Yargıtay Kararı 17. Hukuk Dairesi 2017/5241 E. 2018/6918 K. 09.07.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/5241
KARAR NO : 2018/6918
KARAR TARİHİ : 09.07.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki, trafik kazası sonucu oluşan cismani zarar nedeniyle maddi tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda, kararda yazılı nedenlerle, davanın kabulüne ilişkin verilen hüküm, davalı vekili tarafından süresi içinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, kaza tarihi itibariyle trafik sigortası bulunmayan aracın, davacının idaresindeki bisiklete çapmasıyla oluşan kazada yaralanan davacının malul kaldığını, davalının zarardan sorumlu olduğunu, yapılan başvuruya rağmen davalının ödeme yapmadığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, çalışma gücü kaybı nedeniyle 1.000,00 TL. maddi tazminatın olay tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş; 01.03.2011 tarihli ıslah dilekçesiyle, taleplerini 18.000,00 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı vekili, kazadan sonraki 2 yıllık sürede açılmayan davanın zamanaşımına uğradığını, olaya ilişkin ceza zamanaşımı süresinin de geçtiğini, kusur ve zararın davacı tarafça ispat edilmesi gerektiğini, kaza tarihinde geçerli teminat limitiyle sınırlı biçimde zarardan sorumlu olduklarını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma, yapılan yargılama ve toplanan delillere göre; dava dışı sürücünün % 100 oranında kusurlu olduğu ve davacının % 36 oranında sürekli çalışma gücü kaybının olduğu kabul edilerek, davalı … tarafından yargılama sırasında 21.833,00 TL. ödeme yapılmış olduğu, 1.000,00 TL’lik talep yönünden davanın konusuz
kaldığı, ıslah ile artırılan talep yönünden ise uzamış zamanaşımından sonra davanın ıslah edildiği gerekçesi ile davanın konusuz kalması nedeniyle reddine dair verilen hükmün, davacı vekili tarafından temyizi üzerine, Dairemiz’in 20.02.2014 tarih, 2013/3095 Esas ve 2014/2210 Karar sayılı ilamı ile; “mahkeme gerekçeli kararında davalı tarafından yapılan 21.833,00 TL. ödeme ile davanın 1.000,00 TL. yönünden konusuz kaldığı, ayrıca davacı vekilinin ıslah ile talep ettiği kısım yönünden de uzamış zamanaşımı süresinden sonra talepte bulunulduğunun belirtildiği; ancak, hüküm kısmında hem davanın konusuz kalması nedeni ile “esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına” karar verilmesi gerekirken davanın reddine karar verilmiş olması, hem de gerekçede ıslah edilen kısım yönünden zamanaşımı süresinin geçtiğinden sözedilmesine karşın hüküm kısmında buna yönelik herhangi bir karar verilmemiş olması bakımından, kararın gerekçesi ile hükmü arasında çelişki yaratıldığı; HUMK’nun 388. ve 389. (6100 sayılı HMK m. 297 ve 298) maddelerine aykırı biçimde hüküm kurulmasının doğru görülmediği” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılamada toplanan delillere göre; davanın kabulü ile 18.167,00 TL. tazminatın dava tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, trafik kazası sonucu oluşan cismani zarar nedeniyle, işgöremezlik tazminatı istemine ilişkindir.
2918 sayılı …’nun 109. maddesinde, haksız fiil niteliğindeki trafik kazalarından doğan tazminat taleplerinin, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten itibaren iki yıl ve her halde kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrayacağı; davanın cezayı gerektiren bir fiilden doğması ve ceza kanununun bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş olması halinde, bu sürenin maddi tazminat talepleri için de geçerli olacağı hüküm altına alınmıştır. Ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için, eylemin aynı zamanda bir suç oluşturması yeterli olup, bunun dışında fail hakkında ceza davasının açılması ya da mahkumiyet kararı verilmesi gibi bir koşul aranmamaktadır. Ceza zamanaşımının uygulanması ilişkin kural, hem dava hem de kısmi dava olarak açılan davada ıslah yoluyla talep edilen miktarın artırılması (ıslahı) durumunda uygulama alanı bulacaktır.
