Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2018/3345 E. 2018/12609 K. 24.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/3345
KARAR NO : 2018/12609
KARAR TARİHİ : 24.12.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki, trafik kazası sonucu oluşan cismani zarar nedeniyle maddi tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda, kararda yazılı nedenlerle, davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen hüküm, davalı … İnşaat San. Tic. A.Ş. vekili, davalı … vekili ve davalı Güvence Hesabı vekili tarafından süresi içinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği düşünüldü:

-K A R A R-

Davacı vekili, davalı gerçek kişilerin işleteni ve sürücüsü olduğu aracın yaptığı kazada, araç içinde yolcu olarak bulunan davacının ağır biçimde yaralandığını ve tedavisinin hala devam ettiğini, davalı belediyenin sorumluluğunda bulunan ve davalı … İnşaat tarafından yapımı gerçekleştirilen yol kenarındaki çelik bariyerlerin kazada etken olması nedeniyle bu davalıların da zarardan sorumlu olduğunu, olayda meçhul araç sürücülerinin kusuru bulunduğundan davalı Güvence Hesabı’nın zarardan müteselsilen sorumlu olduğunu, davacının tedavisi hala devam ettiği için kazanç kaybına uğradığını, davacının bu zararı için daha önce açılıp sonuçlanan … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin… sayılı dosyasında 03.11.2009’a kadar olan zararı hüküm altına alındığından bu tarihten sonraki geçici işgöremezlik tazminatı ile bakıcı giderini talep ettiklerini belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 20.000,00 TL. geçici işgöremezlik tazminatı ve 1.000,00 TL. bakıcı giderinin faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsilini talep etmiş; 18.06.2014 tarihli ıslah dilekçesiyle, geçici işgöremezlik tazminatı talebini 56.911,00 TL’ye ve bakıcı gideri talebini 13.713,53 TL’ye yükseltmiştir.
Davalılar, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma, yapılan yargılama ve toplanan delillere göre; davalı … hakkındaki davanın yargı yolu bakımından reddine; diğer davalılar hakkındaki davanın kısmen kabulü ile 56.911,00 TL. tazminatın dava tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte bu davalılardan tahsiline, davalı Güvence Hesabı’nın poliçe limitiyle sınırlı olarak zarardan sorumlu tutulmasına, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş; hüküm, davalı … İnşaat San. Tic. A.Ş. vekili, davalı … vekili ve davalı Güvence Hesabı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına; davalı … tarafından gönderilen cevabi yazıdan, davalı … İnşaat A.Ş’nin davaya konu kazanın gerçekleştiği mahalde yan yol düzenleme çalışması yaptığı anlaşıldığından, bu davalının da zarardan sorumlu olduğunun kabulünde bir isabetsizlik bulunmamasına; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 109/2. maddesi gereğince, uzamış ceza zamanaşımı süresi içinde davanın açıldığı, ayrıca davacının tedavisinin devam ettiğinin dosya kapsamından anlaşıldığı gözetildiğinde, dava ve ıslaha konu alacak yönünden zamanaşımının sözkonusu olmamasına; davacının davaya konu kazadaki yaralanmasına ilişkin tedavisinin dava tarihi itibariyle devam ettiği sunulu tedavi belgelerinden anlaşıldığı ve davaya konu edilen zararın da geçici işgöremezlik tazminatına ilişkin olduğu dikkate alındığında, zarar hesabına esas sürenin doğru biçimde saptanmış olmasına; davacının mesleğine göre elde edeceği gelirin, Dairemiz’in yerleşik uygulamalarına ve dosya kapsamına uygun biçimde araştırılıp belirlenmiş olmasına ve bu gelirin esas alınmasıyla hesaplamanın yapıldığı uzman bilirkişi raporunun hükme esas alınmış olmasında bir usulsüzlük bulunmamasına göre; davalı … vekilinin tüm temyiz itirazları ile davalı … İnşaat San. Tic. A.Ş. vekili ve davalı Güvence Hesabı vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava, trafik kazası sonucu oluşan cismani zarar nedeniyle, geçici işgöremezlik ve bakıcı gideri zararından oluşan maddi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı taraf, davaya konu edilen zarardan tüm davalıların müteselsilen sorumlu olduğu iddiası ile, talep ettiği tazminatın davalılardan müteselsilen tahsili istemiyle dava açmıştır. Davalı Güvence Hesabı vekilinin cevap dilekçesine
karşı davacı vekili tarafından sunulan 05.12.2011 tarihli cevaba cevap dilekçesinde, kazada kusurlu olan meçhul araç sürücülerinin kazadaki % 25 kusur oranlarına denk gelen zarardan, davalı Güvence Hesabı’nın sorumlu olduğu beyan edilmiştir. Davacı taraf dava dilekçesinde müteselsil sorumluluğa dayanmış olsa da, anılan cevaba cevap dilekçesindeki beyanı ile, davalı Güvence Hesabı yönünden müteselsil sorumluluk talebinden açıkça rücu etmiştir. Davaya konu edilen kazada davacının yolcu olduğu araç sürücüsünün % 50- meçhul araç sürücülerinin % 25 ve yol sorumlusu olan davalıların ise % 25 oranında kusurlu olduğu mahkemenin kabulündedir.
