Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2018/4901 E. 2020/4384 K. 06.07.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/4901
KARAR NO : 2020/4384
KARAR TARİHİ : 06.07.2020

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde, davalı … vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

-K A R A R-

Davacılar vekili, müvekkili …’ın kullandığı araca, davalılardan …’ın sürücüsü ve maliki olduğu, diğer davalının zorunlu mali mesuliyet sigortacısı olduğu aracın çarpması sonucu 12/05/2007 tarihinde meydana gelen trafik kazasında müvekkilinin yaralanarak kalıcı maluliyete uğradığını ileri sürerek davacı … için 1.000,00 TL tedavi gideri, ıslahla birlikte 83.404,32 TL geçici ve sürekli iş göremezlik zararı ve 20.000,00 TL manevi tazminat ile davacı … için 4.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … şirketi vekili, müvekkilinin sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında ve poliçe limitleri dahilinde sorumlu olduğunu ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Davalı … vekili, olayda müvekkilinin kusurunun bulunmadığını beyanla davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, Dairemizin ilgili bozma ilamına kısmen uyulmasına karar verilerek toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; davacı …’ın maddi tazminat davasının kabulü ile 83.404,32 TL’nin davalı … … yönünden olay tarihi olan 12/05/2007 tarihinden itibaren davalı … şirketi yönünden dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile (davalı … şirketinin
sorumluluğunun poliçe limiti ile sınırlı olmak üzere) davalılardan tahsili ile davacıya ödenmesine, davacı …’ın manevi tazminat davasının kabulü ile 20.000,00 TL manevi tazminatın 12/05/2007 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı … …’dan tahsili ile davacıya ödenmesine, davacı …’in manevi tazminat davasının reddine karar verilmiş; hüküm, davalı … vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı doğrultusunda inceleme yapılıp hüküm verilmiş olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, bozmanın kapsamı dışında kesinleşmiş olan yönlere ilişkin temyiz itirazları incelenemeyeceğine göre, davalı … vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava, trafik kazası sonucu meydana gelen yaralanma nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Bilindiği üzere Anayasa’nın 141. maddesi gereğince bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olması gereklidir. Gerekçenin önemi Anayasal olarak hükme bağlanmakla gösterilmiş olup gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlıdır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297/1-c. maddesi, bir mahkeme hükmünün kapsamının ne şekilde olması gerektiğini açıklamıştır. Buna göre bir mahkeme hükmünde, tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin birer birer, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde hükümde gösterilmesi gereklidir. Bu kısım, hükmün gerekçe bölümüdür. Gerekçe, hakimin (mahkemenin) tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar.
Bu hükümler yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereği ve kamu düzeni ile ilgili olup yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kısa ve gerekçeli kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar, kararın gerekçesinin de sonucu ile tam bir uyum içinde, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta olması zorunludur. Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimi yapabilmesi için de ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş bir hüküm bulunması gerektiği açıktır.
Somut olayda; mahkemece kararın gerekçesinde; hem “…Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 27/01/2015 tarih ve 2013/13325 Esas 2015/1054 Karar sayılı bozma ilamının 2. bendi
incelendiğinde; mahkememizin hükme esas aldığı rapor zaten ilk alınan ADÜ Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanlığının davacı …’ın kaza dolayısıyla tespit edilen %32,2 oranınında meslekte kazanma gücü kaybı raporu dikkate alınmış ve bu rapora göre aktüerya bilirkişisinden 16.05.2011 tarihli 83.404,32 TL tutarında sürekli iş göremezlik zararının olduğu tespit edilmiştir. Bozma öncesi ilk derece mahkemesi kararı sonraki alınan ATK 3. İhtisas Dairesinin 18.05.2012 tarihli raporu ve raporda belirtilen %41,2 oranında meslekte kazanma gücü kaybı dikkate alınmadan iş bu karar verilmiştir, eğer ATK raporu dikkate alınsaydı sonraki İzmir talimat mahkemesinden alınan 28.02.2013 havale tarihli 132.199,16 TL davalıların tazminata mahkum edilmesi gerekirdi. Bu nedenle Yargıtay’ın iki numaralı bentte bahsettiği bozma ilamına karşı iş bu sebeple direnilmiştir…” ifadeleri kullanılmış, hem de manevi tazminata ilişkin verilen hükmün gerekçesinin yazıldığı kısımda yukarıdaki gerekçe ile çelişki oluşturacak şekilde “… Davacı …’ın manevi tazminat davasının yargılaması sonucunda; davalı …’ın tam kusuru ile sebebiyet verdiği haksız fiil sonucunda davacının Adli Tıp Kurumu Başkanlığının 18 Mayıs 2012 tarihli raporunda belirtildiği üzere %41.2 oranında sürekli malüliyetinin oluştuğu anlaşıldığından davacının oluşan manevi zararı ile davalının tam kusurlu olarak sebebiyet verdiği haksız fiil sonucu illiyet bağı bulunduğundan tarafların sosyal ve ekonomik durumları, kusur durumu, davacının olay tarihi itibariyle 32 yaşında olup genç yaşta % 41.2 oranında malüliyeti ve hakkaniyet kurulları çerçevesinde davacının manevi tazminat davası kabul edilerek 20.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihi olan 12/05/2007 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …’dan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiştir…” ifadelerine yer verilerek hüküm kurulması isabetli olmamıştır.
Bu durumda, mahkemece yukarıda açıklanan yasa hükümlerine ve içtihada uygun şekilde tarafların iddia ve savunmaları değerlendirilerek, gerekçe ile hüküm çelişkisi içermeyen, kendi içinde tutarlı, maddi olaya ve talebe uygun, denetime elverişli gerekçeli karar oluşturulmak gerekirken Anayasa ile 6100 sayılı HMK’nın 297 ve 298. maddelerinde belirtilen unsurlardan yoksun, çelişkili gerekçe ve gerekçe hüküm çelişkisi içeren karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı … vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı … vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalı …’a geri verilmesine 06/07/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.