Somut olayda; davacının idaresindeki bisiklete, trafik sigortası bulunmayan araç tarafından çarpılması sonucu davacı yaralanmıştır. Meydana gelen trafik kazasında oluşan zarar ile gerçekleşen taksirle yaralama eylemi yönünden 765 sayılı TCK’nun 459/2. maddesinde öngörülen cezanın miktarına göre 5 yıllık zamanaşımı süresi geçerlidir. Kural olarak, bu 5 yıllık süre içinde davanın açılması ve ıslah yapılacaksa ıslahın da bu sürede yapılması gerekecektir. Davacı taraf kısmi davaya konu ettiği tazminat istemini 01.03.2011 tarihli ıslah dilekçesiyle artırmış; davalı vekili tarafından, yasal süre içinde ıslaha karşı zamanaşımı def’i ileri sürülmüş; mahkeme tarafından, zamanaşımının zararın tam olarak ortaya çıkması ile işlemeye başlayacağı ve bu durumun gerçekleşmediği gerekçesiyle, davalının zamanaşımı def’i yerinde bulunmamış ve davanın esastan kabulüne karar verilmiştir.
Davacıya ait tıbbi belgelere göre, davaya konu kazada, davacıda pelvis kırıklı çıkığı yaralanması meydana gelmiştir. Dosya kapsamındaki tedavi belgelerine göre, davacının tedavisi kaza tarihi itibariyle yapılmış olmasına karşın; davacının maluliyet oranı yönünden alınan 29.03.2006, 19.10.2009, 14.12.2015 ve 07.09.2016 tarihli sağlık kurulu raporlarında çok farklı maluliyet oranlarının saptandığı; davacının daha önce alınan iki ayrı raporunda yer verilmeyen sol bacakta 3 cm’lik kısalma tespitine 14.12.2015 tarihli sağlık kurulu raporunda yer verildiği görülmektedir.
Zamanaşımı süresinin işlemeye başlaması için, zarar gören tarafından failin yanında zararın da öğrenilmesi gerekir. Bedensel zararlarda, uğranılan zararın tespit edilebilmesi için, meydana gelen yaralanmanın niteliği de nazara alınarak, öncelikle zarar nedeniyle gerekli tedavi sürecinin bitmiş olması gerekir. Zira, tedavi devam ederken zarar gören kişinin sürekli ve geçici işgöremezlik durumu tam olarak tespit edilemez. Daha açık bir ifade ile, tedavi devam ederken kişinin yaralanma nedeniyle maluliyeti olup olmadığı ve varsa oranının ne olduğu tam olarak tespit edilemez.
Somut olayda da, davacının yaralanmasına ilişkin olan ve özellikle yukarıda belirtilen tedavi belgeleri ile maluliyet raporlarının içeriğinde, davacının kazadaki yaralanması nedeniyle tedavisi yapılan pelvis kırıklı çıkığı sonucu
oluşan sinir hasarları ve sol bacakta 3 cm’lik kısalma, 14.12.2015 tarihli sağlık raporu ile belirlenmiştir. Özellikle bu belirlemenin daha önceki maluliyet raporlarında yapılmamış olması, davacının maluliyeti yönünden gelişen durum olma ihtimalini akla getirmektedir.
Bu durumda mahkemece; … 3. İhtisas Kurulu’ndan, davacının kazadaki yaralanması ile sonraki tarihli muayene sonuçları ve dosya kapsamında alınan maluliyet raporları değerlendirilmek suretiyle, kazadaki yaralanmaya bağlı gelişen yeni durum olup olmadığının tespiti, gelişen yeni durum olduğunun saptanması halinde ise bu yeni durumun ne zaman ortaya çıktığı, tedavi sürecinin ne zamana kadar devam ettiği ve hangi tarihte bittiği konularında, ayrıntılı, gerekçeli ve denetime elverişli bir rapor alınması; bu rapor da irdelenerek, zararın (maluliyetin) ne zaman öğrenildiği ya da öğrenilmesi gerektiği değerlendirilip, zamanaşımı süresinin dolup dolmadığının belirlenmesiyle oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle, hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
Kabule göre ise; kısmi dava olarak açtığı davadaki talebini 01.03.2011 tarihli ıslah dilekçesi ile artıran davacının talep ettiği tazminat 18.000,00 TL. olduğu halde; 6100 sayılı HMK’nun 26/1. maddesinde düzenlenen taleple bağlılık ilkesine de aykırı biçimde, davacı tarafın talebi aşılarak (18.167,00 TL’ye hükmedilerek) talep edilenden daha … miktarda tazminata karar verilmesi de hatalı olmuştur.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA;
peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 09/07/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.