Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2019/1459 E. 2020/905 K. 10.02.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/1459
KARAR NO : 2020/905
KARAR TARİHİ : 10.02.2020

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili; davacıların murisi …’ın 10/08/2013 tarihinde vefat ettiğini, müteveffanın sağlığında davalı bankadan 14.500,00 TL tutarında tüketici kredisi kullandığını, vefat tarihi itibariyle anapara borcunun 10.005,50 TL olduğu, bakiye kredi borcunun ödenmesi için davalı sigorta şirketine başvurduklarını, ancak olumsuz yanıt verildiğini, yazıda belirtilen murisin sağlık durumuyla ilgili hususun davalı sigorta şirketi tarafından her zaman öğrenilebileceğini, 4077 sayılı Yasa gereğince tüketiciyle müzakere edilmeden konulan şartların haksız şart olup geçersiz olduğunu, beyanla bakiye kredi borcunun davalı sigorta şirketi tarafından ödenmesini ve müvekkilleri tarafından yapılan fazla ödemenin iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; davacıların aktif husumet ehliyetlerinin olmadığını, poliçeden cayılmış bulunduğunu, sigortalının 2008 yılında kardiyoloji servisinde tedavi gördüğü ve bunu beyan etmediğini beyanla davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan delillere göre; davanın kısmen kabulüne, davacıların murisi …’ın vefatından sonra ödenmesi gereken dava dışı Halkbankasına ait bakiye kredi borcunun davalı sigorta şirketine ait hayat sigorta poliçesinin teminatından (poliçenin 3. yılında bulunulması sebebiyle 10.222,00 TL) karşılanması gerektiğinden vefat tarihine göre; 9.786,02 TL bakiye kredi borcunun davalı sigorta şirketinden karşılanmasına,karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, hayat sigorta sözleşmesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
Davacılar murisi ile davalı arasında 04/06/2013-04/06/2014 tarihleri için hayat sigorta sözleşmesi düzenlenmiş; poliçenin düzenlenmesinden sonra, 10/08/2013 tarihinde davacıların murisi sigortalı vefat etmiştir.
Davalı taraf, davacılar murisinin poliçe tanziminden önce mevcut olan kalp hastalığını bildirmeyip sözleşmenin kurulması sırasındaki beyan yükümlülüğüne aykırı davranıldığı, bu aykırılık nedeniyle de zararın teminat dışı kaldığı savunmasında bulunmuş; mahkeme ise, müteveffanın 2008’den beri yani sigortalanmadan önceden beri “kardio” hastalığı bulunduğuna dair davalı iddialarının ispatlanamadığı gerekçesiyle, davalının tazminattan sorumluluğuna karar vermiştir.
Poliçenin tanzim edildiği ve rizikonun gerçekleştiği tarih itibariyle yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK’nun 1435. maddesi ile sigorta sözleşmesinin kurulması sırasındaki sigortalının doğru bilgi verme (beyan) yükümlülüğü düzenlenmiştir. Sigorta hukukuna ilişkin genel düzenleme mahiyetinde olan bu hüküm, hayat sigortalarında da uygulanmaktadır.
6102 sayılı TTK’nun 1435. maddesinde “Sigorta ettiren, sözleşmenin yapılması sırasında bildiği veya bilmesi gereken tüm önemli hususları sigortacıya bildirmekle yükümlüdür. Sigortacıya bildirilmeyen, eksik veya yanlış bildirilen hususlar, sözleşmenin yapılmamasını veya değişik şartlarda yapılmasını gerektirecek nitelikte ise, önemli kabul edilir. Sigortacı tarafından yazılı veya sözlü olarak sorulan hususlar, aksi ispat edilinceye kadar önemli sayılır” denilmek suretiyle; sigorta ettirenin, sözleşmenin kurulması sırasındaki doğru beyan yükümlülüğünün kapsamı düzenlenmiştir.
Gerek TTK’nun 1435. maddesi ve gerekse Hayat Sigortası Genel Şartlarının C-2.2. maddesi düzenlemesine göre; sigorta şirketinin sorusu üzerine veya herhangi bir soru sorulmadan (dolayısı ile buna ilişkin bir form doldurulmadan) sigortalı, sözleşmenin yapılması sırasında kendisinin bildiği ve sigortacının sözleşmeyi yapmamasını veya daha ağır şartlarla yapmasını gerektirecek bütün halleri sigortacıya bildirmekle yükümlüdür.
Dosya kapsamındaki tedavi evraklarında; sigortalı murisin 31/03/2008 tarihinden itibaren poliçenin düzenlendiği 04/06/2013 tarihine kadar çeşitli tarihlerde … Devlet Hastanesi ve Özel Atakalp Hastanesi kardiyoloji servisine başvurduğu görülmektedir. Murisin ölüm sebebinin; … Cumhuriyet Başsavcılığı 2013/2982 soruşturma nolu ve 09/09/2013 tarihli kovuşturmaya yer olmadığına dair karara göre; daha önce yaşadığı bilinen nefes darlığı şikayeti de dikkate alındığında kalp krizine bağlı olarak solunum durması olduğu net biçimde saptanmıştır. Dosya kapsamından, davalı sigorta şirketi tarafından davacılar murisinin cevaplaması istemiyle yazılı soru formu verildiği; bu form ile murise kalp hastalığı olup olmadığının açıkça sorulduğu; sigortalı murisin bu soruya olumsuz cevap verdiği ve sigortalı tarafından imzalandığı; buna göre poliçeden önce teşhis edilip tedavisini gördüğü kalp hastalığını bildirmediği anlaşılmaktadır. Murisin kalp krizi sonucu ölümünün gerçekleştiği de dikkate alındığında, illiyet bağının olduğu açıktır.
Açıklanan hukuki ve maddi vakıalar karşısında mahkemece; sigorta sözleşmelerinin karşılıklı iyiniyet ve güven esasına dayalı olarak kurulan sözleşmeler olduğu; güven ve iyiniyet ilkesi ile yasal düzenlemeler (TTK 1435) gereği, sigorta yaptıranın önemli tüm hususları poliçenin tanzimi sırasında sigortacıya bildirmekle yükümlü olduğu; davacılar murisi sigortalının poliçe tanziminden önce yaklaşık 5 yıldır kalp hastalığı nedeniyle kardiyoloji servisine başvurup tedavisini gördüğü hastalıklarını sigortacıya bildirmeyerek beyan yükümlülüğüne aykırı davrandığı hususları dikkate alınmak suretiyle, bu durumun yaptırımını düzenleyen TTK’nun 1439/2. maddesine göre davanın reddine karar verilmesi gerekirken; eksik inceleme ve hatalı gerekçeyle, yazılı olduğu biçimde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 10/02/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.