Yargıtay Kararı 18. Ceza Dairesi 2015/2112 E. 2015/2234 K. 03.06.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 18. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2015/2112
KARAR NO : 2015/2234
KARAR TARİHİ : 03.06.2015

Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede:
Dairemizce de benimsenen CGK’nın 2011/4-248 E. ve 2012/37 K. sayılı ilamında da belirtildiği üzere, sorgusundan önce sanığa, ifadesini yargılamayı yapan mahkeme huzurunda vermek isteyip istemediğinin sorulmaması veya sorulması üzerine duruşmadan bağışık tutulmak istemediğini belirtmesine karşın istinabe ile alınan ifadesiyle yetinilmesi savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğuracağından mutlak bir bozma nedenidir. Sanığın duruşmada hazır bulunabilmesi, yükümlülük yönü olmakla birlikte öncelikle kendisi açısından bir hak olup, bu hak adil yargılanma hakkının temel unsurlarından birini oluşturmaktadır. Tarafı olduğumuz ve onaylamakla iç hukuk mevzuatına dâhil ettiğimiz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin “adil yargılanma hakkı” başlıklı 6. maddesinin üçüncü fıkrasının (c) bendinde, sanığın kendisini bizzat savunma hakkı bulunduğu belirtilmekle, mahkeme huzurunda doğrudan savunmasını yapabilmesi için duruşmada hazır bulunma hakkının varlığı da zımnen kabul edilmiştir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde, sanık M.. T..’ın savunmasının alınması için 14.04.2011 tarihli istinabe talebinin sanığın esas mahkemesinde savunma yapmak istediğine dair beyanının alınarak iade edildiği, 28.07.2011 tarihli “yeniden sanığın savunmasının alınması ve esas mahkemesi huzurunda hazır edilmesi yönünde talebi olduğu takdirde bu yöndeki talebi uyarınca işlem yapılmayacağı savunma vermediği takdirde savunma yapma hakkından vazgeçmiş sayılacağı” hususu belirtilerek yeni bir istinabe yazıldığı, sanığın Kandıra SCM.nin 2011/255 sayılı istinabe duruşmasının 08.09.2011 tarihli 1. celsesinde savunma yapmak istediğini, ancak barodan avukat atanmasını talep ve ayrıca savunmasını hazırlaması için süre verilmesini talep ettiği, 29.09.2011 tarihli celsede ise esas mahkemesinde savunma yapmak istediğini beyan etmesi üzerine evrakın esas mahkemesine iade edildiği, bunun üzerine esas mahkemesinin sanığın mahkemelerinde savunma yapma isteminin reddine, savunma yapma hakkından vazgeçmiş sayılmasına karar verilip sanık hakkında atılı suçlardan hüküm kurulması karşısında,
1-Duruşmalardan bağışık tutulmak istemeyen sanık savunmasının esas mahkemesince alınması gerektiği gözetilmeden veya,
2- CMK’nın 196/4. maddesine göre sanığın aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle savunmasının alınabilmesi olanağı araştırılmadan,
Sanığın istinabe mahkemesinde savunma yapmaya zorlanarak CMK’nın 196.maddesi ve AİHS’nin 6/3-c maddesine muhalefet edilmesi,
Kanuna aykırı ve sanık M.. T..’ın temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden tebliğnamedeki isteme aykırı olarak HÜKMÜN başkaca yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 03.06.2015 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.