Yargıtay Kararı 18. Ceza Dairesi 2015/13199 E. 2017/3032 K. 20.03.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 18. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2015/13199
KARAR NO : 2017/3032
KARAR TARİHİ : 20.03.2017

MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Çevrenin kasten kirletilmesi
HÜKÜMLER : Mahkumiyet, güvenlik tedbiri

KARAR
Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun ve kararın niteliği ile suç tarihine göre, hükmolunan cezaların süreleri itibarıyla koşulları bulunmadığından …vekilinin duruşmalı inceleme isteminin CMUK’nın 318. maddesi uyarınca reddine karar verilerek dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
I- Genel İlkeler:
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 56/1. maddesine göre herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında getirilen düzenleme ile de çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek gerek Devlete gerekse vatandaşlara ödev olarak yüklenmiştir. Anayasada yer alan bu ilkeler 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 3/a maddesinde de benzer biçimde düzenlenmiştir. Buna göre; gerçek ya da tüzel kişi olarak herkes, çevrenin korunması ve kirliliğin önlenmesi ile görevli olup, alınacak tedbirlere ve belirlenen esaslara uymakla yükümlüdür. Bu bağlamda, “kamu sağlığını ve çevreyi koruma” prensibi Türk Ceza Kanunu’nun birinci maddesinde Kanun’un amaçlarından birisi olarak öngörülmüş, ayrıca “sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı” başta bu Kanunun 181 ilâ 184. maddeleri olmak üzere, 2872 sayılı Çevre Kanunu’nda ve diğer bir kısım mevzuatta koruma altına alınmış, çevreyi kirletme eylemi farklı suç ve kabahat türleri ile yaptırıma bağlanmıştır.
Türk Ceza Kanununun 181. maddesinin birinci fıkrasında suç olarak düzenlenen atık veya artıklarla çevrenin kasten kirletilmesi fiili, kanunlarda belirtilen teknik usullere aykırı olarak, çevreye zarar verecek şekilde atık veya artıkların alıcı ortamlar olan toprak, su ve havaya kasten verilmesidir. Buna göre suç, atık veya artıkların teknik usullere aykırı olarak bir defa alıcı ortama verilmesiyle oluşacaktır.
Fıkrada sözü edilen “ilgili kanunlarla belirlenen teknik usullere aykırılık” hali; 2872 sayılı Çevre Kanunu, 2690 sayılı Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Kanunu, 5977 sayılı Biyogüvenlik Kanunu, 3213 sayılı Maden Kanunu gibi kanunların, kapsadıkları alanlarla ilgili olarak “çevreyi kirletmeme” ilkesi gereğince çerçeve olarak benimsedikleri düzenlemelere dayanılarak oluşturulan yönetmeliklerde açıklanan ve somut olayın özelliklerine göre değerlendirilecek olan, arıtma, depolama, imha etme, taşıma, koruma, alıcı ortama verme, uzaklaştırma gibi hususlar bakımından öngörülen yükümlülüklere aykırı davranmayı ifade etmektedir.
“Çevreyi kirletmeme” prensibi ise genel olarak 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun “Kirletme Yasağı” kenar başlıklı 8. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre;
“Her türlü atık ve artığı çevreye zarar verecek şekilde, ilgili yönetmeliklerde belirlenen standartlara ve yöntemlere aykırı olarak doğrudan ve dolaylı biçimde alıcı ortama vermek, depolamak, taşımak, uzaklaştırmak ve benzeri faaliyetlerde bulunmak yasaktır.
Kirlenme ihtimalinin bulunduğu durumlarda ilgililer kirlenmeyi önlemekle, kirlenmenin meydana geldiği hallerde ise kirleten, kirlenmeyi durdurmak, kirlenmenin etkilerini gidermek veya azaltmak için gerekli tedbirleri almakla yükümlüdür.”
Yine aynı Kanunun “Tanımlar” kenar başlıklı 2. maddesine göre atık, herhangi bir faaliyet sonucunda oluşan, çevreye atılan veya bırakılan her türlü madde, alıcı ortam ise hava, su, toprak ortamları ve bu ortamlarla ilişkili ekosistemlerdir. Mevzuatımızda tanımı bulunmayan “artık” ise; öğretideki düşüncelerden de yararlanılarak, bir maddenin tüketimi, kullanımı ya da harcanmasından sonra artan, geriye kalan kısım olarak tanımlanabilir.
