YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/5698
KARAR NO : 2021/952
KARAR TARİHİ : 09.02.2021
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, davalı borçlu …. aleyhine takip yapıldığını, takibin semeresiz kaldığını, borçlunun alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla adına kayıtlı araçlarını diğer davalılara devrettiğini belirterek davalılar arasındaki tasarrufun iptalini talep etmiştir.
Mahkemenin, görevsizlik kararı, Dairemizin 03.06.2016 tarih 2014/18071 Esas 2016/5377 Karar sayılı ilamı ile onanmış, görevli mahkemece alacağın 07.06.2013 ve 31.12.2103 tarihli çeklerden kaynaklandığı, araç satışlarının ise borcun doğumundan önce 04.02.2013-12.02.2013 ve 15.02.2013 tarihlerinde yapıldığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava İİK’nun 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali davasına ilişkindir.
1-Bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra
takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerekir. Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280.maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır.
Somut olayda dava dayanağı takip dosyasındaki alacak 10.02.2014 tarihli çekten kaynaklanmaktadır. İptali istenilen araç satışları ise 04.02.2013 -17.02.2013 tarihleri arasında gerçekleşmiştir. Mahkemece borcun doğumunun tesbiti için davacının ticari defterleri üzerinde bilirkişi aracılığı ile inceleme yapılmış ise, bu inceleme ve alınan bilirkişi raporu hatalı değerlendirilmiştir. Dosyadaki mevcut 07.02.2018 tarihli bilirkişi raporuna göre davacı alacaklı ile davalı borçlu şirket arasındaki cari hesap ilişkisi 2012 yılından itibaren devam etmektedir. Davacının 31.12.2013 tarihi itibari ile borçludan 1.877.228,65 TL alacağı bulunduğu, bu alacağın 07/06/2013 tarihinden başlayarak 31/12/2013 tarihine kadar olan ticari ilişkisinden kaynaklandığı mütalaa edilmiştir. Ancak bilirkişi raporunun esas alındığı defter kayıtlarına göre borçlunun verdiği çekler 07.06.2013 tarihinden itibaren karşılıksız çıkmaya başladığından ticari deftere bu tarihte alacaklı gibi işlenmiştir. Zira çekler verildiğinde satılan malın karşılığı verilmiş gibi işlenmiş ancak karşılıksız çıkınca alacak doğmuştur. Dosyadaki mevcut ticari defterlere ilişkin kayıtlarda 01.01.2013 tarihinde 728.542,81 TL borç ile cari hesap başlamıştır. Bu borca karşılık çeklerin alındığı ve karşılığı çıkmadığı anlaşılmaktadır. Salt çek veya bononun verilmesi bu borcun ödendiği anlamına gelmiyeceği ancak karşılıklarının tahsili halinde borcun sona ereceği tartışmasızdır.
Bu halde, mahkemece davacı alacaklı şirket vekilinin somut bulgulara dayanan itirazlarıda dikkate alınarak, gerekirse konusunda uzman 3’lü bilirkişiden rapor alınmak sureti ile borcun doğumunun net olarak saptanması gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
2-Kabule göre ise, dava şartı yokluğundan dava red edildiğine göre, karar tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7/2. maddesi gereğince maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken nisbi vekalet ücretine hakmedilmesi de isabetli görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) ve (2) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 09.02.2021 oybirliğiyle karar verildi..