Yargıtay Kararı 18. Ceza Dairesi 2016/18546 E. 2017/1859 K. 21.02.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 18. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2016/18546
KARAR NO : 2017/1859
KARAR TARİHİ : 21.02.2017

Kasten yaralama, mala zarar verme ve görevi yaptırmamak için direnme suçlarından sanık … hakkında yapılan yargılama sonunda 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 32/1. maddesi uyarınca ceza verilmesine yer olmadığına, 5237 sayılı Kanunu’nun 57/1. maddesi gereğince sanık hakkında güvenlik tedbirine hükmolunmasına dair İstanbul Anadolu 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 03/12/2013 tarihli ve 2012/843 esas, 2013/735 sayılı kararının, Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 25/11/2016 gün ve 391169 sayılı tebliğnamesiyle dava dosyası Dairemize gönderilmekle incelendi:
İstem yazısında: “Dosya kapsamına göre,
1- Her ne kadar İstanbul Anadolu 2. Asliye Ceza Mahkemesince, sanığın ….’da yaşıyor olması nedeniyle akıl hastalığından rapor alınmasının mümkün olmadığı, sanığın vermiş olduğu ifadesinde akıl hastalığı nedeniyle gittiği hastane adını ve ilaç isimlerini belirtmiş olduğundan cezai ehliyetin bulunmadığına karar verilmiş ise de, dosyada sanığın akıl hastası olduğuna dair sanık beyanı dışında herhangi kaydın bulunmadığı, bu halde sanığın olay tarihinde akıl hastası olup olmadığı hususunun tespiti bakımından sanığın gerekli sağlık kuruluşu/kuruluşlarına uluslar arası istinabe yoluyla sevkinin sağlanarak akıl hastalığına ilişkin rapor alınması gerektiği, bu şekilde rapor alınması imkanının bulunmaması durumunda, sanığın ifadesinde belirttiği sağlık kuruluşunda tedavi görüp görmediği, belirttiği ilaçları kullanıp kullanmadığının tespiti ile mevcut ise hastalık sürecine ve tedaviye ilişkin tüm tıbbi belgelerin teminin sağlanarak tercüme edilmesini müteakip adli tıp kurumu veya başkaca ilgili kurumlardan rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesinde,
2- İstanbul Anadolu 2. Asliye Ceza Mahkemesince sanığın akıl hastası olduğunun kabul edilmiş olması karşısında, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 150. maddesinin 2. fıkrasındaki “Müdafii bulunmayan şüpheli veya sanık; çocuk, kendisini savunamayacak derecede malul veya sağır ve dilsiz ise, istemi aranmaksızın bir müdafi görevlendirilir.” şeklindeki düzenleme karşısında, 5237 sayılı Kanun’un 32/1. maddesi kapsamında akıl hastalığı bulunan sanığa zorunlu müdafii tayininin gerektiği gözetilmeden, savunma hakkının kısıtlanması suretiyle yargılamaya devamla yazılı şekilde karar verilmesinde,
İsabet görülmemiştir.” denilmektedir.
Hukuksal Değerlendirme:
Uyuşmazlık konusunda bir karar vermeden önce, kanun yararına bozma istemine konu edilen hükümde belirlenen yeni bir hukuka aykırılık durumunun incelenmesi gerekmektedir.
İnceleme konusu somut olayda; akıl hastalığı nedeniyle kusur yeteneği bulunmadığı saptanan sanığın, savunması tespit edilip, yükletilen suça ilişkin tüm kanıtlar gösterilip tartışıldıktan sonra, suçun kanıtlanması halinde TCK’nın 32/1 ve 57. maddeleri uyarınca akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunması, kanıt bulunmaması halinde ise beraat kararı verilmesi gerektiği gözetilmeden, doğrudan ceza verilmesine yer olmadığına ve güvenlik tedbiri uygulanmasına karar verilmesi, hukuka aykırı bulunmuştur.
Sonuç ve Karar:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1) Kanun yararına bozma isteği hakkında bu aşamada bir KARAR VERMEYE YER OLMADIĞINA,
2) Hükümde saptanan yeni hukuka aykırılık nedeni açısından, kanun yararına bozma yoluna başvurulup başvurulmayacağının takdiri için, dosyanın Yüksek Adalet Bakanlığına gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine, bu hususun değerlendirilmesinden sonra, diğer kanun yararına bozma isteminin incelenmesine, 21/02/2017 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.