Diğer yandan; hüküm altına alınan tazminatın, davalı … dışındaki davalılardan tahsiline karar verildiği; bilirkişi raporuyla hesaplanan tazminatın tamamı için davalıların sorumluluğuna hükmedildiği; davalıların sorumluluklarının tespiti bakımından kusur oranları için değerlendirme yapıldığı; ancak, davalıların zarardan kusur oranına göre mi yoksa müteselsilen mi sorumlu olduğunun hükümde belirtilmediği; bu yönüyle, mahkeme kararının tereddüt uyandırıcı nitelik taşıdığı görülmekte olup bu durum, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 294/3. maddesine aykırıdır.
Açıklanan vakıalar karşısında mahkemece; davacı tarafın cevaba cevap dilekçesiyle, davalı Güvence Hesabı yönünden teselsülden açıkça vazgeçtiği dikkate alınıp, Güvence Hesabı’na husumet yöneltilmesine yol açan meçhul araç sürücüsünün % 25 kusur oranıyla sınırlı biçimde davalı Güvence Hesabı’nın sorumluluğuna karar verilmesi; ayrıca HMK’nun 294/3. maddesine uygun biçimde ve davacı tarafın usuli kazanılmış hakları da dikkate alınmak suretiyle, diğer davalıların sorumluluk şeklinin (kusur oranına göre mi yoksa müteselsil biçimde mi) belirlenmesiyle hüküm tesisi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
3-Davacı tarafça, davalı iş sahibi …’nın yüklenicisi olan davalı … İnşaat A.Ş. tarafından yapımı gerçekleştirilen demir bariyerlerin kötü yapıldığı, bu nedenle davaya konu kazada her iki davalının da zarardan müteselsilen sorumlu olduğu gerekçesiyle tazminat isteminde bulunulmuştur. Adı geçen davalılar arasındaki hukuki ilişkinin mahiyeti gereği, davalıların davacıya karşı sorumluluk esaslarının ve davacı ile davalılar arasındaki haksız fiilden kaynaklanan uyuşmazlığın Borçlar Kanunu hükümleri çerçevesinde çözümlenmesi gerektiği gözetildiğinde; davalı idare yönünden de davaya adli yargıda bakılması gerektiği açıktır (Bu yönde HGK 2010/7-332-344 sayılı ilamı).
Davacının yaralandığı kaza mahalli, adı geçen davalıların yüklenici ve iş sahibi sıfatıyla sorumlu bulundukları yol olduğundan, davacının zarar talebinden her iki davalı da anılan sıfatları gereği sorumludur.
Davalılardan … hakkındaki davanın, davacının hizmet kusuruna dayanarak talepte bulunmuş olması nedeniyle idari yargı görevli olduğundan reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmemiştir. Bu durumda esasen bir davalının diğer davalı lehine verilmiş olan hükmü o davalı aleyhine temyiz etme hakkı yok ise de; kazanın meydana geldiği ve davacının yaralandığı olayda davalılar, davacıya karşı müteselsilen sorumlu olup aralarındaki münasebet de ihtiyari dava arkadaşlığıdır. Müteselsil borçluluk, niteliği itibariyle bölünebilen bir edimin birden fazla borçlusundan her birinin edimin tamamını ifa etmekle yükümlü olduğu bir borçluluk türü olup, borçlulardan birinin edimin tümünü ifa ederek alacaklıyı tatmin etmesi halinde evvelce mevcut olmasa dahi ifayı gerçekleştiren borçlu ile diğer borçlular arasında bir hukuki ilişki doğacaktır. Alacaklıyı tatmin eden bir borçlu, kendisine isabet eden paydan daha fazla bir ödemede bulunduğu takdirde bu fazlalık ölçüsünde diğer borçlulara başvurabilecektir. Bu durum bir borçlunun alacaklıyı tatmin etmesi halinde diğer borçluların da alacaklı karşısında alacaklının tatmin edilmesi ölçüsünde borçtan kurtulmalarının (BK 145/1 md.) doğal bir sonucudur. Buna bağlı olarak yasa koyucu da alacaklıyı tatmin eden borçlunun kendi payından fazla ödemede bulunması durumunda bu fazlalık ölçüsünde diğer borçlulara başvurabileceğini açıkça düzenlemiştir. (BK 146/1 md.) Bu şekilde belirlenen hak, o borçlunun rücu hakkıdır. Yasa koyucu kendi payından fazla ödemede bulunan bir borçluya tanıdığı rücu hakkını kuvvetlendirmek amacıyla (BK 146/1 md.) halefiyete de yer vermiştir. Açıklanan maddi hukuk hükümleri usul hukukunda dava olarak tezahür etmektedir. Müteselsil borçlular arasındaki ihtiyari dava arkadaşlığı nedeniyle hükmü temyiz etmeyenler hakkında lehe yada aleyhe verilen kararın kesinleştiği düşünülebilirse de, kesinleşme sorumluluk davasına ilişkin olup, ardından görülecek rücu davası yönünden, yani borçlular arasındaki iç ilişki yönünden hüküm ifade etmez. Rücu davası dikkate alındığında temyiz eden davalı … İnşaat San. Tic. A.Ş’nin diğer davalı idare hakkındaki hükmü temyizde hukuki yararı bulunduğu açıktır.