Türk Ceza Kanununun “çevreyi kasten kirletme” suçunu düzenleyen 181/1, “taksirle kirletme” suçunu düzenleyen 182/1 ve 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 8. maddelerinde suçun unsuru olarak kabul edilen “çevreye zarar verecek şekilde” kavramı ise, “gerçekleşen somut bir zararı” değil, “zarar vermeye elverişliliği, zarar ihtimalini” anlatmaktadır. Madde gerekçesinde de açıklandığı üzere atık veya artığın; kasten su, hava ve toprak şeklinde gruplandırılan alıcı ortama ya da bu ortamlarla ilişkili ekosistemlerden birine verilmesi ile suç oluşacaktır. Çevrenin kasten kirletilmesi, kanunda tehlike suçu olarak düzenlenmiştir. Zararın gerçekleşmesi, bu suçta unsur olmadığı gibi cezalandırma şartı da değildir.
Öte yandan atık veya artıkların toprakta, suda veya havada kalıcı özellik göstermesi hali TCK’nın 181. maddesinin 3. fıkrasında, bunların insan veya hayvanlar açısından tedavisi zor hastalıkların ortaya çıkmasına, üreme yeteneğinin körelmesine, hayvanların veya bitkilerin doğal özelliklerini değiştirmeye neden olabilecek etkilerinin olması ise aynı maddenin 4. fıkrasında cezanın artırılmasını gerektiren nitelikli haller olarak düzenlenmiştir.
II – Yargılamaya Konu Olayda Uygulanacak Mevzuat ve Düzenleyici İşlemler:
2872 sayılı Kanun’un 20. maddesinin (ı) ve (n) bentlerinde, denizler, içme ve kullanma suları (yapay ya da tabii göller, barajlar, akarsular, yer altı suları vs) ile içme ve kullanma suyu sağlama amacı dışındaki sular şeklinde üç grup su kaynağı belirlenmiş, tanker, gemi ve diğer deniz araçlarının kirletme faaliyetleri ayrıca düzenlenerek, sular her türlü kirlenmeye karşı koruma altına alınmıştır.
Öte yandan Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 8, 9, 11, 12, 15 ve 20. maddelerine dayanılarak “Ülkenin yeraltı ve yerüstü su kaynakları potansiyelinin korunması ve en iyi bir biçimde kullanımının sağlanması için, su kirlenmesinin önlenmesini sürdürülebilir kalkınma hedefleriyle uyumlu bir şekilde gerçekleştirmek üzere gerekli olan hukuki ve teknik esasları belirleme” amacıyla kabul edilmiştir.
Bu Yönetmeliğin 16 ilâ 21. maddelerinde içme ve kullanma suyu temin edilen yüzeysel sularla ilgili kirletme yasaklarına, 23. maddesinde denizlerle ilgili kirletme yasaklarına yer verilmiş, 25 ilâ 36. maddelerinde ise atıksuların boşaltım ilkeleri açıklanmıştır.
Yine Yönetmeliğin 6. maddesinde alıcı su ortamını kirleten en önemli kaynaklar ve etkenler dokuz bent halinde örnekleme yoluyla sayılmış, sınırlayıcı bir belirleme yapılmamıştır. Buna göre, fekal atıklar, organik atıklar, kimyasal atıklar, aşırı üretim artışına neden olan besin maddelerinin alıcı ortamın dengesini bozacak şekilde aşırı boşaltımı, atık ısı, radyoaktif atıklar, deniz dibinden taranan malzeme, çamur, çöp ve hafriyat artıklarının ve benzeri atıkların boşaltımı, gemilerden kaynaklanan petrol türevli katı ve sıvı atıklar (sintine suyu, kirli balast, slaç, slop, yağ ve benzeri atıklar), Tehlikeli Maddelerin Su ve Çevresinde Neden Olduğu Kirliliğin Kontrolü Yönetmeliğinin eklerinde belirtilen maddeler, örnekleme yoluyla sayılmış kirletici unsurlardır.
