Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2019/1713 E. 2019/5973 K. 13.05.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/1713
KARAR NO : 2019/5973
KARAR TARİHİ : 13.05.2019

MAHKEMESİ : Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı vekili; davalı …’a ait Çamlıbel Elektrik dağıtım A,Ş’ye kiralık araç olarak hizmet veren … (şirket çalışanı) sevk ve idaresindeki 60M 0517 plakalı aracın 21/08/2005 günü … yol kavşağında …’a çarptığını, … Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/176 Esas sayılı dosyasında … ‘a velayeten Sadettin ve … tarafından …, …, Çamlıbel Elektrik Dağıtım A.Ş aleyhine tazminat davası açıldığını, haksız fiilin Çedaş’a ait bir işin icrası sırasında olması nedeniyle müvekkili Çedaş’ın da müteselsil sorumlu olarak kabul edildiğini, davada davacının %60 kusurlu bulunduğunu, …’ün %40 oranında kusurlu bulunduğunu, söz konusu mahkemenin kararında tazminata hükmettiğini, neticeden davacılara verilen karar uyarınca 62.666,00TL ödendiğini, bakiye kalan 37.712,15 TL’nin müvekkili tarafından … İcra Müdürlüğünün 2009/3040 sayılı dosyasına 01/10/2010 tarihinde ödendiğini, kurumlarının bahse konu miktarı cebri icra tehdidi altında ödediğini belirterek davalarının kabulü ile 37.712,15 TL’nin ödeme tarihinden itibaren (01/10/2010) reeskont faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili; davacı tarafın dilekçesini kabul etmediklerini, davanın haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını, olayın üzerinden 10 yıl kadar bir süre geçtiğini beyanla davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan delillere göre; aracın davacı … EDAŞ tarafından davalıdan kiralandığı, diğer davalının ise davacı şirkette söz konusu aracı şoför olarak kullandığı ve hizmet akdi ile davacı kurumda işçi olarak çalıştığı, davalı …’nin aracının zilyetliğini kira sözleşmesi uyarınca davacıya verdiği bu haliyle davalının aracın sahibi olsa da fiilen ve uzun süredir elinde bulundurmadığı, aracın kazaya karışması nedeniyle davacının kendi uhdesinde olan aracın karıştığı trafik kazası nedeniyle davalı …’ye husumet yönlendiremeyeceği, diğer davalı …’ın ise Tek-İş sendikası üyesi olduğu, davacı kurum ile sendika arasında düzenlenen TİS’in 8. maddesi uyarınca teşekkül aracı ile yapılan trafik kazalarında aracı kullanan personelin kusuru %50 veya daha az ise üçüncü şahıslara ödenecek hasar ve tazminat bedeli personele rücu edilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, trafik kazası sonucu işgöremezlik nedeniyle maddi ve manevi tazminat ödeyen davacının ödediği bedelin, davalılardan rücuen tazmini istemine ilişkindir.
Davacı ödemesinin dayanağı olan kaza ve davacının ödeme yaptığı tarih itibariyle yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 50. maddesinde, haksız fiil halinde müteselsil sorumluluğun geçerli olduğu; aynı Kanun’un 51/1. maddesinde, haksız fiil sonucu zarar görene karşı farklı sebeplerle (zarar görenin işvereni- araç sürücüsü- trafik sigortacısı) sorumlu olanlar arasında müteselsil sorumluluk hükümlerinin cari olduğu; 51/2. maddesinde ise, zarardan müteselsil sorumlu olanlar arasındaki içe rücu imkanı ile rücunun sırası düzenlenmiştir. Borçlar Kanunu’nun 51. maddesinde, müteselsil sorumlular arasındaki içe rücuda geçerli olan zamanaşımı süresi konusunda açık düzenleme yapılmamıştır. Ancak, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 109/4. maddesinde; “Motorlu araç kazalarında tazminat yükümlülerinin birbirlerine karşı rücu hakları, kendi yükümlülüklerini tam olarak yerine getirdikleri ve rücu edilecek kimseyi öğrendikleri günden başlayarak iki yılda zamanaşımına uğrar” düzenlemesi yapılmış olup; Borçlar Kanunu’na göre özel kanun niteliğinde olan KTK’daki bu düzenleme ile trafik kazaları nedeniyle oluşan zarardan müteselsil sorumlu olanlar arasındaki içe rücuda geçerli olan zamanaşımı süresi açıkça saptanmıştır.
Somut olayda; davalı …’ün idaresindeki, diğer davalı …’ın aracının 21/08/2005 tarihinde yaptığı kaza nedeniyle, zarara uğrayanların açtığı dava sonunda, davacı kiracının tazminatı 01/10/2010 tarihinde hak sahiplerine ödediği; zarardan müteselsil sorumlu olan davalı sürücü ve araç malikine karşı rücuya ilişkin eldeki davayı 30/06/2014 tarihinde açtığı; davalılardan … vekilinin,yasal süresi (esasa cevap süresi) içinde zamanaşımı def’ini ileri sürdüğü; mahkemenin ise, bu zamanaşımı itirazını değerlendirmediği görülmektedir. Oysa, rücu hakkının mahiyetine ilişkin yukarıdaki açıklamalar gereği, rücu hakkı bu hakka sahip olan kişinin şahsında doğduğu anda muaccel olur. Bu nedenle, rücu hakkı için, hakkın doğduğu andan itibaren zamanaşımı işlemeye başlar ve geçerli zamanaşımı süresi de KTK’nun 109/4. maddesi ile Borçlar Kanunu’ndaki düzenlemeler gereği 2 yıldır.
Açıklanan tüm bu hukuki ve maddi olgulara göre mahkemece; davacının rücuya ilişkin davasını 2 yıllık zamanaşımı süresi içinde açmadığı ve davalılardan … vekilinin süresinde zamanaşımı def’ini ileri sürdüğü gözetilmek suretiyle, rücu alacağı zamanaşımına uğradığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken davalı … vekilinin bu itirazının değerlendirilmemesi doğru değil ise de; sonuç itibarı ile davalı sürücü …’ün TİS uyarınca da sorumlu olmamasına ve davalı araç maliki …’ın ayrıca bir işleten kusurunun bulunmamasına göre, davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun bulunan hükmün ONANMASINA ve aşağıda dökümü yazılı 15,20 TL kalan onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına 13/05/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.