Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2019/6219 E. 2020/3355 K. 10.06.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/6219
KARAR NO : 2020/3355
KARAR TARİHİ : 10.06.2020

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davası üzerine yapılan yargılama sonunda, kararda yazılı nedenlerle, feragat nedeniyle davanın kabulüne karar verilmiş, davacı vekili 24/10/2019 havale tarihli dilekçesi ile tavzih talebinde bulunmuş, 24/10/2019 tarihli tavzih kararına ilişkin verilen hüküm, davalı … vekili tarafından yasal süresi içerisinde temyiz edilmekle dosya incelendi, gereği düşünüldü;
-K A R A R-
Davacı vekili, davacının Samandağ İcra Müdürlüğünün 2015/292 sayılı dosyası ile 452.400,00 TL alacak için icra takibi başlattığını, yapılan hacizler neticesinde borçlu …’tan alacağını karşılayacak miktarda tahsilat yapılamayacağının ortaya çıktığını, yaptıkları araştırmalarda borçlu …’ın adına kayıtlı Samandağ ilçesi Zeytunlu Mahallesinde bulunan 4616 parseli 10.000,00 TL bedel ile 4617 parseli 12.000,00 TL bedel ile 02/08/2013 tarihinde …’a devrettiğini, her iki taşınmaz maliki …’un da bu iki parselden 4616 parseli 12.000,00 TL bedel ile borçlu …’ın kardeşi …’a, 4617 parseli ise 22.000,00 TL bedel ile 22/07/2014 tarihinde devrettiğini, bononun tanzim tarihinin 10/07/2013, vade tarihinin 18/12/2014 olduğunu, davalılardan … ve …’a icraya konu edilen senedin tanzim tarihinden sonra, vade tarihinden önceye denk düşen tarihlerde çok düşük bedellerle göstermelik olarak satılmış gibi gösterildiğini, ancak taşınmazların gerçek maliki … tarafından halen kullanıldığını beyan ederek Zeytunlu Mahallesinde bulunan 4616 ve 4617 parsel sayılı taşınmazların satış işlemlerinin iptali ile Samandağ İcra Müdürlüğü’nün 2015/292 sayılı takip dosyasından alacaklarını karşılayacak oranda cebri icra yetkisi verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili, müvekkilinin iyi niyetli iktisap ettiği taşınmaz mallarını davalılardan …’a satarak taşınmazlar üzerindeki hukuki ve fiili irtibatının sona erdiğini, davalı olarak gösterilmesinde hukuki yararının olmadığını, müvekkili yönünden davanın husumet yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini, ayrıca dava şartı olan aciz belgesinin dosyada bulunmadığını, müvekkili …’un iyi niyetli 3. kişi konumunda olduğunu, davacı … ile davalılardan … arasındaki hukuki ilişkiye tamamen yabancı olduğunu, icra takibinde de taraf olmadığını, diğer davalı … ile de herhangi bir yakınlık ve menfaat ilişkisi bulunmadığını, müvekkilinin sattığı taşınmazların bedelinin kendisine banka havalesi ile ödendiğini, tapuda yapılan satım işlemlerinde gösterilen değerlerin gerçek değerler olmadığının herkes tarafından bilindiğini beyan ederek davanın reddini savunmuştur.
Davalı …, davalı kardeşi …’nın dava konusu taşınmazları …’a maddi sıkıntısı olması nedeniyle sattığını, davacının beyanlarının gerçek olmadığını, taşınmazları satın aldıktan sonra kendisinin işlettiğini, davalı …’un esnaf olması nedeniyle sık sıkkarşılaşmasından dolayı kendisini tanıdığını, kardeşi …’nın maddi durumunu bilmediğini, taşınmazları …’dan değil …’dan satın aldığını, yapılan satışın gerçek bir satış olduğunu beyan ederek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davanın kabulü ile dava konusu edilen Hatay İli, Samandağ İlçesi, Zeytunlu mahallesinde kain 4616 ve 4617 parsel sayılı, … adına kayıtlı taşınmazların tapu kaydının iptaline gerek olmaksızın, davacı alacaklıya icra takibine konu alacağın tahsiline imkan verecek ölçüde adı geçen parsellerin cebri icra yetkisi tanınmasına karar verilmiş; davacı vekili 24/10/2019 havale tarihli dilekçesi ile tavzih talebinde bulunmuş, 24/10/2019 tarihli tavzih kararına ilişkin verilen hüküm, davalı … vekili tarafından da temyiz edilmiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda, davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm kısmının 4. bendi, “davacı kendini vekil ile temsil ettirdiğinden harçlandırılan dava değeri üzerinden AAÜT’ ye göre hesaplanan 22.687,00 TL vekalet ücretinin davalılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına” şeklinde yazılmıştır. Ancak davacı vekilinin tavzih talebi üzerine; hüküm kısmı “Davacı kendini vekil ile temsil ettirdiğinden harçlandırılan dava değeri üzerinden AAÜT’ye göre hesaplanan 22.687,00 TL vekalet ücretinin davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine” şeklinde mahkeme kararının hüküm fıkrası tavzih edilmiştir.
Hükmün tavzihi ile tashihi şartları, 6100 sayılı HMK’nun 304. ve 305. maddelerinde düzenlenmiş olup; tashih için karar içeriğinden anlaşılan ancak basit hesap ya da yazım hatası nedeniyle hükümde oluşan bir hatanın bulunması; tavzih için ise, açık olmayan ya da birbiriyle çelişkili olan hüküm kısımlarının bulunması gerekmektedir. Bu itibarla, ne tavzih ne de tashih yoluyla, mahkeme kararında yer almayan yeni bir yükümlülüğün taraflara yüklenmesi, taraf yükümlülüğünün artırılması ya da bir hakkın taraflara sağlanması mümkün değildir.
Açıklanan bu maddi ve hukuksal olgulara göre, yargılama giderinin hükümden sonra tavzihle yazılmasına ilişkin olarak yapılacak usul işlemine cevaz veren bir yasal düzenlemenin bulunmadığı, davacının tavzih talebine uygun olarak yapılacak işlemin, hükmün değiştirilmesi mahiyetinde olduğu, hakimin dosyadan el çekmesinden sonra, hükümde anılan tarzda bir değişiklik yapma yetkisinin bulunmadığı gözetilerek; davacının tavzih talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme ile talebin kabulüne karar verilip hükmün değiştirilmesi de doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda bentte açıklanan nedenlerle, davalı … vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde davalı …’a geri verilmesine, 10/06/2020 gününde Başkan …’nın karşı oyu ve oyçokluğuyla karar verildi.

– KARŞI OY –

HMK’nın 304 ve 305-305/A maddeleri birlikte değerlendirildiğinde davacının talebi maddi hatanın düzeltilmesidir. Somut olayda ücreti vekaletinin davada taraf olmayan Hazine yararına verilmesi maddi hatadan kaynaklanmakta olup davalılara hükmün dışında yeni bir yükümlülük getirmemektedir. Mahkemenin tavzih (tashih) kararının onanması görüşünde olduğumdan sayın çoğunluğun bozma kararına katılmıyorum.