YARGITAY KARARI
DAİRE : 18. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2015/21964
KARAR NO : 2016/11436
KARAR TARİHİ : 25.05.2016
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Görevi yaptırmamak için direnme
HÜKÜM : Mahkumiyet
KARAR
Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede; başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak,
1- Türkiye Cumhuriyeti Anayasa’sının 141, 5271 sayılı CMK’nın 34/1, 230 ve 1412 sayılı CMUK’nın 308/7. maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının, Yargıtay denetimine olanak verecek biçimde açık ve gerekçeli olması ve Yargıtayın bu işlevini yerine getirmesi için gerekçe bölümünde iddia ve savunmada ileri sürülen görüşlerin belirtilmesi, mevcut delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin açıkça gösterilmesi ve ulaşılan kanaat, sanıkların suç oluşturduğu sabit görülen fiillerinin ve bunların nitelendirilmesinin belirtilmesi, delillerle sonuç arasında bağ kurulması gerektiği, hükmün CMK’nın 230. maddesine uygun şekilde gerekçe içermemesinin CMUK’nın 308/7. maddesinde kesin hukuka aykırılık hali olarak düzenlendiği gözetilmeden, soyut ve yetersiz gerekçeyle hüküm kurulması,
2- TCK’nın 265. maddesinde düzenlenen görevi yaptırmamak için direnme suçunun oluşması için seçimlik hareketler olarak cebir ya da tehdit eylemlerinin olması gerektiği, mahkemenin kabulüne yer alan “sanıkların müştekilerin önüne geçerek görevlerini yapmalarına engel oldukları, görevlilerinin haciz mahalline girmelerini engellemelerinin yanı sıra jandarma araçlarına tekme ve yumruklarla vurdukları , kendilerini araçların önüne attıkları, demir korkuluklara sarıldıkları” şeklindeki eylemlerinin, cebir ya da tehdit kapsamında değerlendirilemeyeceği gözetilmeden sanıkların kime karşı hangi eylemlerinin cebir ya da tehdit olarak kabul edildiği yeterli şekilde açıklanıp tartışılmadan mahkumiyet kararı verilmesi,
3- İki sınır arasında temel ceza belirlenirken suçun işleniş biçimi, sanığın kasta dayalı kusurunun yoğunluğu, maddede öngörülen cezanın alt sınırı da nazara alınmak suretiyle, adalet, hakkaniyet ve nasafet kurallarına uygun bir cezaya hükmedilmesi gerektiği gözetilmeden, yerinde bulunmayan gerekçe ile fiilin ağırlığıyla orantılı olmayacak şekilde asgari haddin çok üzerinde temel ceza belirlenerek, teşdidin derecesinde yanılgıya düşülmek suretiyle fazla ceza tayini,
4- Sanık …’in aşamalarda ilk olarak müşteki Jandarma görevlisinin “s…git” diyerek kendisine hakaret ettiğinin savunması karşısında, haksız tahrik hükümlerinin uygulanması açısından ilk haksız eylemin kimden kaynaklandığının araştırılması, tespit edilemediği takdirde şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereği TCK’nın 29. maddesinde düzenlenen haksız tahrik hükümlerinin uygulanma olanağının tartışılması gerektiğinin gözetilmemesi,
5- Kabule göre; a- Suçun birden çok kişiyle birlikte, birden çok kamu görevlisine karşı işlenmesi nedeniyle sanık hakkında TCK’nın 265/3 ve 43/2. maddeleri gereğince sanıkların cezalarının artırılması gerektiğinin gözetilmemesi,
b- Anayasa Mahkemesi’nin hükümden sonra 24/11/2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 08/10/2015 gün ve 2014/140 esas, 2015/85 sayılı kararı ile TCK’nın 53. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendine yönelik olarak vermiş olduğu iptal kararlarının uygulanması zorunluluğu,
Kanuna aykırı sanıklar …, …, … ve …’in temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnamedeki isteme uygun olarak HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, yeniden hüküm kurulurken 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi gereğince yürürlükte olan 1412 sayılı CMUK’nın 326/son maddesi uyarınca kazanılmış hakkın saklı tutulmasına, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 25/05/2016 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.