Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2018/5516 E. 2020/4069 K. 29.06.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/5516
KARAR NO : 2020/4069
KARAR TARİHİ : 29.06.2020

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı vekili, müvekkilinin davalı … AŞ’ye kredi kartı ödeme güvencesi sigortası düzenlendiğini ana teminatın vefat teminatı olup, ek teminatlar, kaza sonucu maluliyet, hastalık sonucu maluliyet, istek dışı işsizlik teminatı olarak” belirtildiğini, müvekkilinin 05.03.2003 tarihinden beri çalışmakta olduğu iş yerindeki iş akdinin işveren tarafından isteği dışında 04.04.2011 tarihinde sona erdirildiği, işsiz kaldığını, işsiz kalan müvekkilinin davalı şirkete yazılı talepte bulunduğunu, davalının müvekkilinin dilekçesindeki talebini ve riskin gerçekleştiğini kabul etmesine rağmen taahhüdünü yerine getirmeyerek kredi kartı borcu ile ileriye dönük faizini ödemediğini beyanla fazlaya ilişkin hakları saklı tutarak 7.520,85 TL’nin ileriye dönük taksit tutarlarının ödeme tarihlerinden işletilecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline istemiştir.
Davalı vekili, davanın reddine talep etmiştir.
Mahkemece, Dairemizin ilgili bozma ilamına uyulmasına karar verilerek toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; dain ve mürtehin … Bankası tarafından teminat bedelinin davacıya ödenmesi yönünde açıkça muvafakat verilmediği gerekçesiyle davanın reddine,dair verilen karar davacı vekili tarafından süresi içerisinde temyiz edilmiştir. Dava,sigorta sözleşmesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.
Davaya konu sigorta sözleşmesinde dain-i mürtehin; … Bankası …dir.
Dain-i mürtehin olarak sigorta şirketinden tazminat talep etmek hakkının da öncelikle … Bankası A.Ş.’ye ait olması gerekir ve sigortalı ancak dain-i mürtehinin açık muvafakatini almak suretiyle tazminat istemek hakkına sahip olur.
Somut olayda, yargılama aşamasında Dairemizin 16.12.2015 tarih ve 2014/1670-2015/14200 sayılı Geri Çevirme kararı üzerine sigorta ettiren(dain-i mürtehin)… Bankası A.Ş.’ye davaya ve ödemeye muvafakatinin bulunup bulunmadığı sorulduğunda;16.02.2016 havale tarihli yazı ile davacının 7.422,13 TL olan kredi kartı borcunu ödemesi kaydı ile davanın devamına muvafakat ettiklerini bildirilmiş ve mahkemece de buna istinaden; dava dışı rehin hakkı sahibi banka tarafından davacıların açtığı davaya kayıtsız şartsız muvafakat verilmediğinden davanın reddine karar verilmiştir.
Ancak,bozma kararı sonrası yapılan yargılama sırasında,davacı vekili tarafından davaya konu kredi kartı borcunun ödendiği beyan edilmiş,ödemeye ilişkin ekstreler dosyaya sunulmuş olmasına rağmen mahkemece,bu hususta araştırma yapılmaksızın hüküm tesis edilmiştir.Eksik incelemeyle hüküm verilemez.
Dain-i mürtehin tarafından verilen muvafakat davanın her aşamasında tamamlanabilen dava şartı olup, banka tarafından kredi borcunun kapatıldığı bildirilmesi halinde menfaati kalmayan bankanın davaya muvafakatinin aranmasına gerek yoktur.
Bu durumda mahkemece,poliçede dain-i mürtehin olarak görünen … Bankası A.Ş.’ye davacı tarafından sunulan belgeler eklenmek suretiyle yazı yazılarak, dava konusu borcun ödenip ödenmediği tekrar sorularak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken davanın sonuçlandırılması gerektiğinden hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, 29/06/2020 gününde …’un karşı oyu ve oyçokluğuyla karar verildi.
Davacının temyizi üzerine Dairemizde yapılan incelemede;
Dairemizin önceki bozma kararında, sigorta poliçesinde lehine daini mürtehin kaydı bulunan …
Bankası … Kocatepe Şubesi’nin kredi kartı borcunun ödenmesi şartıyla davaya muvafakat vermesi nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiği belirtilmiş, bozma sonrası yargılamada davacı vekili bankanın borcunu ödediklerini bildirmesine rağmen mahkemece bu husus bankadan sorulmadan davanın reddine karar verilmiştir.
Daini mürtehin muvafakatının davanın her aşamasında tamamlanabilen dava şartı olduğu, borcun ödenmiş olması durumunda bankanın muvafakatına gerek kalmadığı, mahkemece davacı vekilinin borcu ödedikleri yönündeki beyanı bankadan sorulmadan davanın reddine karar verilmesi nedeniyle mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiş ise de mahkeme kararının aşağıdaki gerekçeyle bozulması gerektiği düşüncesiyle Sayın Çoğunluğun düşüncesine iştirak edemiyorum.
Türk Medeni Kanunu’nun 879. maddesinde;
Muaccel olan sigorta tazminatı, malike ancak bütün rehinli alacaklıların rızasıyla ödenebilir.
