Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2019/23 E. 2020/5139 K. 06.10.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/23
KARAR NO : 2020/5139
KARAR TARİHİ : 06.10.2020

MAHKEMESİ : Burhaniye 2. Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı istinaf başvurusunun kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde asıl ve birleşen davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili; dava dışı sürücünün idaresinde olan davacı nezdinde trafik sigortası bulunan davalıya ait traktörün römorkuna standart dışı olarak ilave edilen yan kapağın ön kısmında açılması sonucu karşı yönden gelen sürücü …’e ait otobüse çarpması sonucu otobüs şoförünün direksiyon hakimiyetini kaybederek traktörün arkasında seyreden kamyonetle çarpışarak yoldan çıktığını, kazanın davalıya ait araca takılı üst ilave yan kapağın açılması sonucu meydana geldiğini, bu kapağın araç özellikleri ve cinslerine göre takılması ve kullanılmasının kazaya sebebiyet verdiğini belirterek, asıl davada; kamyonette oluşan 9.159,00 TL hasar bedelini ödediklerini belirterek davalı hakkında başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptalini, birleşen Burhaniye 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/348 Esas sayılı dava dosyasında; …’e ait otobüste oluşan 4.020,98 TL hasar bedeli ödediklerini belirterek davalı hakkında başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptalini, birleşen Burhaniye 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/390 Esas sayılı dava dosyasında; kazada vefat eden … mirasçılarına 154.268,32 destekten yoksun kalma tazminatı
ödediğini belirterek davalı hakkında başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptalini, birleşen Burhaniye 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/300 Esas sayılı dava dosyasında; kazada vefat eden … mirascılarına 12/06/2015 tarihinde ek destekten yoksun kalma tazminatı olarak 67.245,97 TL ödediğini belirterek davalı hakkında başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptalini talep etmiştir.
Asıl ve birleşen davalarda davalı vekili; davacının talebinin yersiz olduğunu, müvekkilin traktörünün takılan ilave yan kapakları römorka taktıran veya ilave eden kişi olmadığını, kaza sırasında kullanılan römorkun Ali Zeybek isimli kişiye ait olduğunu, davalının meydana gelen zarar ve tazminattan sorumlu bulunmadığını, olay günü traktörü müvekkilin kardeşi bulunan … tarafından anahtar uydurulup çalıştırılmak suretiyle müvekkilden habersiz olarak alındığını ve sürücü …’ın idaresindeyken kazanın meydana geldiğini, römorkun yüksekliğinin yasal sınırlar içerisinde olduğunu, müvekkile izafe olunacak bir kasıt veya kasta yakın ağır kusur halinin söz konusu olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, asıl ve birleşen davaların kabulü ile itirazların iptaline karar verilmiş; hüküm asıl ve birleşen davalarda davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Bursa Bölge Adliye Mahkemesince, İstinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, 2014/347 E. sayılı asıl davada davanın reddine, 2014/348 E. sayılı birleşen davada davanın reddine, 2014/390 E. sayılı birleşen davada; davanın reddine, 2016/300 E. sayılı birleşen davada; davanın reddine karar verilmiş, Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-6100 Sayılı Hukuk Mahkemeleri Kanununun 362/1.a maddesinde öngörülen kesinlik sınırı, 6763 Sayılı Kanunun 44. maddesiyle HMK’ya eklenen EK-Madde 1’de öngörülen yeniden değerleme oranı da dikkate alındığında 2018 yılı için 47.530,00 TL’dir.
Temyize konu kararda davacı vekilince Burhaniye 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/347 E. sayılı asıl dava ile hak sahibine ödenen 9.159,00 TL’nin itirazın iptali yoluyla davalıdan tahsili ile Burhaniye 2.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2014/348 E. sayılı birleşen dava yönünden hak sahibine ödenen
4.020,98 TL ‘nin itirazın iptali yoluyla davalıdan tahsili talep edilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesince Burhaniye 2.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2014/347 E. sayılı asıl dava ile Burhaniye 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/348 E. sayılı birleşen davanın reddine ilişkin kararları anılan yasanın yürürlüğünden sonra verildiğinden davacı bakımından kesin niteliktedir.
Kesin olan kararların temyiz istemleri hakkında mahkemece bir karar verilebileceği gibi, 1/6/1990 gün 3/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca Yargıtay tarafından da temyiz isteminin reddine karar verilebileceğinden davacı vekilinin Burhaniye 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/347 E. sayılı asıl davanın reddi ile Burhaniye 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/348 E. sayılı birleşen davanın reddine ilişkin kararlar yönünden sunduğu temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava trafik kazasından kaynaklanan trafik sigortası tarafından 3. kişilere ödenen maddi tazminatın itirazın iptali yoluyla rücuen tahsili istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK’nun 297/1-2 maddeleri uyarınca, mahkeme kararında; hüküm sonucunun, taraflara yükletilen hak ve sorumlulukların şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde ayrı ayrı ve açıkça gösterilmesi gerekmektedir. Yine, HMK. 297/c maddesi gereğince hükmün gerekçesinde tarafların iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, çekişmeli konular hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin gösterilmesi gerekmektedir.
Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiği T.C. Anayasasının 141/3.maddesinde de açıkça belirtilmiştir.
Bu hükümler yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereği ve kamu düzeni ile ilgili olup, yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kısa ve gerekçeli kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar, kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta olması zorunludur. Zira, tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri, davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini bilmeleri gerekir.
Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için de ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş bir hükmün bulunması gerektiği açıktır. Gerekçesiz bir kararın Yargıtay tarafından denetlenmesi mümkün değildir. Ayrıca kararda maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiği, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığı ortaya konulmalı, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantı açıklanmalıdır.
Bölge Adliye Mahkemesince gerekçeli kararda “Somut olayda toplanan delil, belgelere ve Adli Tıp Kurumu raporuna göre, kazanın davalıya ait … plaka sayılı römork takılı traktöre ile standart dışı römorka ilave edilen sol yan üst kapağın ön görülemeyecek şekilde karşı şeride doğru açıldığı sırada karşı yönde seyreden müteveffa sürücü … sevk ve yönetimindeki 10 RU 880 plaka sayılı otobüsün sol ön yan ve sol ön kısmına çarpması sonucu ölümlü ve maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiği, standart dışı kapak ilavalerinin olayın meydana gelmesinde aslı derecede ve tamamen etken olduğu, traktöre söz konusu kapakların taktırılmasının trafik yasa ve yönetmenliğine aykırı bulunduğu ve takılan ilave kapakların traktörün tescil belgesine işletilmediği hususu sabittir. Kazaya karışan traktöre takılı römork davalıya ait olmayıp davalı tarafından olay günü traktörün kendisinin haber ve rızası olmadan alınıp yine rızası olmadan römorka takıldığı iddia edilmiş ve bu hususta tanık deliline başvurulmuştur. Dinlenen tanık beyanlarında traktörün evvelce davalının rızası ile de davalının kardeşi olan dava dışı sürücü ve tarafından kullanıldığı anlaşılmaktadır. Köy şartlarında davalının traktörünü kardeşine veya üçüncü bir kişiye kullandırması hayatın olağan akışına uygundur ve ağır kusur olarak kabulü mümkün değildir.” şeklindeki gerekçe ile asıl ve birleşen davaların reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince; bir yandan davalıya ait traktörün römorkundaki standart dışı yapılan ilavelerin kazaya neden olduğu hususunun sabit olduğu belirtilmiş, diğer yandan tanık beyanları esas alınarak traktörün evvelce davalının rızası ile de davalının kardeşi olan dava dışı sürücü ve tarafından kullanıldığı, köy şartlarında davalının traktörünü kardeşine veya üçüncü bir kişiye kullandırması hayatın olağan akışına uygun olduğu ve ağır kusur olarak kabulü mümkün olmadığı belirtilmekle, gerekçe kendi içerisinde çelişkili olmuştur.
İlk derece mahkemesince alınan 20.10.2015 tarihli raporda tadilat projesi yapılmadan ve ilgili kurumlardan onay alınmadan davalıya ait traktörün römorkuna takılan standat dışı kapak ilavesinin trafik güvenliği için uygun olmadığı tespit edilmiş olup, derecattan geçerek kesinleşen ceza dosyasında alınan Adli Tıp Kurumu Trafik ihtisas Dairesi’nin 01.07.2013 tarihli raporunda olayın meydana gelmesinde tamamen etken olan standart dışı olarak ilave edilen kapakların; römorka takan,takdıran veya ilave eden kişi veya kişilerin; asli derecede kusurlu olduğu yönündeki tespitin oluşa uygun olmasına göre, römorkun davalıya ait olmadığına ilişkin dinlenen tanık beyanlarının hükme esas alınarak karar verilmesi de doğru görülmemiştir. Tanık beyanı kanıt için tek başına yeterli delil kabul edilemez.
Bu durumda ilk derece mahkemesince yapılan yarıgılama sonucunda davalıya ait traktörün römorkuna standart dışı tekniğe uygun olmayan ve gerekli güvenlik tedbirleri alınmadan ilave kapaklar taktırılmasının ve bu römorkun davalıya ait traktöre bağlanmasının Karayolları Trafik Kanununun 29.47/1.d maddesi ile Karayolları Trafik Yönetmenliğinin 128.maddesine aykırı olduğu, ayrıca römorka takılan ilave kapakların traktörün tescil belgesine işlenmediğini, kazanın traktördeki veya römorktaki teknik bir yetersizlikten yada arızadan kaynaklanmadığından trafik kurallarının ağır kusur ile ihlali niteliğinde olduğundan traktör maliki davalının ağır kusurlu sayılması ve rücu şartlarının oluştuğunun kabulü gerektiği, Burhaniye Asliye Ceza Mahkemesinin 2012/56 esas sayılı dosyasındaki kusura ilişkin Adli Tıp raporu ile mahkemece yapılan keşif sonucu düzenlenen bilirkişi raporlarının birbiri ile uyumlu ve hüküm vermeye elverişli bulunduğu gerekçesiyle asıl ve birleşen davaların kabulü yönünde verilen karar usul ve yasaya uygun olduğundan, Bölge Adliye Mahkemesince davalının istinaf başvurunun esastan reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi isabetli olmayıp, hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin Bursa Bölge Adliye Mahkemesince, Burhaniye 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/347 E. sayılı asıl dava ile Burhaniye 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/348 E. sayılı birleşen dava yönünden davanın reddine ilişkin kararlarının temyizine ilişkin dilekçesinin hükmün kesin olması nedeniyle REDDİNE, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile Burhaniye 1.Asliye
Hukuk Mahkemesi’nin 2016/390 E. sayılı birleşen dava ile Burhaniye 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/300 E. sayılı birleşen dava yönünden ilk derece mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun kabulüne ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA; Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın İlk Derece Mahkemesine ve kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden asıl ve birleşen davacıya geri verilmesine, 06/10/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.