Yargıtay Kararı 18. Ceza Dairesi 2015/28618 E. 2016/2941 K. 18.02.2016 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 18. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2015/28618
KARAR NO : 2016/2941
KARAR TARİHİ : 18.02.2016

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : İmar kirliliğine neden olma
HÜKÜM : Mahkumiyet
KARAR
Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede:
Eyleme ve yükletilen suça yönelik sanık … müdafiinin temyiz iddiaları yerinde görülmediğinden tebliğnameye uygun olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKMÜN ONANMASINA, 18.02.2016 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

(Karşı Oy)

KARŞI OY

6. Asliye Ceza Mahkemesi 29/01/2014 gün 2013/441 Esas ve 2014/33 sayılı kararı ile; 10308 Sokak No: 5 yanı Kaklıç Mahallesi Çiğli İzmir adresinde ruhsatsız ve kaçak olarak 2 katlı kabası bitmiş inşaat yapan (inşaata devam etmeyen) sanığın TCY’nın 184/1., 62, 51. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir.
Karar süresi içinde sanık tarafından temyiz edilmiş ve Yargıtay 18. Ceza Dairesi oy çokluğu ile hükmün onanmasına karar vermiştir.
Sayın üyelerin çoğunluk görüşüne katılmıyorum.
A- TCY’nın 184/1. maddesi yapı ruhsatiyesi alınmadan veya ruhsata aykırı olarak bina yapan veya yaptıran kişi bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır hükmü ile;
TCY’nın 184/1. maddesi yapı ruhsatiyesi alınmadan veya ruhsata aykırı bina yapılmasını suç olarak tanımlamıştır.
İmar Kanununun 5. maddesi bina tanımını düzenlemiştir. Bina; kendi başına kullanılabilen, üstü örtülü ve insanların içine girebilecekleri ve insanların oturma, çalışma, eğlenme veya dinlenmelerine veya ibadet etmelerine yarayan, hayvanların ve eşyaların korunmasına yarayan yapılardır.
İmar Kanununun 5. maddesi yapının, karada, suda daimi veya muvakkat, resmi ve hususi yeraltı ve yerüstü inşaatı ile bunların ilave, değişik ve tamirlerini içine alan sabit ve müteharrik tesisler, olduğunu belirtmiştir.
Tanımlardan anlaşıldığı üzere, kaba inşaat bina değildir. İnşai faaliyet bir işin yapılması için girilen çalışmadır. Bu çalışma bitince inşaat bina vasfını kazanır. İnşai faaliyet tamamlanmadan yakalanan veya faaliyeti durdurulan kişinin eylemi teşebbüs aşamasında kalmıştır. Başka bir ifade ile inşaat bina niteliği kazanmakla suç tamamlanır.
TCY’nın 35. maddesi kişi, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten dolayı sorumlu tutulur.
İmar kirliliğine neden olma suçuna teşebbüs müsaittir. Bina yapmak üzere devam eden inşai faaliyet bina vasfını kazanmadan, sanığın iradesi dışında eylemi durdurulursa suçun teşebbüs aşamasında kaldığının kabulü gerekir. Bu konuda lafzi yorumu benimseyen düşünce TCY’nın 184. maddesi metnine sadık kalarak bina yapmak ve yaptırmanın suç olduğunu, binanın bitmesi ile suçun tamamlandığını kabul etmektedir.
Amaçcı yorumu benimseyen düşünce ise; suçun oluşması için binanın tamamlanması gerekmediğini ileri sürmekte, imar mevzuvatına aykırı bina inşa edilmesinin yasaklandığını, çevre kirliliğinin önlenmesi umuduyla hareket edildiğini, maddenin gerekçesinde ‘inşai faaliyette bulunmak suç olarak tanımlanmıştır’, iradesini ileri sürmektedir.
Oysa TCY’nın 181. vd maddelerinde çevreyi kirletmek suçu ayrıca düzenlenmiştir. Kaldı ki; Çevre Kanunu, Kabahatler Kanunu, İmar Kanunu, vb. bir çok kanunda düzenlemelerle bu husus koruma altına alınmıştır.
Suç ve cezada kanunilik, Suçta tipiklik, Ceza hukukunda da yorum ilkeleri lafzi yorumun asıl olduğunu, bir konuda tereddüt olursa amaçcı yorumun dikkate alınması gerektiğine imkan vermektedir. Asıl olan yasanın metnidir.
Teşebbüs kurumu, hareketli suçlarda icrai hareketlerin tamamlandığında, neticeli suçlarda ise neticenin gerçekleşmediği hallerde söz konusu olur.
Bina, İmar Kanundaki tanımına uygun biçimde tamamlanana kadar sanığın icrası devam etmektedir, bu zaman zarfında fiilin icrasının elde olmayan nedenlerle sona ermesi durumunda teşebbüs söz konusu olacaktır.
B- Suç ve cezada adalet ve eşitlik, aynı suçu işleyen sanıkların benzer temel cezayı alması gerektiği ilkesi dikkate alındığında:
a) Bina yapılana kadar tek suç tutanağı düzenlenmiş ise tek suç sayılıp, tek ceza verilecek,
b) Aynı binayı yapmak için inşai faaliyette bulunan sanık hakkında hukuki kesinti öncesi birden çok suç tutanağı düzenlenmiş ise TCY ‘nın 184/1 ve 43/1 maddeleri uyarınca zincirleme suç hükümleri uygulanacak,
c) Bina yapılana kadar birden çok iddianame düzenlenmiş ise hukuki kesinti nedeniyle yeni suçlar oluşacak ve birden çok suçtan birden çok ceza verilecektir.
d) Bina yapılana kadar birden çok suç tutanağı ve iddianame düzenlenmiş ise birden çok ceza ve zincirleme suç hükümleri uygulanacaktır.
Neticede aynı eylemi yapmaya çalışan sanıklar hakkında idarenin tasarrufları nedeniyle birbirinden farklı cezaların ortaya çıkması söz konusudur. Başka bir ifade ile aynı eylemi yapan sanıklar arasında farklı cezaların doğması sonucu ortaya çıkacaktır.
Yukarıda belirtilen adaletsizlik ve dengesizliğin azaltılması, hakkaniyet yönünden eylem ile orantılı ceza prensibi ilkeleri uyarınca, bina niteliği kazanmayan kaba inşaatın bina yapmaya teşebbüs olduğunu, suçun teşebbüs aşamasında kaldığını ve cezadan teşebbüs nedeniyle indirim yapılması gerektiğini, bunun daha adil sonuçlar doğuracağını düşünmekteyim.