Yargıtay Kararı 18. Ceza Dairesi 2016/11327 E. 2016/13058 K. 13.06.2016 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 18. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2016/11327
KARAR NO : 2016/13058
KARAR TARİHİ : 13.06.2016

Hakaret suçundan sanık … hakkında son soruşturmanın açılmasına yer olmadığına dair….. Ağır Ceza Mahkemesinin 17/06/2015 tarihli ve 2015/88 esas, 2015/178 sayılı kararına karşı yapılan itirazın reddine ilişkin …. Ağır Ceza Mahkemesinin 10/07/2015 tarihli ve 2015/644 değişik iş sayılı kararının,… Bakanlığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 19/04/2016 gün ve 148478 sayılı istem yazısıyla dava dosyası Dairemize gönderilmekle incelendi:
İstem yazısında; “Dosya kapsamına göre, … Barosunda kayıtlı sanığın, alacaklı … vekili sıfatıyla, …. İcra Müdürlüğünün 2013/4405 sayılı dosyası üzerinden borçlu müşteki hakkında başlattığı icra takibinde, borcu haricen ödeyeceğine dair müştekinin beyanına güvenip maaş haciz müzekkeresini işleme koymayan şikâyetçi ile aynı işyerinde birlikte çalışan iş yeri muhasebecisi…’le yaptığı telefon görüşmesinde müştekiyi kastederek “ona çok güvenmeyin, o sahtekâr ve üçkağıtçıdır” şeklinde sözler söylediği, mevcut delillerin son soruşturmanın açılması için yeterli olduğu, delillerin takdir ve değerlendirilmesinin de son soruşturma aşamasında davayı görecek olan mahkemesine ait bulunduğu gözetilmeden, itirazın bu yönden kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilmektedir.
Hukuksal Değerlendirme:
5237 sayılı TCK’nın “hakaret” başlıklı 125. maddesinde; “ Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilât ederek işlenmesi gerekir.” hükmü yer almaktadır.
Hakaret suçu mağdurun olmadığı veya mağdurun doğrudan vakıf olamayacağı bir şekilde işlendiğinde gıyapta hakaret suçu oluşmaktadır. Ancak gıyapta hakaret suçunun cezalandırılması için, failin mağdur dışında toplu veya dağınık en az üç kişiyle ihtilat ederek bu suçu işlemesi gerekmektedir. Suçun faili ihtilatı bilerek ve isteyerek gerçekleştirmelidir. İhtilat kişilerle birebir görüşerek gerçekleşebileceği gibi, üç veya daha fazla kişiye mektup göndermek, telefon etmek, SMS veya e-mail göndermek suretiyle de gerçekleştirilebilir. Ancak ihtilat unsurunun gerçekleşmesi için, failin sözleri en az üç kişinin duyabileceği bir ortamda ve şekilde söylemesi yeterli olmayıp, muhatapların bizzat anlamaları ve vakıf olmaları lazımdır.
İnceleme konusu somut olayda; sanığın tanık …’le yaptığı telefon görüşmesinde, müşteki hakkında hakaret içeren ifadeler kullanmak suretiyle, gıyabında müştekiye yönelik hakaret eyleminde, mahkemenin ihtilatın oluşmadığı gerekçesiyle son soruşturmanın açılmasına yer olmadığına kararı verdiği anlaşılmaktadır.
İddia olunan hakaret içerikli sözler yalnızca tanık …’e telefonda söylenmiştir. Müştekinin iddia ettiği üzere, sanığın tanık … ile yaptığı telefon görüşmesinde de kendisine hakaret edildiğini ve bu telefon görüşmesine…’ın da tanık olduğu kabul edilse bile, yine sanığın ihtilatı bilerek ve isteyerek gerçekleştirdiğinden söz edilemeyecektir, zira sanık tanık …ile yaptığı telefon görüşmesini başkasının duyduğunu bilmemektedir. Dolayısıyla müştekinin itiraz dilekçesinde belirttiği bu husus doğru olsa bile yine de toplu yahut dağınık ihtilat gerçekleşmemiştir. Bu nedenle “fiilin en az üç kişiyle ihtilât ederek işlenmesi” unsuru somut olayda gerçekleşmediğinden, gıyapta hakaret suçundan sanık hakkında son soruşturmanın açılmasına yer olmadığı kararı hukuka uygun bulunmuştur.
Yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri ve açıklamalar ışığında, … Ağır Ceza Mahkemesi’nin, iddia olunan sözlerin kovuşturma açılmasını gerektirir nitelikte olmadığına ilişkin gerekçesi yerinde görüldüğünden, anılan kararın kanun yararına bozulmasına ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının düzenlediği tebliğnamedeki düşünce yerinde görülmediğinden, CMK’nın 309. maddesi uyarınca KANUN YARARINA BOZMA İSTEĞİNİN REDDİNE, 13.06.2016 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.