Yargıtay Kararı 18. Ceza Dairesi 2016/15416 E. 2016/16813 K. 31.10.2016 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 18. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2016/15416
KARAR NO : 2016/16813
KARAR TARİHİ : 31.10.2016

KARAR

Hakaret suçundan şüpheli … hakkında yapılan soruşturma evresi sonucunda Tavşanlı Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 13/01/2016 tarihli ve 2015/4035 soruşturma, 2016/49 esas, 2016/44 sayılı iddianamenin 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 170/5 ve 174/1-a maddeleri gereğince iadesine dair Tavşanlı 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 29/01/2016 tarihli ve 2016/14 sayılı kararına yönelik itirazın kabulü ile iddianamenin iadesi kararının kaldırılmasına ilişkin Tavşanlı Ağır Ceza Mahkemesinin 19/02/2016 tarihli ve 2016/92 değişik iş sayılı kararının, Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, 11/07/2016 gün ve 2016/271819 sayılı istem yazısıyla Dairemize gönderilen dava dosyası incelendi.
İstem yazısında; “Dosya kapsamına göre, şüpheli …’nın ifadesi dosyanın sürüncemede kalacağı gerekçesiyle alınmaya çalışılmadan ve bu manada lehine olabilecek olan deliller toplanmadan hakkında kamu davası açıldığının anlaşılması karşısında, iddianamenin iadesi kararına yapılan itirazın reddine karar verilmesi gerekirken kabulü ile iddianamenin iadesi kararının kaldırılmasına karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilmektedir.
Hukuksal Değerlendirme;
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “İddianamenin iadesi” başlıklı 174.maddesinde;
(1) Mahkeme tarafından, iddianamenin ve soruşturma evrakının verildiği tarihten itibaren onbeş gün içinde soruşturma evresine ilişkin bütün belgeler incelendikten sonra, eksik veya hatalı noktalar belirtilmek suretiyle;
a) 170 inci maddeye aykırı olarak düzenlenen,
b) Suçun sübûtuna etki edeceği mutlak sayılan mevcut bir delil toplanmadan düzenlenen,
c) Önödemeye veya uzlaşmaya tâbi olduğu soruşturma dosyasından açıkça anlaşılan işlerde önödeme veya uzlaşma usulü uygulanmaksızın düzenlenen,
İddianamenin Cumhuriyet Başsavcılığına iadesine karar verilir.
(2) Suçun hukukî nitelendirilmesi sebebiyle iddianame iade edilemez.
(3) En geç birinci fıkrada belirtilen süre sonunda iade edilmeyen iddianame kabul edilmiş sayılır.
(4) Cumhuriyet savcısı, iddianamenin iadesi üzerine, kararda gösterilen eksiklikleri tamamladıktan ve hatalı noktaları düzelttikten sonra, kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmesini gerektiren bir durumun bulunmaması halinde, yeniden iddianame düzenleyerek dosyayı mahkemeye gönderir. İlk kararda belirtilmeyen sebeplere dayanılarak yeniden iddianamenin iadesi yoluna gidilemez.
(5) İade kararına karşı Cumhuriyet savcısı itiraz edebilir.” hükümleri yer almaktadır.
Tavşanlı 1. Sulh Ceza Mahkemesince CMK’nın 174. maddesi uyarınca verilen iddianamenin iadesi kararının gerekçesi, şüphelinin açık adresinin, yurt dışı bağlantısının bulunması nedeniyle ilgili kurumlardan (İç İşleri Bakanlığı Pasaport işleri ilgili birimi, Dış İşleri Bakanlığı ilgili birimi v.s. ) istenmesinin mümkün olduğu, ilgili ülkenin zaten adli yardımlaşma kapsamında olduğu ve ifadesinin bu şekilde alınabileceği, alınmadığı halde ve yakalama kararının verilebileceği bir an için kabul edilse bile makul bir süre dosyanın yakalama kararı ile soruşturma aşamasında bekletilip gerekirse iddianame tanzimi yoluna gidilebileceği, öte yandan şüphelinin bu yolla savunması alınmadan iddianame tanziminin şüphelinin savunma hakkını kısıtladığı, zira iddianamede şüphelinin lehine olan hususların da ileri sürülmesinin gerekliliğine ilişkindir. Cumhuriyet Başsavcılığınca bu karara itiraz edilmesi üzerine, itirazı inceleyen mercii tarafından iade sebebinin CMK’nın 170 ve 174.maddelerinden sayılmadığı gerekçesiyle itirazın kabulüne karar verildiği görülmektedir.
5271 sayılı CMK’da düzenlenen iddianamenin iadesi kurumu, uzun süren yargılama süreçlerinin önüne geçilebilmesi ve davaların “tek oturum” da bitirilebilmesini temin amacıyla getirilen yeni düzenlemelerden biridir. Bunun gerçekleştirilebilmesi için de soruşturma safhasında tüm delillerin toplanmış olması gerekmektedir.