Sigorta tazminatı taşınmazın eski hâle getirilmesi için harcanacaksa, malik tarafından yeterli bir güvence gösterilmesi koşuluyla kendisine ödenir.” hükmü bulunmakta, benzer bir düzenleme Türk Ticaret Kanunu’nun 1456. maddesinde;
“(1) Sınırlı ayni hak ile takyit edilmiş bir mal üzerindeki, malike ait menfaat sigortalandığı takdirde, kanunda aksi öngörülmemişse, sınırlı ayni hak sahibinin hakkı sigorta tazminatı üzerinde de devam eder.
(2) Sigortacıya, mal üzerinde sınırlı ayni hak bulunduğu bildirildiği takdirde, ayni hak sahiplerinin izni bulunmadıkça, sigortacı sigorta tazminatını sigortalıya ödeyemez. Ayni hakkın sicille alenileştiği veya sigortacının bunu bildiği durumlarda bildirime gerek yoktur. Sigortalı menfaate konu malın tamiri veya eski hâline getirilmesi amacıyla ve teminat gösterilmesi şartıyla, tazminat sigortalıya ödenebilir.” şeklinde yer almaktadır.
Her iki kanun maddesi sigortacıya maddede gösterilen haller dışında rehinli alacaklının muvafakati olmadan sigorta tazminatını sigortalıya ya da lehdara ödememe yükümlülüğü getirmiştir. Buradan hareketle herhangi bir sebeple sigortacıyla ihtilafa düşen sigorta ettirenin açacağı davada sınırlı aynî hak sahibinin rızasının dava şartı olarak kabul edilmesi doğru değildir. Zira, Kanun maddelerinin metninde açıkça ödeme aşamasında alınması gereken bir rızadan bahsedilmiştir. Bu nedenle TMK’nın 879 ve TTK’nın 1456. maddelerinin gerekleri hükümde ve hükmün infazı aşamasında yerine getirilmelidir. Şöyle ki, mahkeme sigortacıyı mahkûm ettiği tazminatın ödenmesinden önce sınırlı aynî hak sahibinin rızasının alınması şartını hüküm
fıkrasına dercettiğinde hem sigorta ettirenin haklılığı belirlenmiş hem de sınırlı aynî hak sahibinin hakkı korunmuş olacaktır.
Sigorta şirketinin ödemeyi reddettiği veya sigortalının/sigorta ettirenin/lehdarın talep ettiği şekilde ödemeyi reddettiği tazminatın ne şekilde ödeneceği hususunun yargı mercii önüne getirilebilmesi ve karara bağlanabilmesi gerekir. Kanunun amacına aykırı olarak, yorum yoluyla dava şartı ihdas edilmesi suretiyle davacının sigorta bedelinin eksik ödenmesi nedeniyle bu davayı açabilmesini poliçede lehine daini mürtehin kaydı bulunan bankanın muvafakatına bağlamak ve bu muvafakatı aktif dava ehliyetinin bir şartı olarak kabul etmek sigortalının poliçeden doğan dava hakkının elinden alınması sonucunu doğurur.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Hak arama hürriyeti” başlıklı 36. maddesine göre “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” Maddenin lafzından da açıkça anlaşılacağı üzere her kademedeki yargı mercii önünde bireyin hukukî dinlenilme hakkının korunması gerekir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Hukukî dinlenilme hakkı” başlıklı 27 nci maddesinde bu hak şu şekilde ifade edilmiştir;
“(1) Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler.
(2) Bu hak;
a) Yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını,
b) Açıklama ve ispat hakkını,
c) Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içerir.”
Birey için son derece önemli alanlara temas eden hukukî dinlenilme hakkı Anayasayla teminat altına alınan ve uluslararası antlaşmalarla da (AİHS 6 ncı madde) temin edilen bir hak olduğundan, kanunî düzenleme ile ortadan kaldırılması mümkün olmadığı gibi kanun maddelerinin yorumlanması yoluyla da kullanılması engellenemez. Öte yandan, genellikle kredi veren bankanın iştiraki olan sigorta şirketlerinin poliçeden doğan yükümlülüklerini hukuka aykırı olarak yerine getirmekten kaçındıkları durumlarda, kredi veren kardeş kuruluşların uyuşmazlığın mahkeme önüne gelmesini engelleyici bir enstrüman olarak muvafakat vermemelerine yargısal bir koruma sağlanmış olmaktadır.
Muvafakat engelinin, varsa banka borcunun bütün ferileriyle sonucu önceden kestirilemeyen davadan önce ödenerek aşılabileceği söylenebilir ise de, bunun borcun miktarı ve sigortalının/sigorta ettirenin/lehdarın ekonomik imkânlarıyla sınırlı olması nedeniyle yargıya erişimi engelleyici etkisi bulunmaktadır.
Bu açıklamalara göre Mahkemece,
… Bankası … Kocatepe Şubesi’nin daini mürtehin kaydına esas rehinli alacağının devam edip etmediği ve miktarının ilgili bankadan sorularak, devam ettiğinin bildirilmesi halinde hükmedilecek tazminatın, TTK’nın 1456. maddesi gereğince daini mürtehin banka şubesinin izninin alınması kaydıyla ödenmesine, borç ödenmişse izne gerek olmaksızın davacıya ödenmesine,
Karar verilmesi gerektiği dikkate alınarak mahkeme kararının bozulması gerekirdi.