Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2019/924 E. 2020/6793 K. 10.11.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/924
KARAR NO : 2020/6793
KARAR TARİHİ : 10.11.2020

MAHKEMESİ : Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi

Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda verilen hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davalı … vekilince istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen 10.11.2020 Salı günü davacı ve davalılar tarafından gelen olmadı. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı alacaklı vekili, davalı borçlu … hakkında takip yaptığını, takibin semeresiz kaldığını, borçlunun mal kaçırma amacı ile dava konusu taşınmazını 12.02.2015 tarihinde davalı …’e devrettiğini belirterek, bu tasarrufun iptalini talep etmiştir.
Davalı … vekili, davanın görülebilmesi için gerekli aciz belgesinin sunulmadığını, müvekkili ile borçlu arasında yapılan pazarlık sonucu, müvekkiline ait dairenin satışı karşlığında dava konusu taşınmazın devrildildiğini, iki daire arasında 35.000,00 TL bedel farkının borçlunun ödeyeceğinin kararlaştırıldığını belirterek, davanın reddini gerektiğini belirtmiştir.
Davalı …, duruşmalara katılmamış ve cevap dilekçesi sunmamıştır.
Mahkemece, takas edildiği iddia edilen tasarrufun iptaline konu taşınmaz olan…,… Ada 6 parsel de kayıtlı bağımsız bölüm ile takasa konu …,… parselde kayıtlı 15 nolu bağımsız bölüm değerini bildiren şekilde ayrıntılı rapor alındığı, 2/8/2017 tarihli rapor gereğince taşınmazlar arasındaki değer farkının 95.818,00 TL olduğu, taraf beyanlarına göre ise 35.000,00 TL fark ödendiği tespit edeldiği, bu fahiş fark nedeniyle tasarrufun iptali şartlarının oluştuğundan bahisle davanın kabulüne karar verilmiştir. Karar davalı … tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf mahkemesi de, davalı borçlu … adına kayıtlı dava konusu taşınmaz, davalı …’e, davalı … adına kayıtlı …,… nolu bağımsız bölüm ise hiçbir edim yükümlülüğü olmayan dava dışı 3. kişiye devredildiği yani borçlu … taşınmazını satıcı sıfatı ile satmış ancak taşınmazı kendi adına değil kardeşi adına almış olduğundan alıcı sıfatı olmadığı bu nedenle temel geçerlilik şartı gerçekleşmiş bir trampadan bahsetmek mümkün olmadığı, 02/08/2017 tarihli raporda taşınmazlar arasındaki değer farkının 95.818,00 TL olduğu belirtildiği, davalı 3.kişi ise 35.000,00 TL aldığını iddia etmekte ancak bu iddiasını dahi geçerli ve inandırıcı bir delille ispat edemediği, taşınmaz için bakiye 35.000,00 TL’nin elden ödendiği iddiası da soyut olduğu, davalı …’in …’e sattığını belirttiği taşınmazı, … de daha sonra…’a sattığı, ancak… daha kendisine devredilmeden önce davalı …’e devredilen dava konusu konu evde oturmaya devam ettiği halen de oturduğu, açıklanan hususlar karşısında davalı … ile borçlu davalı arasındaki işlemin alacaklıyı zarar uğratmak kastı ile yapıldığı kanaatine varıldığı, esasa yönelik istinaf sebebi yerinde görülmediği gerekçesi ile davalı … ‘in isitinaf istemi esastan red edilmiş, karar anılan davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, İİK.277 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
İİK’nun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz yada iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da “iyiniyet kurallarına aykırılık” nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır. Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde eder ve tasarruf konusu taşınmaz mal ise, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebilir (İİK.md.283/1). Bu yasal nedenle iptal davası, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nispi nitelikte, yasadan doğan bir dava olup; tasarrufa konu malların aynı ile ilgili değildir.
