Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2019/2648 E. 2020/6951 K. 12.11.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/2648
KARAR NO : 2020/6951
KARAR TARİHİ : 12.11.2020

MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde asıl davanın davacılar vekili ile birleştirilen davanın davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:

-K A R A R-

Asıl davada davacılar …, …, … vekili, davalıya trafik sigortalı araç sürücüsünün kusurlu hareketi ile gerçekleşen kazada müvekkillerinin desteği olan eş/babalarının öldüğünü açıklayıp fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile her bir davacı için 2.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Birleştirilen davada davacılar …, …, …, … vekili, davalıların işleteni ve trafik sigortacısı olduğu araç sürücüsünün kusurlu hareketi ile
gerçekleşen kazada müvekkillerinin desteği oğul/kardeşlerinin öldüğünü açıklayıp fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile desteğin geride kalan annesi ve babası için ayrı ayrı 5.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatı ile ayrı ayrı 40.000,00 TL manevi tazminatın, desteğin kardeşleri için ayrı ayrı 15.000,00 TL manevi tazminatın avans faizi ile tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, bozma ilamı, iddia, savunma ve toplanan kanıtlara göre; asıl davada her bir davacı için 2.000,00 TL maddi tazminatın tahsiline, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmasına, birleştirilen davada desteğin anne-babası için ayrı ayrı 5.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının yasal faiz ile tahsiline, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmasına, manevi tazminat yönünden desteğin anne-babası için ayrı ayrı 20.000,00 TL manevi tazminatın, kardeşleri için ayrı ayrı 10.000,00 TL manevi tazminatın yasal faiz ile tahsiline karar verilmiş; hüküm, asıl davanın davacılar vekili ile birleştirilen davanın davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, trafik kazasından kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.
1-Davacılar vekilleri asıl ve birleştirilen davada, meydana gelen kazada desteğin öldüğünü açıklayıp tazminat talebinde bulunmuşlar, mahkemece, davacıların tazminat haklarının kapsamının belirlenmesi amacı ile kusura ve tazminata ilişkin rapor alınmış, raporların taraflara tebliği üzerine davacılarca raporlara itiraz edilmiş, mahkemece davacıların itirazları karşılanmaksızın 16.03.2015 tarihli karar ile dava dilekçelerinin yetkisizlik nedeni ile reddine karar verilmiş, kararın temyiz edilmesi üzerine Dairece 26.04.2018 günlü karar ile mahkemenin yetkili olduğundan işin esasına girilerek karar verilmek üzere kararın bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyulmasına karar verilerek yapılan yargılamada tarafların raporlara itirazları giderilmeksizin, yapılan itirazlar karar yerinde tartışılmaksızın ve davacılara maddi tazminat miktarlarını ıslah etme imkanı tanınmaksızın ilk celsede davaya son verilerek hüküm kurulmuştur.
22.07.2020 yürürlük tarihli 7251 sayılı Kanun ile değişen 6100 sayılı HMK’nın 177/2.maddesinde; “Yargıtayın bozma kararından veya bölge adliye mahkemesinin kaldırma kararından sonra dosya ilk derece mahkemesine gönderildiğinde, ilk derece mahkemesinin tahkikata ilişkin
bir işlem yapması halinde tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılabilir. Ancak bozma kararına uymakla ortaya çıkan hukuki durum ortadan kaldırılamaz.” düzenlemesine yer verilerek bozmadan sonra ıslah yapılabileceği düzenlenmiştir.
Buna göre mahkemece yapılacak iş tarafların raporlara itirazları da değerlendirilerek gerektiğinde bilirkişiden ek rapor alınmak veya hükmün gerekçesinde tartışılmak suretiyle itirazlar giderilerek ve 7251 sayılı Kanun ile değişen 6100 sayılı HMK’nın 177/2.maddesi ile, Yargıtayın bozma kararından sonra tahkikata ilişkin bir işlem yapılması halinde, tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılabileceğine dair açık düzenleme yapıldığı gözetilerek davacılara ıslah imkanı tanınmak ve hasıl olacak sonuca göre bir karar vermek üzere hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
Birleştirilen davada davacılar … ve … vekilinin manevi tazminata yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
2-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde bir usulsüzlük bulunmamasına, desteğin geride kalan kardeşleri davacı … ve … lehine hükmedilen manevi tazminat yönünden 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 47.maddesindeki özel haller dikkate alınarak hak ve nesafet kuralları çerçevesinde hüküm kurulmuş olmasına göre, davacılar … ve … vekilinin manevi tazminata yönelik bu davacılar yönünden temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
Birleştirilen davada davacılar … ve … vekilinin manevi tazminata yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
3-Borçlar Kanunu’nun 47. maddesi hükmüne göre hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacıca göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre
değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı , olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminat takdir edilmesi gerektiği açıkça ortadadır. (HGK 23/06/2004, 13/291-370)
Yukarıda açıklanan ilkeler ışığında,
Manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de gözönünde tutularak, hak ve nesafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira, M.K’nun 4.maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hakimin hak ve nesafete göre hükmedeceği öngörülmüştür.
Yukarıda belirtilen hususlar dikkate alındığında, davacılar … ve … lehine takdir olunan manevi tazminatın “bir miktar az” olduğu görülmüş ve hakkaniyete uygun bir manevi tazminata hükmedilmek üzere kararın bozulması gerekmiştir.
Kabule göre de;
Birleştirilen davada davacılar vekilince hükmedilecek tazminatlara avans faizine karar verilmesi talep edilmiş, mahkemece yasal faize karar verilmiştir, oysa zarara neden olan araç kamyon olup, araç maliki olan şirketin ticari faaliyeti sırasında kaza gerçekleştiğine göre faiz türü olarak avans faizine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi de doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle davacılar … ve … vekilinin manevi tazminata yönelik temyiz itirazlarının reddine, 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle asıl davada davacılar …, …, … vekilinin ve birleştirilen davada davacılar …, …, …, … vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile 3 nolu bentte açıklanan nedenlerle davacılar … ve … vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden asıl dava davacılara ve birleşen dava davacılarına geri verilmesine 12/11/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.