YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2020/10140
KARAR NO : 2021/589
KARAR TARİHİ : 02.02.2021
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
BİRLEŞTİRİLEN DAVA
MAHKEMESİ : Ümraniye 3. Sulh Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonucunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı asıl ve birleşen dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Asıl davada davacı vekili, davalıların sürücüsü ve maliki olduğu aracın neden olduğu kazada…’ın vefat ettiğini, kaza tespit tutanağına göre sürücü …’ın alkollü ve kusurlu olduğunun tespit edildiğini, aracın trafik poliçesi bulunmadığından…’ın ailesine 23/06/2010 tarihinde toplam 50.980,00 TL tazminat ödendiğini, müvekkilinin ödediği bedeli kanuna göre rücu hakkı olduğunu, aracın sürücüsü ve maliki aleyhine Ümraniye 2. İcra Müdürlüğü’nün 2010/13654 sayılı dosyasıyla toplam 51.094,70 TL alacak için ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalıların itirazı üzerine takibin durduğunu belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla icra takibine itirazın iptaline ve takibin devamına, takip tarihinden itibaren yasal faizi, yargılama giderleri ve avukatlık ücreti ile birlikte %40’tan aşağı olmamak kaydıyla icra inkar tazminatıyla birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen Ümraniye 3. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2011/345 Esas sayılı dosyasında davacı vekili, aynı kazada … ve Adem Yurtsever’in yaralanması nedeniyle ilk yardım ve tedavi masrafları için Sağlık Bakanlığı Temel Hizmetler Genel Müdürlüğü’ne 4.096,55 TL tazminat ödendiğini, kanuna göre bu ödemeleri rücu hakkı olduğunu, sürücü … ile malik … aleyhine Ümraniye 1. İcra Müdürlüğünün 2011/216 sayılı dosyasıyla 4.295,23 TL alacak için ilamsız icra takibi başlatıldığını, malik …’ın vekili aracılığıyla takibe itiraz ettiğini ve takibin durduğunu belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla icra takibine itirazın iptaline ve takibin devamına, takip tarihinden itibaren yasal faizi, yargılama giderleri ve avukatlık ücreti ile birlikte %40’tan aşağı olmamak kaydıyla icra inkar tazminatıyla birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı … tarafından Ümraniye 2.İcra Müdürlüğünün 2010/13654 ve Ümraniye 1.İcra Müdürlüğü’nün 2011/219 sayılı dosyaları ile takip edilen alacağın ödendiği, herhangi bir hak ve alacağın kalmadığına ilişkin belge ibraz edilmiştir.
Davalılar vekilleri aracılığıyla davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma, yapılan yargılama ve toplanan delillere göre; asıl ve birleşen davada dava konusu borç dava sırasında ödendiğinden, dava konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına, yargılama giderlerinden davalıların sorumlu olduğuna, dair karar verilmiş, hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Asıl ve birleşen dava, … tarafından ödenen tazminatın rücuan tahsili istemi ile başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
HMK’nın 297 ve 298. maddeleri uyarınca mahkeme kararları, asgari olarak iki tarafın iddia ve savunmalarının özetlerini, incelenen maddi ve hukuki olayın özünü, mahkemeyi sonuca götüren gerekçelerin neler olduğu hususlarını ihtiva etmelidir. Anayasanın 141. maddesinin 3. fıkrası hükmü de mahkeme kararlarının gerekçeli olması gerektiğini düzenlemektedir. Dolayısıyla gerekçe, bir hükmün olmazsa olmaz unsurudur. Taraflar, ancak kararlara konulması gereken gerekçeler sayesinde hükmün hangi maddi ve hukuki nedene dayandırıldığını anlayabilirler. Ayrıca, karar aleyhine yasa yollarına başvurulduğunda da Yargıtay incelemesi sırasında gerekçe sayesinde kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığı denetlenebilir. Diğer bir anlatımla, Yargıtay incelemesi ancak bir kararın somut olaya uygun gerekçe taşıması halinde mümkün olabilir. Öte yandan, yazılacak kararın gerekçesiyle hüküm kısmı arasında bütünsellik esastır. Başka bir anlatımla, gerekçe ile hüküm birbirine bağlı olup, çelişki bulunmaması gerekir.
HMK’nın 331/1. maddesinde “Davanın konusuz kalması sebebiyle davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hâllerde, hâkim, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerini takdir ve hükmeder.”; 332/2. maddesinde “Yargılama gideri, tutarı, hangi tarafa ve hangi oranda yükletildiği ve dökümü hüküm altında gösterilir.” hükmüne yer verilmiştir.
Somut olayda, Mahkemece kısa kararda ve hükmün gerekçesinde dava konusu borcun dava sırasında ödendiği, davanın konusuz kaldığı, bu nedenle karar verilmesine yer olmadığına dair karar verildiği belirtilmiş, yargılama giderlerinden davalıların sorumlu olacağı yazılmasına rağmen, hükmün 4. bendinde davalılar kendisini vekille temsil ettirdiğinden davacının aleyhine davalılar yararına vekalet ücretine hükmedilmiş, yine 5. bendinde de davacının yaptığı yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına karar verilmiştir. Bu şekilde hem hükmün kendi içinde, hemde gerekçe ile hüküm fıkraları arasında çelişki oluşturulmuştur.
Bu durum, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297 ve devamı maddelerine aykırılık teşkil ettiğinden, kısa karar ve gerekçeli karar ile hüküm fıkraları arasındaki çelişkinin giderildiği bir hüküm kurulmak üzere asıl ve birleşen dava yönünden verilen kararın bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, 02/02/2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.