İİK.nun 282. maddesi gereğince iptal davaları borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılır. Ayrıca, kötü niyetli üçüncü şahıslar hakkında da iptal davası açılabilir. İİK’nın 283/II maddesine göre de iptal davası, üçüncü şahsın elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taalluk ediyorsa, bu değerler nispetinde üçüncü şahıs nakden tazmine (davacının alacağından fazla olmamak üzere) mahkûm edilmesi gerekir. Bu ihtimalde 3. kişinin sorumlu olduğu miktar, elden çıkarılan malın o tarihteki gerçek değeridir. Bir başka anlatımla dava ve tasarrufa konu malı elinde bulunduran şahsın kötü niyetli olduğunun kanıtlanamaması halinde dava tümden reddedilmeyip borçlu ile tasarrufta bulunan şahıs tasarrufa konu malı elinden çıkardıkları tarihteki gerçek değeri oranında ve alacak miktarı ile sınırlı olarak tazminata mahkum edilmeleri gerekir.
Bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerekir. Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Özellikle
İİK.nun 278.maddesinde akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığı incelenmelidir. Aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs. araştırılmalıdır. Keza İİK.nun 280.maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği hususu düzenlendiğinden yapılan işlemde mal kaçırma kastı irdelenmelidir. Öte yandan İİK.nun 279.maddesinde de iptal nedenleri sayılmış olup bu maddede yazılan iptal nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediği de takdir olunmalıdır.
Dava koşulları yönünden somut olaya bakıldığında, borcun 13.05.2014 tarihinde tanzim edilmiş bonodan kaynaklandığını, tasarrufun bu tarihten sonra 12.02.2015 tarihinde yapılmış, borçlu adresinde 03.02.2017 ve 06.02.2017 tarihli haciz tutanaklarının İİK’nun 105.madde kapsamında aciz belgesi niteliğinde olduğu, borçlu hakkındaki takibin kesinleştiği ve davanın 5 yıllık sürede açıldığı anlaşılmıştır.
İİK’nun 278/3-2.maddesi gereğince aktin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği akitlerin iptal edilmesi için anılan maddenin 1.fıkrası gereğince aciz belgesi veya hacizden geriye doğru iki yıl içinde yapılması gerekir.
Dava konusu taşınmazın satış bedeli 31.000,00 TL ile gerçek değer olarak tesbit edilen 81.000,00 TL arasında önemli oransızlık olmakla birlikte, aciz belgesi niteliğindeki haciz tutanağının en eskisi 03.02.2017 tarihi olup tasarruf 12.02.2015 tarihinde iki yıllık süreden sonra yapılmış olduğundan, ivazlar arasında oransızlık nedeni ile iptali mümkün değildir.
Öte yandan, davalı üçüncü kişi iptali istenilen satış karşılığında kendi taşınmazını sattığını belirtmiş, gelen kayıtlardan taşınmazın borçluya değil borçlunun kardeşine yapılmış olduğu gerekçesi ile istinaf mahkemesi satışı takas olarak kabul etmemiştir. Ancak dava konusu olmayan üçüncü kişinin sattığı taşınmazda kiracı olarak oturan dava dışı
… ‘un taşınmazı borçlunun kardeşinden satın alması ve aldığı taşınmazda oturmaya devam etmesinin, alacaklıyı zarar uğratma kastı ile yapıldığının göstergesi olarak kabul edilmiş ise de varılan sonuç doğru bulunmamıştır. Borçlu ile üçüncü kişi arasındaki satışın hem trampa olarak kabul edilmeyip, hemde dava konus olmayan taşınmazın, taşınmada oturan kiracıya satılmasının danışıklı olarak kabul edilmesi çelişkili olduğu gibi bu durum İİK’nun 280/1.maddesi gereğince üçüncü kişinin, borçlunun mali durumunu bildiği ve alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğinin kabulü için yeterli bir gerekçe değildir.
Bu halde, somut olayda tasarrufun iptalini gerektiren, bir durumun varlığı ispat edilmediğinden davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesiusul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davalı …’in temyiz isteminin kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK’nın 370/1. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ve kaldırılmasına, dosyasının ilk derece Mahkemesine, dairemiz karar örneğinin ise Adana Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesine gönderilmesine, duruşmada vekille temsil olunmayan davacı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, aşağıda dökümü yazılı 4.195,77 TL kalan onama harcının temyiz eden davalı …’den alınmasına 10.11.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.