5271 sayılı CMK’nın 2/e maddesinde “kanuna göre yetkili mercilerce suç şüphesinin öğrenilmesinden iddianamenin kabulüne kadar geçen evre” olarak tanımlanan soruşturma safhasında asıl görevli ve yetkili makam Cumhuriyet Savcısıdır.
Soruşturma evresinin asıl yetkilisi olan Cumhuriyet Savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez ceza yargılamasının temel amacı olan maddi gerçeğin ortaya çıkarılması için soruşturmaya başlayacaktır.
Ceza Muhakemesinin amacı maddî gerçeğin araştırılıp bulunmasıdır. Ancak bu yapılırken insan onuru, hukukun ve ceza muhakemesi hukukunun temel ilkeleri daima göz önünde bulundurulmalıdır. Maddî gerçek, her ne pahasına olursa olsun araştırılıp bulunmalıdır şeklinde bir ilke hiçbir hukuk devletinde yoktur. Bu nedenle, ceza muhakemesinin amacı insan hakları ihlâllerine yol açmadan maddî gerçeğin araştırılıp bulunması, adaletin gerçekleştirilmesi ve hukukî barışın sağlanmasıdır.
Çağdaş Ceza Muhakemesi Hukukunda sanık, hiç bir hakkı olmayan bir soruşturma konusu, objesi değil, belli hakları ve yükümlülükleri bulunan ve muhakemenin gidişine etki edebilen bir muhakeme süjesidir.
Nitekim bu husus Uluslararası metinlerde; “Her sanık, şahsına tevcih edilen isnadın mahiyet ve sebebinden en kısa bir zamanda, anladığı bir dille ve etraflı surette haberdar edilmek; müdafaasını hazırlamak için gerekli zamana ve kolaylıklara malik olma hakkına sahiptir (m. 6/3 İHAS m. 9/2 MvSHS).” şeklinde formüle edilmiştir.
Diğer taraftan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (AİHS) 13. maddesi uyarınca da, temel hak ve özgürlükleri ihlal edilen kimselere etkili bir başvuru yapma hakkı tanınması zorunlu olup, anılan hükmün uygulanmasına ilişkin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarında (Vilko E. – Finlandiya kararı 2007; Sürmeli – Almanya kararı 2006) etkili başvuru yolunun hem teoride, hem pratikte erişilebilir, yeterli ve etkili olması gerektiği belirtilmektedir.
İnceleme konusu somut olayda; şüpheli hakkında adres araştırması yapıldığı, neticeten gidilen adreste şüphelinin annesinin oturduğu, şüphelinin Almanya’ya gittiği ve ne zaman döneceğinin belli olmadığının belirtildiği, tespit edilen Almanya adresinin “HERTEN/ALMANYA” şeklinde belirtildiği, dosya kapsamında şüpheli hakkında kamu görevlisine hakaret suçundan şüphelinin ifadesi alınmadan iddianame düzenlendiği, bu iddianamenin Tavşanlı 1. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından iade edildiği, yapılan itiraz üzerine Tavşanlı Ağır Ceza Mahkemesince itirazın kabulüne karar verildiği anlaşılmıştır.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunun 170/2. maddesine göre soruşturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa; Cumhuriyet Savcısı bir iddianame düzenleyerek kamu davası açar. Aynı yasa maddesinin 3. fıkrasında ise iddianamede gösterilmesi ve bulunması gereken unsurlar sayılmıştır. Şüphelinin ifadesinin veya savunmasının alınmasında belirtilen madde açısından bir zorunluluk bulunmamaktadır.
Bu itibarla, Ceza Muhakemesi Hukukunun temel amacı olan maddi gerçeğe ulaşılmasıdır. İddianamede belirtilen suç vasfı değerlendirildiğinde, suçun takibinin şikayete bağlı olmadığı ve uzlaşma ile önödeme hükümlerinin uygulanma imkanının bulunmadığı, dosya kapsamında müşteki beyanlarını doğrular nitelikte iki tanığın ifadesine yer verildiği, bu kanıtların kamu davası açılması için yeterli şüphe oluşturduğu tartışmasızdır. Şüphelinin ifadesi veya savunması dosya içerisindeki bu deliller karşısında suçun sübutuna mutlak etki eden bir kanıt niteliği de taşımamaktadır. Dolayısıyla şüphelinin ifadesinin alınmasında bu fıkra açısından da bir zorunluluk bulunmamaktadır.
Sonuç olarak, şüphelinin ifadesinin alınmaması sebebiyle iddianamenin iadesine karar verildiği, bu hususun ikmali amacıyla yapıldığı anlaşılan iddianamenin iadesi ve bu karara yapılan itiraz üzerine verilen kabul kararı yerinde görülmekle, kanun yararına bozma isteminin reddine karar verilmiştir
IV- Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının düzenlediği tebliğnamedeki düşünce yerinde görülmediğinden, CMK’nın 309. maddesi uyarınca KANUN YARARINA BOZMA İSTEĞİNİN REDDİNE, 31.10.2016 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.