Yönetmeliğin “Tanımlar” kenar başlıklı 3. maddesinde alıcı ortam; “Atıksuların deşarj edildiği veya dolaylı olarak karıştığı göl, akarsu, kıyı ve deniz suları ile yeraltı suları gibi yakın veya uzak çevre” şeklinde tüm su kaynaklarını kapsayacak şekilde tanımlanmıştır. Aynı maddede atık; “Her türlü üretim ve tüketim faaliyetleri sonunda, fiziksel, kimyasal ve bakteriyolojik özellikleriyle karıştıkları alıcı ortamların doğal bileşim ve özelliklerinin değişmesine yol açarak dolaylı veya doğrudan zararlara yol açabilen ve ortamın kullanım potansiyelini etkileyen katı, sıvı veya gaz halindeki maddelerle atık enerji”, atıksu ise “Evsel, endüstriyel, tarımsal ve diğer kullanımlar sonucunda kirlenmiş veya özellikleri kısmen veya tamamen değişmiş sular ile maden ocakları ve cevher hazırlama tesislerinden kaynaklanan sular ve yapılaşmış kaplamalı ve kaplamasız şehir bölgelerinden cadde, otopark ve benzeri alanlardan yağışların yüzey veya yüzeyaltı akışa dönüşmesi sonucunda gelen sular” şeklinde tarif edilmiştir.
Suların korunması ile ilgili esasları düzenleyen Yönetmeliğin 4/j maddesinde belirtilen genel ilke, atıksuların arıtılmadan doğrudan alıcı ortama verilmemesidir. Keza Yönetmeliğin 16/a-b bentlerinde arıtılsa dahi atıksular ile her türlü atık ve artığın içme ve kullanma sularına deşarjına izin verilemeyeceği açıkça belirtilmiştir. 21. maddesinde de, içme ve kullanma suyu temini dışındaki amaçlarla yapılmış göllere, göletlere ve set çekmek suretiyle biriktirilmiş sulara arıtılmamış evsel ve endüstriyel nitelikli atıksuların verilemeyeceği hükme bağlanmıştır. Yine “Alıcı Ortama Doğrudan Boşaltım Esasları” kenar başlıklı 26. maddenin (d) bendinde ise “her türlü katı atık ve artıklarla, arıtma çamurları ve fosseptik çamurlarının alıcı su ortamlarına boşaltılması” yasaklanmıştır.
Burada önemle vurgulanması gereken husus şudur; Yönetmeliğin 21/1. maddesinde sözü edilen içme ve kullanma amacı dışındaki sulara deşarj izni, arıtılmış olma koşuluna bağlanmıştır. Atıksuyun arıtılmış su olduğunu kabul etmek için de, bunların Yönetmeliğin 31. maddesi ile ekinde 16 grup halinde belirlenerek tablolar halinde gösterilen sektör kapsamındaki tesis tipi için kabul edilen limit deşarj değerlerine uygun olması gerekir. Aksi durumda atıksuyun tam olarak arıtıldığından, içme ve kullanma amacı dışındaki sulara deşarj edilme koşulunu sağladığından bahsedilemez.
Özetle; içme ve kullanma sularına arıtılmış olsa dahi her türlü atık ve artığın deşarjı yasaklanmış, içme ve kullanma dışındaki sulara deşarj, arıtılmış olma koşuluna bağlanmış, atıksuyun arıtılmış olma ölçütü de, atıksuyun oluşum kaynağı dikkate alınarak Yönetmeliğin ekindeki sektörlere göre limit değerlerle ifade edilmiştir.
Görüleceği üzere; açıklanan mevzuatla, çevrenin kirletilmesinin önlenmesi amaçlanmış, kişilere, temiz, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı sağlanması hedeflenmiştir.