Zira sorumluluk davasındaki karar kesin hüküm oluşturmaz ise de rücu davası yönünden sorumluluk davasının
kararı güçlü delil oluşturmaktadır. Hakkında güçlü delil oluşan davalının rücu davası yönünden sorumluluk davası hükmünü diğer müteselsil borçlu aleyhine temyiz etmesinde hukuki yararı vardır. İhtiyari dava arkadaşlarının sonradan birbirlerine karşı açacakları rücu davasında, esas alınacak mahkeme kararı, ihtilaf henüz önünde iken doğru olarak oluşmalı ve mahkeme davalıların ne oranda sorumlu tutulup tutulmayacaklarını sorumluluk davası sırasında halletmelidir. Bu kabul tarzı, rücu davasında haksız yere temyiz edenler aleyhine güçlü delil oluşturmaması yönünden doğru olduğu gibi, usul ekonomisi yönünden de tarafları tatmin edecektir. Temyiz etmeyen tarafların usuli müktesep hakları da mahkemece icrai nitelikte bir hüküm kurulmayacağı, bozma sonrası kararın gerekçesinde, haklarındaki karar temyiz edilmediğinden kesinleşen davalının da sorumluluk derecesinin tespit edilmesiyle yetinileceği dikkate alındığında ihlal edilmemiş olacaktır (Bu hususta Yargıtay HGK’nun 2009/16-428-483 sayılı ilamı).
Somut olaya bakıldığında; davacı maddi tazminatın müteselsil sorumluluk hükümlerine göre davalılardan tahsili istemiyle işbu davayı açmış olup mahkemece, davalı … Balkanlığı hakkındaki davanın görev yönünden reddine karar verilmiş; bu davalı hakkındaki hüküm davacı yanca temyiz edilmemiş, sadece davalı … İnşaat A.Ş. vekili tarafından temyiz edilmiştir. Hükmü temyize gelmeyen davacı ile davalı … yönünden hüküm kesinleşmiş ve bu davalı lehine usuli müktesep hak oluşmuş ise de; temyiz eden davalı … İnşaat A.Ş. diğer davalı iş sahibi idareden aralarındaki iç ilişkiye göre bunu rücu edebilir.
Açıklanan maddi ve hukuki vakıalar karşısında mahkemece; davalı … yönünden de davaya bakma görevinin, adli yargıya ait olduğu dikkate alınmak suretiyle; hakkındaki karar kesinleşen davalı …’nın hükmedilen maddi tazminat yönünden sorumluluğuna ilişkin değerlendirme yapılıp, taraflar arasındaki iç ilişkide geçerli olmak ve davalı … yönünden usuli kazanılmış hak ihlal edilmemek üzere, davalı … yönünden icrai nitelikte bir hüküm kurulmadan, sadece sorumlu olduğu hususunun tespitine yönelik hüküm kurulması için hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı … vekilinin tüm temyiz itirazları ile davalı … İnşaat San. Tic. A.Ş. vekili ve davalı Güvence Hesabı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE; hükmün, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı Güvence Hesabı yararına ve (3) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı … İnşaat San. Tic. A.Ş. yararına BOZULMASINA ve aşağıda dökümü yazılı 2.915,59 TL kalan onama harcının temyiz eden davalı …’dan alınmasına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalılar Güvence Hesabı ve … İnşaat San. Tic. A.Ş.’ye geri verilmesine, 24/12/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.