Yargıtay Kararı 18. Ceza Dairesi 2015/12603 E. 2016/483 K. 13.01.2016 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 18. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2015/12603
KARAR NO : 2016/483
KARAR TARİHİ : 13.01.2016

MAHKEMESİ :Sulh Ceza Mahkemesi
SUÇ : Kişilerin huzur ve sükununu bozma
HÜKÜM : Mahkumiyet
KARAR
Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi, kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak;
Kişilerin huzur ve sükununu bozma suçu ile korunan hukuki yarar kişi özgürlüğünün korunması ve bireyin, psikolojik ve ruhsal bakımdan rahatsız edilmemesi ve yaşamını sağlıklı bir şekilde sürdürmesi olarak tanımlanmaktadır. Bu suçun oluşabilmesi için, kanun metninde yazılı bulunan telefon etme, gürültü yapma ya da aynı maksatla, hukuka aykırı bir davranışta bulunması bir kez yapmasının yeterli olmadığı, eylemin ısrarla tekrarlanması süreklilik arz etmesi ve sırf kişilerin huzur ve sükununu bozma saiki ile işlenmesi gerekmektedir.
Yargılamaya konu somut olayda, sanığın kendisiyle geçmişte arkadaşlık yapan ancak daha sonra katılan Recep ile evlenen katılan Sıdıka’yı sürekli takip ederek, evlerinin önüne gelerek, araçla izleyerek yine katılan Sıdıka’nın kız kardeşi olan katılan Hatice’yi sürekli olarak telefonla arayarak, mesaj göndererek, aracıyla takip ederek katılan Recep’i de aynı şekilde telefonla arayarak, aracıyla takip ederek rahatsız ve huzursuz ettiğinden bahisle kamu davasının açıldığı ve cezalandırılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
Sanığın ya da katılanların telefon görüşmelerine ilişkin kayıtlar getirtilmemiş, polis görevlileri tarafından düzenlenen çeşitli tutanaklar delil olarak kullanılmıştır. Söz konusu tutanakların incelenmesinde,
1- Katılan Recep’in 23.01.2013 tarihinde, ikisi cep telefonu birisi de sabit hat olmak üzere üç ayrı numaradan ve toplamda 36 kez arandığı anlaşılmakta ise de, sanık savunmasında bu aramaları yaptığını kabul etmemiş ve numaraların kendisine ait olmadığını belirtmiştir. Dosya içerisinde katılan Recep’i arayan numaraların sanığı ait olduğunu gösterir herhangi bir delil bulunmamaktadır.
2- Sanığın katılan Hatice’yi sürekli aradığı ve mesaj gönderdiği kabul edilmiş ise de, yine dosya kapsamında, sanığın, katılanı sürekli aradığına dair bir kayıt bulunmamaktadır. Gönderilen mesajlar açısından ise, mesajların içeriği incelendiğinde, sırf kişilerin huzur ve sükununu bozma saiki ile işlenmediği anlaşılmaktadır. Bunun yanında, katılan tarafından da sanığa daha az olmakla birlikte mesajlar gönderilmiştir.
3- Sanık hakkında son olarak her üç katılanı aracıyla takip ederek huzursuzluk verdiği iddia olunmuş ve mahkemece böylece kabul edilmiştir. Mahkeme gerekçe kısmında bu kabulünü 07.02.2013 tarihli tutanağa dayandırmıştır. Ancak tutanağın içeriğinden ve katılan beyanlarından anlaşıldığı üzere, 07.02.2013 tarihinde sanık arabası ile benzin istasyonunda bulunduğu esnada, katılanlar ile karşılaşmış fakat katılanlara yönelik herhangi bir söz ve davranışı olmamıştır. Bunun dışında sanığın arabasıyla katılanları takip ederek rahatsız ettiğine dair bir deli bulunmamaktadır. Kaldı ki, kişilerin huzur ve sükununu bozma suçunun unsuru olan ısrar öğesinin de somut olayda gerçekleşmediği anlaşılmaktadır.
Açıklanan nedenlerle, eksek inceleme ile yetersiz ve yerinde olmayan gerekçelerle sanığın mahkumiyetine karar verilmesi,
Kanuna aykırı ve sanık …’un temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnameye aykırı olarak, HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 13.01.2016 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.