III – Yargılamaya Konu Olay
26.07.2012 tarihli iddianameyle, … Sanayi Anonim Şirketine ait Çinko-Kurşun Flotasyon Tesisinin 17/05/2007 tarihinden beri … İlçesi ,… Köyü…Mevkiinde faaliyette bulunduğu, sanık …’nın bahsi geçen tesisin işletme müdürü, sanık …’nın ise tesis sorumlusu oldukları, 10/11/2010 günü 01:45 ile 03:30 saatleri arasında Giresun Valiliği İl Çevre ve Orman Müdürlüğü görevlilerince bahsi geçen Kurşun-Çinko Flotasyon tesisinde yapılan denetimlerde tesisin işletilmesinden kaynaklanan atık suların gündüz arıtıldığı , gece ise herhangi bir arıtıma tabi tutulmadan … Deresine deşarj edildiğinin tespit olunduğu, yine denetim esnasında alınan anlık numuneler üzerinde gerekli yeterliliğe sahip laboratuvarda yaptırılan analiz sonucuna göre pH, kimyasal oksijen ihtiyacı (KOİ) , askıda katı madde (AKM) , kurşun (Pb) ,demir (Fe) ve çinko (Zn) parametrelerin kabul edilen sınır değerlerin üzerinde olduğunun tespit edildiği, 11/10/2010 tarihinde yapılan kontrollerde alınan numuneler üzerinde yapılan analizlerde, pH , kimyasal oksijen ihtiyacı (KOİ) ,askıda katı madde (AKM) , kurşun (Pb) ,demir (Fe) , çinko ( Zn) ve kadmiyum(Kd) parametreleri yönünde yükselme olduğunun ve bu parametrelerden askıda katı madde (AKM) ve kurşun (Pb) parametrelerinin yönetmelikte belirtilen standart değerden yüksek olduğunun tespit olunduğu, yine 05/10/2010 tarihinde tesiste görevlilerce yapılan incelemede mevcut kullanımdaki posa barajı için gerekli olan sızdırmazlık tabakasının sağlanmadığının belirlendiği, bu kontrolde alınan numunelerin kargoda zayi olması nedeni ile laboratuvarca analiz yapılamadığı, 2009 yılı başlarında sözkonusu tesisin atıklarını deşarj ettiği… Deresi ile bağlantılı … ve … Barajlarında balık ölümlerinin görülmesi üzerine yapılan inceleme için alınan su ve ölü balık numuneleri üzerinde Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Laboratuarında yaptıraılan inceleme üzerine düzenlenen rapordan su ve ölü balık numunelerindeki kurşun değerinin referans değerin üzerinde olduğunun Sivas İl Tarım Müdürlüğü’nün 14/04/2009 tarihli yazı ve eklerinden anlaşıldığı, 31.03.2011 günü mahallinde yapılan keşif üzerine tanzim olunan 13.04.2011 tarihli bilirkişi heyeti raporunda tesisten kaynaklanan atıkların toprakta ,suda veya havada kalıcı özellik gösterip-göstermediği,insan veya hayvanlar açısından tedavisi zor hastalıkların ortaya çıkmasına üreme yeteneğinin körelmesine,hayvanların veya bitkilerin doğal özelliklerini değiştirmeye neden olup olmadığı hususlarının tespiti için çeşitli mevsimlerde on yıllara yayılması gereken teknik inceleme , analiz gözlem ve bilimsel değerlendirmelere ihtiyaç bulunduğu değerlendirmesinde bulunulmuş ise de ,gerek bilirkişi raporunda gerekse Giresun İl Çevre ve Orman Müdürlüğü’nün cevabi yazılarından pH,kimyasal oksijen ihtiyacı,askıda katı madde,kurşun,demir,ve çinko gibi parametreleri yönünden sınır değerlerin üzerindeki atık suların alıcı ortama verilmesinin insan ve hayvanlar üzerinde karaciğer,böbrek,merkezi sinir sistemi,kemik ve yağ dokuda uzun yıllar birikerek mutajenik,teratojenik veya kanseronejik sonuçlara hatta ölümlere yolaçabileceğinin, özellikle balıkların üreme yeteneklerinin azalmasına ve körelmesine yol açabileceğinin belirtilmesi ve 5237 sayılı TCK’nun 181/4 maddesindeki eylemlerin münhasıran belirtilen sonuçlara sebep olmasa bile bu sonuçlara yol açabilecek atık veya atıklarla ilgili olarak işlenmesi durumunun suçun oluşması için yeterli olduğunun belirtilmesi karşısında çevrenin kasten kirletilmesi suçunun tesisin niteliği,faaliyet süresi ve kapasitesi de nazara alındığında bahsedilen atıklarla ilgili olarak işlendiğinin ve suçun nitelikli hallerinin gerçekleştiğinin kabulü gerektiği ,yine bahsi geçen ağır metallerin alıcı ortamlarda kalıcı etki gösterdiğinin birçok bilimsel araştırma ile de ortaya koyulduğu, kirlilik yaratan atık suyun işletme müdürü ve tesisi sorumlusunun emir ve talimatı olmadan alıcı ortama verilmesinin de sözkonusu olamayacağı ve belirtilen eylemlerin sanıkların sorumluluğunu gerektirdiği, TCK’nun 181/5. maddesinde ayrıca tüzelkişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmedileceğinin belirtildiği anlaşılmakla çevrenin kasten kirletildiği iddiasıyla dava açılmıştır.
