya hükmolunmasını kabul etmiş, ceza yerine veya ceza yanında güvenlik tedbiri uygulanmasını ise kabul etmemiştir.
TCK’nın 56. maddesinde çocuklara özgü güvenlik tedbirlerinin neler olduğu ve ne suretle uygulanacaklarının ilgili kanunda gösterileceği belirtilmiş olup, bu kanun 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunudur.
5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununun 5. maddesinde korunma ihtiyacı olan veya suça sürüklenen çocuklar hakkında uygulanabilecek “koruyucu ve destekleyici tedbirler” gösterilmiştir. Kanunun 11. maddesinde bu koruyucu ve destekleyici tedbirlerin suça sürüklenen ve ceza sorumluluğu olmayan çocuklar bakımından, çocuklara özgü güvenlik tedbiri olarak anlaşılacağı belirtilmiştir. Böylelikle ceza sorumluluğu bulunan çocuk sanıklar hakkında 5. maddede belirtilen tedbirlerin uygulanamayacağı vurgulanmıştır.
Nitekim öğretide de; “…TCK’nun 31/2. maddesinde 12-15 yaş grubundaki kişilere işledikleri fiilin anlam ve sonuçlarını algılamaları ve davranışlarını yönlendirme yeteneklerinin bulunması halinde tedbir yerine ceza uygulaması öngörülmüştür” (Artuk, Gökcen, Yenidünya, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Ankara, 2012, s. 494), “12-15 yaş arasındaki çocukların işlediği fiili algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği varsa, bunlar hakkında yalnızca cezada indirime gitmekte, tedbir öngörülmemektedir” (Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Kanunu Genel Hükümler, Ankara, Ekim 2012, s. 306; ), “…Türk Ceza Kanunu, ‘normatif olarak’ azalmış kusur yeteneği bulunduğunu kabul ederek, ceza sorumluluğu bulunan çocuk için, sadece ‘indirimli ceza’ öngörmekte ceza yanında çocuklara özgü güvenlik tedbiri uygulanmasını kabul etmemektedir.” (Feridun Yenisey, Mukayeseli Hukuk Açısından Ceza Sorumluluğu Yaşı Ceza Sorumluluğu Olmayan Çocuklar ve Gençler İçin Ceza Hukukunda Uygulanan Alternatif Yaptırımlar, UNICEF raporu, 07/05/2007)
Bu açıklamalar ışığında; suç tarihinde on beş yaşını doldurmuş olup 18 yaşını doldurmamış suça sürüklenen çocuk hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun 5. maddesinde düzenlenen danışmanlık tedbirine hükmedilemeyeceğinin gözetilmemesi,
c- 6545 sayılı Kanunun 72. maddesiyle, CMK’nın 231/8. maddesinde yapılan değişikliğin suç tarihi itibariyle yürürlükte olmaması nedeniyle, CMK’nın 231/6-b maddesi gereğince kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları irdelenip sanığın yeniden suç işleyip işlemeyeceği yönünde nasıl bir kanaate varıldığı açıklanmadan “sabıkasında HAGB kaydı bulunduğundan takdiren” biçimindeki kanuni olmayan gerekçeyle, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi,
Kanuna aykırı ve suça sürüklenen çocuk … müdafiinin temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnameye uygun olarak HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, yeniden hüküm kurulurken 1412 sayılı CMUK’nın 326/son maddesinin gözetilmesine, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 14/03/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.