04.12.2012 tarihli iddianameyle ise Giresun Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü elemanlarınca, 05/10/2011 tarihinde … Köyü … Mevkiinde yapılan denetimde, aynı adreste faaliyet gösteren …San. A.Ş. – … Çinko – Kurşun Flotasyon Tesisinden kaynaklanan atık sulardan numune alındığı, numunelerin standart değerden %20 daha fazla çıkması durumunda cezai işleme esas olmak üzere değerlendirme yapılacağı,
Numunelerin incelenmesi neticesinde, Askıda Katı Madde(AKM) ve Kurşun(Pb) değerlerinin kabul edilen sınır değerlerden yüksek olduğunun belirtildiği, olay nedeniyle … San. A.Ş. – Şebinkarahisar Çinko – Kurşun Flotasyon Tesisinin işletmeden kaynaklanan atık suları arıtabilecek kapasitede ve çalışır olmasına kadar işletmenin faaliyetinin süresiz olarak durdurulmasına karar verildiği,bu suretle sanıklar hakkında birleştirme talepli olarak dava açıldığı görülmektedir.
Giresun Valiliği İl Çevre ve Orman Müdürlüğünde görevli Çevre Mühendisi …ve Biyolog … tarafından hazırlanan 03/02/2011 tarihli raporda, alınan atık su numunelerinden elde edilen analiz sonucu ile olması gereken atık su sınır değerlerinin karşılaştırılmasının yapıldığı, örneğin kurşun (Pb) için olması gereken sınır değerin 0,6 olması gerekirken laboratuvar analiz sonucu bu değerin 15,2 olduğunun, askıdan katı madde (AKM) için olması gereken sınır değerinin 84 olması gerekirken labaratuvar analiz sonucu bu değerin 1683 olduğu, yine demir (Fe) için olması gereken 3,6 olması gerekirken laboratuvar analiz sonucu bu değerin 116,1 olduğu, yine çinko (zn) için 3,6 olması gerekin laboratuvar analiz sonucu bu değerin 116,1 olduğu belirtilmiş tablo şeklinde ayrıntılı bir şekilde karşılaştırma yapılarak kurşun, çinko gibi ağır metal statüsündeki parametrelerin zararlılığından bahsedilerek TÜBİTAK ve Üniversitelerin ilgili bölümlerinden görüş alınmasının gerektiğinin bildirildiği görülmektedir.
31.03.2011 günü mahallinde yapılan keşif üzerine tanzim olunan bilirkişiler Halk Sağlığı Uzmanı Doç. Dr. …, maden mühendisi Doç. Dr. …, Bilolog Yar. Doç. Dr…. ve Çevre mühendisi araştırma görevlisi … tarafından hazırlanan 13.04.2011 tarihli bilirkişi heyeti raporunda, yapılan atık su analizlerin birkaç kez su kirliliği kontrol yönetmeliği tablo 7/1’de belirtilen deşarj limitlerini aştığı belirtilerek yine ağır metal statüsündeki parametlerin sonuçları belirtilerek tesisten kaynaklanan atıkların toprakta, suda veya havada kalıcı özellik gösterip göstermediği, insan veya hayvanlar açısından tedavisi zor hastalıkların ortaya çıkmasına üreme yeteneğinin körelmesine, hayvanların veya bitkilerin doğal özelliklerini değiştirmeye neden olup olmadığı hususlarının tespiti için çeşitli mevsimlerde on yıllara yayılması gereken teknik inceleme, analiz gözlem ve bilimsel değerlendirmelere ihtiyaç bulunduğu belirtilmiştir.
05/10/2011 tarihli TÜBİTAK MAM raporunda; Askıda katı maddesinin su ortamlarında bulanıklık yaparak güneş ışınlarının suya geçmesini engellediğini, dip birikintiler yaparak su canlılarının yaşamlarını olumsuz etkilediğini, ışığın tamamen engellenmesi halinde ise canlı çeşitliliğin azalmasına yol açabileceği; yüksek kurşun, yüksek demir ve yüksek çinko konsantrosyanlarının ise deri ve akciğer hastalıklarına yol açabileceği, kurşunun kansorejen bir madde olduğu ve beyin ile böbreğe zarar verdiği ve gelişim yaşlarındaki çocuklarda zeka geriliğine neden olabileceği genel olarak belirtilmiştir.
09/03/2012 tarihli Ankara Üniversitesi Prof. Dr. …’nin Farmasötik Toksikoloji Raporu sonuç kısmında; pH, kimyasal oksijen ihtiyacı (KOİ) , askıda katı madde (AKM) , kurşun (Pb) ,demir (Fe) ve çinko (Zn) parametrelerin deşarj noktasına ait değerler kabul edilen sınır değerlerin üzerinde olduğunun tespit edilmiş olup, kurşun gibi ağır metaller biyoakümülatif özelliğe sahip olmaları nedeniyle canlı organizmalara özellikle karaciğer, böbrek, merkezi sinir sistemi, kemik ve yağlı dokularda birikerek olumsuz etkilere neden olabileceği, çinkoya uzun süreli maruziyet halinde deri ve akciğer hastalıklarına neden olabileceği, adı geçen diğer parametrelerin suyun kalitesini bozarak suda kirlilik yaratacağı bu olumsuz etkilerin ortaya çıkmasının kısa sürede olmayıp uzun süreye gereksinim gösterdiği belirtilmiştir.
Dava aşamasında düzenlenen 07.06.2013 tarihli bilirkişiler hukukçu avukat …, toksoloji uzmanı Prof. Dr. … ve iş güvenliği uzmanı … tarafından hazırlanan raporda ise; yukarıda alınan raporlara atıf yapılarak atık suların bu raporlarda adı geçen parametreler açısından sınır değerleri aştığı, belirtilerek önceki raporlar doğrultusunda zarar olgusunun belirlenebilmesi bakımından uzun zamana ihtiyaç olduğu, bununla birlikte, su, toprak, hava ve bu ekosistemde yaşayan insan dahil tüm canlılar için kısa süreli bir maruziyet de olsa risk oluşturabileceği belirtilmiştir.
Tüm dosya kapsamı değerlendirildiğinde, her ne kadar düzenlenen raporlardaki görüşler belli bir bilimsel içeriğe sahip ise de, raporlarda atığın kalıcı özellik gösterip göstermediği ve TCK’nın 181/4.maddesinde belirtilen “insan veya hayvanlar açısından tedavisi zor hastalıkların ortaya çıkmasına, üreme yeteneğinin körelmesine, hayvanların veya bitkilerin doğal özelliklerini değiştirmeye neden olabilecek” nitelikte olup olmadığı açısından, yukarıda (II) nolu kısımda bahsedilen yönetmelikler ve düzenleyici işlemlerle, bunlara ekli listelerdeki atık sınıflandırmaları ile doğrudan ilişki kurulmadığından, Yargıtay denetimine olanak sağlamadığı kabul edilmelidir.
Atığın TCK’nın 181/3. fıkrası uyarınca alıcı ortamda kalıcı özellik gösterip göstermediğinin ve anılan Kanun’un 181/4. fıkrasında bahsedilen “insan veya hayvanlar açısından tedavisi zor hastalıkların ortaya çıkmasına, üreme yeteneğinin körelmesine, hayvanların veya bitkilerin doğal özelliklerini değiştirmeye neden olabilecek” nitelikte olup olmadığının belirlenebilmesi için suça konu deşarj edilen atığın nitelik, miktar ve yoğunluğunun örnekleme ve diğer bilimsel yöntemlerle tespitine ilişkin çevre mühendisi, genetik mühendisi, kimya mühendisi ve ziraat fakültelerinin su ürünleri bölümünde çalışan öğretim görevlilerinden yeteri kadar seçilerek oluşturulacak bilirkişi kurulundan, yukarıda açıklanan mevzuat ve düzenleyici işlemler kapsamında, TCK’nın 181/3-4.maddeleri açısından su kirliliği, dolayısıyla çevre kirliliğinin oluşup oluşmadığı yönünde rapor aldırılarak, sonucuna göre, sanıkların eylemlerinin TCK’nın 181/3-4 fıkraları kapsamında kalmadığı belirlendiği takdirde, suça konu eylemin çevresel etkileri ve sonuçları da değerlendirilerek TCK’nın 3/1. ve 61.maddeleri açısından orantılı şekilde hüküm kurulmak suretiyle sanıkların hukuki durumunun tayin edilmesi gerektiği gözetilmeden, eksik incelemeyle kurulan hükümler usul ve kanununa aykırıdır.
IV – Sonuç ve Karar:
Açıklanan gerekçelerle sanık … müdafii, sanık … ve müdafii, tedbir uygulanan …ve vekilinin temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnameye aykırı olarak HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 20.03.2017 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.